'Çünkü sizin kalpleriniz ölüdür!..'
İmam-ı Gazâli rh.a. Hazretleri duaların kabul edilmeme sebeplerini “İhya-u Ulûmi’d Din” adlı eserinde açıklıyor…
İbrahim b.Edhem Hazretlerine şöyle soruldu:
“Biz Allah’a dua ediyoruz fakat duamız kabul edilmiyor.
Oysa, Allah Tealâ, ‘Bana dua edin, duanızı kabul edeyim.’ Buyurmuştur. Duamızın kabul edilmemesinin sebebi nedir?”
İbrahim. b. Edhem Hazretleri cevaben,
-Çünkü sizin
kalpleriniz ölüdür, deyince…
-Acaba kalplerimizi öldüren nedir?, diye soruldu.
Bunun üzerine, İbrahim b. Edhem Hazretleri şöyle buyurdu:
-Kalplerinizi öldüren, sekiz haliniz var.
1-Siz Allah’ın
hakkını biliyorsunuz fakat o hakkın gereğini yerine getirmiyorsunuz.
2-Kur’an-ı
okuyorsunuz fakat onun emirlerini tatbik etmiyorsunuz.
3- Biz
Peygamber’i (s.a.v.) seviyoruz, diyorsunuz fakat Sünnet’e göre amel
etmiyorsunuz.
4-Ölümden
korkarız, diyorsunuz fakat ölüm için hazırlık yapmıyorsunuz.
5-Allah Tealâ
‘Muhakkak şeytan sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman sayın.’ (Fâtır 6)
buyurmuştur. Siz ise şeytana uyuyor, günah işliyorsunuz.
6-Biz ateşten
korkarız, diyorsunuz oysa bedeninizi ateşte helâk ediyorsunuz.
7-Biz cenneti
seviyoruz, diyorsunuz oysa cennet için hiçbir amel yapmıyorsunuz.
8-Güne başladığınızda
kendi ayıplarınızı arkaya atıyor, insanların ayıplarını ise getirip önünüze
seriyorsunuz. Böylece Rabbinizi gazaplandırıyorsunuz…
Durum böyle iken, acaba Rabbiniz sizin duanızı nasıl kabul
edecek?..
*
Hediye edilen Semerkand adlı dergiden aldığımız bu satırlar
belki, “kalplerimize dönmemize” vesile olur.
Küçük bir işaret, bir satır, bir cümle…
Belki de kurtuluşa
vesiledir, belli mi olur?..
“Ölü kalplerin” dirildiğini gösteren nice misal var.
Uhud’da Hazret-i Peygamber’in (s.a.v.) Sevgili Amcası
Hazret-i Hamza’yı şehit ettikten sonra ciğerini söken Habeşli Köle…
Vahşî.
Resûl-i Ekrem, karşısındaki Vahşî’ye “Kim tövbe edip iyi davranışlarda bulunursa şüphesiz o kişi tövbesi
kabul edilmiş olarak Allah’a döner” âyetini okuyor. (el-Furkân 25/71).
Vahşî, “Ey Allah’ın Resulü! Ben neredeyse küfre denk bir
günah işledim. Allah bunu da hasenata çevirir mi?” diye soruyor.
Resûlullah da, “Allah
kendisine ortak koşulması dışında bütün günahları dilediği kimse için bağışlar.”
âyetiyle (en-Nisâ 4/116) cevap veriyor.
Vahşî, yine soruyor:
“Burada Allah’ın
dilediğini affedeceği bildiriliyor, beni bağışlamayı diler mi dilemez mi
bilmiyorum.” deyince,
Hz. Peygamber, “Ey
kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit
kesmeyin, çünkü Allah (dilerse) bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O çok
bağışlayan, çok esirgeyendir” âyetini okuyarak (ez-Zümer 39/53) Vahşî’nin
bütün endişelerini gideriyor.
Vahşî Müslüman oluyor ve cihat meydanlarında çok büyük, çok
güzel işler yapıyor.
Büyük dönüşlere misal çok.
Kalplerimiz ölmüşse de, Allah’ın rahmetinden ümit kesmek
yok.
*
“Ey İman Edenler,
sabır ve namaz ile Allah’dan yardım isteyin. Çünkü Allah, muhakkak
sabredenlerle beraberdir.” (Bakara, 153.)
*
Kalp temiz olursa, ibadetler lezzet verir.
İbadetler lezzet vermiyorsa, bu durumu dert etmek gerekir.
Çile yoksa, kalp de yok.
Çilesiz kul, ibadetlerden lezzet alamaz.
Lezzetsiz ibadet, özetle adet.
Şuur ve ibadet.
Ve ayet:
“Ey iman
edenler! Sarhoş iken, ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza
yaklaşmayın.” (Nisâ,
43)
Namaz ve şuur.
“Ne söylediğini bilmemek” ne demek?
Çoğumuzun hâli bu, değil
mi?
Abdullah bin Abbas
Hazretleri şöyle der: “Düşüne taşına kılınan orta (ne uzun
ne kısa) namaz, düşünmeksizin, gafil kalple sabaha kadar kılınan namazdan daha
hayırlıdır.” (Gazalî, İhyâ, I, 151)
*
Kalp ve akıl.
Biri yoksa diğeri de yok.
Varlık içinde yokluk.
“Çünkü sizin kalpleriniz ölüdür!”
Ümit.
Şükür.
Müjde:
“Kim tövbe edip iyi davranışlarda bulunursa şüphesiz o kişi
tövbesi kabul edilmiş olarak Allah’a döner.” (el-Furkān-71).
“Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın
rahmetinden ümit kesmeyin, çünkü Allah (dilerse) bütün günahları bağışlar.
Şüphesiz ki O çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (ez-Zümer-53)