Dolar (USD)
32.60
Euro (EUR)
34.79
Gram Altın
2491.51
BIST 100
9481.2
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

02 Şubat 2014

Czechoslovakia

60 lı yıllarda ilkokula başlamıştım. Kullandığımız kurşun kalemlerin üzerinde "Czechoslovakia" yazardı. Yazının yanında da balık mı, timsah mı bir resim vardı. Kurşun kalemlerimiz boydan boya önlüklerimiz gibi simsiyah, üzerindeki yazı da, yakalarımız gibi beyazdı. Okuldaki kıyafetlerimiz tek tip olduğu gibi, kalemlerimiz de tek tipti.

Türkiye'de bulabileceğiniz tek kurşun kalem, siyah "Czechoslovakia" kurşunkalemleri idi. Alternatifi yoktu. Bu kalemleri kalem tıraşla açarken sürekli uçları kırılır, hiç kullanamadan sonuna kadar açardınız. Çare ise küçücük parmaklarımızı kestirip kanatarak kalemlerimizi jiletle açmaktı.

Her şeye rağmen, medeniyet dünyasından gelen bu cihaz (!) ve üzerindeki "Czechoslovakia" yazısı bende bir tecessüs ve hayranlık girdabı yaratırdı. Üzerindeki yazıyı tekrar tekrar okurdum, Czechoslovakia", "Czechoslovakia" .

Yıllar sonra anladım ki "Czechoslovakia" bir ülkeymiş, bizim o kalemler de işte bu "Czechoslovakia" dan gelirmiş.

Geçenlerde işte bu "Czechoslovakia"ya gittim. Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olarak ikiye ayrılmış, Prag ve Bratislava da bu iki ülkenin başkentleri.

Prag ve Bratislava İstanbul, Ankara ve Anadolu'daki birçok Türk şehrinden çok daha sönük şehirler.

Bizim renk renk, pırıl pırıl, binalarımızın yerine, dış cephe boyaları yıpranıp kararmış, yer yer sıvaları dökülmüş binaları var. Caddeleri, kaldırımları bizim şehirlerimizden daha bakımlı değil. Çarşıları, pazarları, mağazaları, AVM leri Ankara ve İstanbul'la asla boy ölçüşemez. Bazı Anadolu şehirlerindekiler kadar bile şık ve zengin değiller.

Prag, kristali ile ünlü bir şehir ama yüzlerce kristal mağazası birbirini tekrar etmekten öte gidememiş, bir Türk için çok da cazip ve ilginç değiller. Kurşun kalemleri ile çocukluğumun teknolojik hayallerini süsleyen, rüya ülke "Czechoslovakia", artık bugünün Türkiye'sinin çok gerisinde.

Diğer bir Orta Avrupa ülkesi olan Macaristan'ın başkenti Budapeşte'yse diğer iki başkentten daha da sönük. Binaları bakımsız, caddelerden geçen otomobiller ortalama bir Türk şehrine göre daha demode. Çok sayıda tarihi binaları var ama diriliğini kaybetmiş, can çekişir gibi sessiz ve sönükler.

Avrupa ülkeleri sanki "Hasta Adam" olmuşlar.

Budapeşte'de, Türkiye'de alışık olmadığımız "second hand", "ikinci el" kıyafet mağazalarına rastlıyorsunuz. Kullanılmış elbiseler satılıyor. Ekonomik krizin ve çöküntünün derinliğini hissedebiliyorsunuz.

Macarlar, 150 yıl bizim bir şehrimiz olarak kalan Budapeşte'de masum Gülbaba Türbesi'nden başka hiçbir Türk-İslam eseri bırakmamışlar. Hem Türk asıllı(!) ve hem de medeni Macarlar, 2000 yıl öncesinin Roma eserlerini, arkeolojik kazılarla gün yüzüne çıkarıp, titizlikle korurlarken, 300 yıl öncesinin taptaze Osmanlı eserlerini, cami, minare, hastane, bedesten, mezarlık, han ve hamamlarını bir taşını bile bırakmadan yeryüzünden silmişler.

Afganlar Antik eserleri ve Buda Heykellerini yok edecekler diye kıyamet koparıp, Afganistan'a seferler düzenleyen Batı Medeniyeti ve ikiyüzlülüğü işte bu!

Ziya Paşa, geçen asırda, Avrupa'nın bu yörelerini gezmiş şöyle demişti:

Diyarı küfrü gezdim, beldeler, kaşaneler gördüm

Dolaştım mülki İslam'ı, bütün viraneler gördüm.

Ziya Paşa'dan bir asır sonra, çocukluğumuzun teknoloji devleri (!) "Czechoslovakia" yı ve "Macaristan" ı gezince, ben de şöyle dedim:

Diyarı küfrü gezdim, bütün viraneler gördüm

Dolaştım mülki İslam'ı, beldeler, kaşaneler gördüm.

Rahmetli Özal, Türkiye'ye çağ atlatacağım diyordu. Özal'ın hedefleri Erdoğan'la gerçek oldu. Türkiye çağ atladı.

17 Aralık, çağ atlamış bir milleti, "TEK PARTİ" döneminin CHP sine, ve onun "Czechoslovakia kalemleri" ne dönüşe zorluyor. Avucunuzu yalarsınız!

Cenap ŞİRİN