Dolar (USD)
32.71
Euro (EUR)
34.78
Gram Altın
2515.01
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

08 Eylül 2014

Cumhuriyetçi öğretmen zihniyeti

Öğretmenler cumhuriyet devri modernleşme sürecinin en önemli aktörleri arasındaydı.
Cumhuriyet değerlerini, laikliği, inkılapları, ilericiliği ve çağdaşlığı topluma kazandırmada
önemli vazifeler üstlendiler. Onlara cumhuriyet devrinin "A Takımı" da diyebilirsiniz.
Öğretmenlerin yurdun çeşitli bölgelerine dağılarak Yakup Kadri'nin ifadesiyle
Anadolu'nun yontma taş devrinden kalma cahil köylülerine, göbeğini kaşıyan(Bekir
Coşkun) bidon kafalılarına(Yılmaz Özdil) çağdaşlığı, ilericiliği en mühimi de Türklüğü
öğretmeleri gerekiyordu! İnanılmaz gayretli öğretmenleri vardı cumhuriyetin. Vikipedia'ya
göre, Türk eğitim tarihine büyük önemi olan bir düşünür ve bilim adamı, ulusalcı, ilerici, laik
Kemalist kesime göre cumhuriyetin değeri biçilmez eğitimcisi İsmail Hakkı Baltacı ve yine
günümüz çocuklarına kadar düşünen ve onlara değerli bir hediye(andımız) armağan eden
eğitim fedaisi Dr.Reşit Galip gibi.
İsmail Hakkı'nın eğitimci olduğuna bakmayın ona namı diğer Martin Luther diyenler bile
vardı. Türkçülükte hızını alamayan bu eğitim adamı, 1928 yılında Vakit Gazetesi'ne yazdığı
bir yazıda; "İbadet lisanı Türkçe olmalıdır, mabetlere ayakkabı ile girilebilir ayrıca
camilerde musiki serbest olmalıdır ve sıralar tesis edilmelidir"gibi fikirleriyle İslamiyet'in
millileştirilmesi çalışmalarının da öncülerindendir. Bu arada Reşit Galip sadece öğrenci
andının yazarı değildi bir kesim eğitimcinin önünde saygıyla eğildiği bu zat aynı zamanda
"Müslümanlık: Türkün Milli Dini" başlıklı bir çalışma da hazırlamıştı. Ve hafızların eline
Arapçadan Fransızcaya ondan da Türkçeye çevrilen Kuran'ları tutuşturmakla meşguldü.
Çocuklar da yurdun her bir yanında Nahit Nafiz'in Şu yeryüzünde varsın, İsterse gök
kararsın, Başımızda sen varsın Yaşa Ulu Atatürk! Sözleriyle başlayan Atatürk şarkılarıyla
büyümekteydi.
Cumhuriyetçi öğretmen zihniyetinin bir döneme ait olduğunu sanmayınız. Bu zihniyet
eskisi gibi olmasa da bir takım kanun ve yönetmelikler marifetiyle hala cumhuriyet
öğretmen ideolojisini diri tutmaktadır. Örneğin bu yıl yeni öğretmenler "Türkiye
Cumhuriyeti anayasasına, Atatürk inkılap ve ilkelerine, anayasada ifadesini bulan
Türk milliyetçiliğine sadakatle bağlı kalacağıma.."şeklinde başlayan bir yemin metnini
ezberleyerek göreve başlayacaklar. Bu zihniyetin öğretmen ideolojisini en iyi yansıtan
örneklerden biri; Geçenlerde CHP'den genel başkan adayı olan öğretmen kökenli Muharrem
İnce'nin akılcı, ilerici, aydınlamacı, laik ve milliyetçi bir perspektifle ele aldığı konuşmasıydı.
Bunun gibi size daha çok sayıda örnek gösterebilirim.
Cumhuriyetin okulu ve öğretmenleri çok sevdiğini biliyoruz. Öğretmenlere tuhaf bir kutsallık
atfedilmiştir. Onlar herkesin anası, babası ve canından çok sevdiği kutsal varlıklardı. Hala
da öyledir. Dönemin Maarif Vekaleti'nin ders kitaplarında hem okulu hem öğretmenleri
yücelten çok sayıda ifadeleri bulunmaktadır. Oysa onları kutsal kılan resmi ideolojinin
taşıyıcı unsurları olmalarıydı. Darbe dönemlerinde darbecilerin ideolojik öğretmen
kurgusuydu. Onlar resmi ideolojinin, milliyetçiliğin,devrimlerin bekçiliğini üstlendikleri ve
topluma yaydıkları oranda kendilerine değer verilen ve kutsallık atfedilen insanlardı. Bugün
mevcut okullarda öğretmenlere hala uhrevi bir makama yükselten tuhaf bir anlayış
hakim. Bu doğru değil. Bugün öğretmenlik toplumda var olan meslek dallarından sadece
biridir.
Türkiye'de öğretmenlere biçilen rol böyle olunca da (özgürlükçü, duyarlı, ülkesini ve
öğrencilerini seven samimi eğitimcileri tenzih ederim)yıllardır çocukları özgürlük değeriyle
tanıştırmak yerine onları birer asker gibi eğitmeye çalıştılar. Bu bakımdan farklı inanç, ırk ve
düşünceye sahip öğrencilerine önyargıyla bakan, çocukların rahat hazır ol komutlarıyla
asker gibi yürümelerinden, okul önlerinde onların nöbet tutmasından, tek bir kıyafete
mahku00fbm edilmelerinden rahatsız olmadılar ve bu türden militarist uygulamaları eğitim
adına sakıncalı görmediler. Korkunçtur hala bu tür insan hakları ihlallerini görmüyorlar.
Çünkü onlar milliyetçiliğin ve Kemalizm'in içselleştirilmesi gereken en temel değerlerden
birisi olduğuna inandırılmışlar. Daha geçenlerde muhafazakar okul idarecilerinden biri
Allah bize nöbetçi öğretmenlikten hesap soracak derken diğeri de öğrencilerin disiplin
işleri için "şöyle öğrencilere sert bakan" bir öğretmen lazım diye teklifte bulunuyordu. İki
yıl kadar evvel bir okulun bahçesinde anaokulu öğrencilerine Kurtuluş Savaşı'nı canlandıran
öğretmene; çocukların elindeki silahların, arka fondan gelen bomba seslerinin, mizansen
şehitlerin ve başlarında ağlaşan minik kız çocukların eğitim açısından sakıncasını ifade
ettiğimde bana "işte bu ülke sevgisidir, sen anlamazsın" türünden beylik laflar etmişti.
Görüşleri, inançları ne olursa olsun ülkedeki öğretmen zihniyeti böylesi dar bir çerçeveye
hapsedilmiş durumdadır. Oysa dünyanın da geldiği nokta göz önünde bulundurulduğunda
eğitimin çoğulcu ve özgürlükçü bir temelde işlev görmesini talep edecek, eğitimde aile
tercihlerin ön planda tutulduğu, bireysel farklılıkların dikkate alınarak daha esnek ve alternatif
eğitim modellerini savunacak kesimin en başta öğretmenler olması beklenirdi. Ne yazık ki
bugün öğretmenlerin büyük çoğunluğu farklı eğitim modelleri önermek yerine hala tek bir
ideoloji çerçevesinde dizayn edilen, devletçi eğitim sistemini savunmaktadır.
Bu bakımdan yeni Türkiye'de eski usul öğretmen anlayışımız da değişmelidir. Öğretmenleri
bu tekçi anlayıştan ve birtakım ideolojik önyargılardan kurtarmak gerekiyor.
Demokratik dünyanın eğitimde kat ettiği mesafe ve diğer ülkelerde var olan eğitim
modelleri onlara tanıtılmalıdır. En önemlisi de eğitimciler ve bilhassa okul idarecileri
insan hakları, bireysel özgürlükler, demokratik okul kültürü alanlarında sıkı bir
eğitimden geçirilmelidirler. Ne var ki MEB'in bu doğrultuda ciddi adımlar attığını
söyleyemiyoruz. Bu yüzdendir ki örneğin bir 12 Eylül ürünü olan 24 Kasım Öğretmenler
Günü'nde özgürlük yerine ikramiye istemeyebilmektedirler. Eğitim hayatını tanzim eden
kanun ve yönetmeliklerin çocuk, aile ve öğretmen lehine reformdan geçmesi gerektiğini hala
dillendiremiyorlar. Kısacası bana göre önce öğretmenlerin ve okul yöneticilerin eğitilmesi
şart!
twitter.com/sivildemokrat