Dolar (USD)
35.15
Euro (EUR)
36.73
Gram Altın
2977.83
BIST 100
9949.01
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
13 Haziran 2019

Cümle yüklemiyle anlamlıdır!

Bir cümlenin oluşumunda en önemli öge özne ve yüklemdir. Arada kalan yardımcı ögeler ise mesajın anlaşılması için kullanılan eklerdir. Kimi, neyi, kime, kimde, kimden, nereden, nereye, nasıl, ne zaman, ne kadar, neden, kimin için gibi sorulara cevap bulmak için yardımcı unsurlardır. Ne kadar bu sorulara net cevap verilirse anlaşılmak kolaylaşır.

Anlaşılmak için konuşmak gerekir. Büyükler insanların konuşa konuşa, hayvanların ise koklaşa koklaşa aynalaşabileceklerini söylemişlerdir. Bütün mesele öncelikle insan olmayı tercih etmek, yakıp yıkmadan verilen tepkileri doğru okumak ve doğru hareket etmektir. Doğru cevap vermek ise anladığımızın delilidir.

Elbette aynı dili konuşmak anlamanın ve anlaşılmanın birinci şartıdır. Hayatta en büyük yalnızlıklardan biri anlaşılamamanın verdiği yalnızlıktır. En çok acıtan da söylemlerin başka yerlere çekilmesi, altlarının vermek istenilen ile doldurulmaması bazen de niyet okunmasıdır.

Halbuki niyetler ancak yapılanlara tabidir. Cümlelerde öznenin etkinliğini ifade eden, kelimenin sonunda ne yapacağını ya da yaptığını vurgulayan yüklemin içinde gizlidir. Yüklemin cümleye yüklediği anlam da hem anın hem de geleceğin garantisi hükmündedir.

İnsana güven veren çoğunlukla söylemlere eşlik eden eylemlerdir. Söylemler her zaman doğruları haykırırken, eylemler güvenin zedelenmesine sebep olabilir. Güvenlerin zedelenmesi öncelikle sağlıklı düşünememeye, akabinde sağlıklı ilişkiler kuramamaya sebeptir.

Bilgi ve tecrübeler insanın önünde lamba gibidir. Ancak insanın kendi elde ettiği tecrübeler sayesinde doğru tepkiler vermesi mümkündür. Anlaşılma üzerine verilen anlık tepkiler ise, bireyin hem kendi hayatına hem de muhatabının hayatına kalite katar.

Güven içinde olmayan kişi kendini özgür hissetmediği bir ortamdadır. Özgürlük güzel düşünmek, söylem ve eylemlerde hata yapmayı azaltmak için şarttır. Ağızdan çıkan kelimelere uygun yüklem ekletirken, eylemlere de kalite katar. Zira kişi ne dediğinin farkındadır.

Hakkının yenildiği, verdiği emeklerin görülmediği, saygı duyulmadığı, sevildiğini hissetmediği bir ortamlarda fedakarlıklar azalır. Hesaplar değişir. Kurulan cümleler her ne kadar pozitif olsa da negatife yorulur. Zira sonucunda lafı söyleyende güven kırılması oluşmuştur. Ağzıyla kuş tutsa artık nafiledir.

Zihinler ve hayat asla boşluk kabul etmemektedir. Hele duygular ihmal edildiyse intikam savaşı bile düşünülebilir. Halbuki hayata anlam katan, yaşanan olumsuzluklarda bir duruş sergilemek, güzel ilişkiler kurmak, hesabını veremeyeceği eylem ve söylemler içine girmemek vardır.

Hayat; hataların yapıldığı, yanlış anlaşılmaların bol olduğu, yapılan yanlışları gizlemek yada yanlış anlaşılmamak için beyaz yalanlara sarılındığı, bu yalanı örtmek için daha büyük yalanların eklendiği ve sonunda dağ gibi yumaklaştığı ve altında ezildiği imtihan yeridir.

Bu imtihandan kazaya uğramadan kurtulmak ancak doğru anlamak ve doğru anlaşılmakla mümkündür. Bu da işi yapan öznenin tam etkin olması, cümlesinde kullandığı yüklemine sahip çıkması, altını dolduracak eylemler içinde olmasıyla mümkündür. Aksi takdirde zanların altında kalınıp niyet okunulması eylemine maruz kalacaktır.

Her ne kadar Rahman, zandan kaçının dese de insan zanları ile hareket etmektedir. Bu hareketi de niyeti kötü olmayan kişinin davranışını etkiyecektir. Söylenen sözlere farklı anlamlar yükleyecek, yaşanan güzelliklere kör edecektir.

Hasılı kelam; insanın doğal ihtiyacı olan sevmek ve sevildiğini hissetmek, anlaşılmamanın önünde en büyük engeldir. Bu da ancak sevenin kendisini doğru ifade etmesine, ifadelerine de eklediği eylemin fiiliyle mümkündür. Zira hayata anlam katan fiilin cümledeki ifade ağırlığıdır.

Bir de Ziya Paşa’ya atfedilen, sözünü güzel ifade edemeyenler için bir söz vardır. “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz, şahsın görünür rütbe-i eserinde.” Demek ki insanın yaptıkları söyleyeceği cümleyi söylemeden anlaşılmasına da bu şekilde vesile olabilmektedir.

Ves-Selam...