Cumhuriyet sonrası çok partili hayata geçiş
Bu hafta Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını kutlayacağız. Cumhuriyetin ilanını izleyen birkaç yılda elbette çok şey değişti. Saltanat kaldırıldı (1922), Ankara Başkent oldu (13 Ekim 1923), Cumhuriyetin ilanını izleyen zaman diliminde Hilafet kaldırıldı (3 Mart 1924).
Elbette Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ardından çok partili hayata geçiş kısa sürede sağlanamadı. Tek partili siyasal hayat 1945 yılına kadar devam etti. Bu dönemde parti kurma çalışmaları yaşandıysa da çeşitli gerekçelerle başarısız oldu. O dönem öncelikli amaç birlik ve beraberliği sağlayarak kısa sürede toparlanmaktı. Bu da muhalif fikirleri bir süre bekletti. Muhalif fikirlerin yeni kurulmuş bir devlette çalışmaları engelleyici bir durum sergileyeceği düşünülmüştü. Bu dönemde kurulmaya çalışan partilerin daha sübjektif gerekçelerle önlenmesi de ayrıca tartışılmıştı.
1924-1946 yılları arasında Türkiye’de tek partili ve 1946-1960 yılları arasında çok partili bir parlamento oluştu.
Siyasi açıdan oluşan bu durum anayasadan değil sosyolojik olarak vuku bulan olaylar, siyasi partilerin tutumları ve süreç içinde meydana gelen değişikliklerden kaynaklandı.
İlk Muhalefet Partisi Milli Kalkınma Partisi
1945 yılında kurulan Milli Kalkınma Partisi 2. Dünya Savaşı sonrası ilk muhalefet partisidir.
Muhalefet algısının başlamasında ‘toprak reformu’ tartışmaları önemli yer tutar. CHP içinde bu tartışmalar tek partili dönemin yalnızca CHP değil aslında sivil, bürokrasi, devlet, asker gibi bir bütün yapının olması açısından sarsıntı yaratır. Anadolu’daki toprak sahiplerinin hali de tek partili devlet yapısını etkileyen bir başka faktör olduğundan toprak reformu oldukça öne çıkan bir tartışmadır. Muhalif sesler bu evrede iyice ortaya çıkar.
Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü CHP’ye milli egemenlik ve parti işleyişi ile ilgili soru önergesi sunmuşlardır. Önergede bir muhalefet partisi istemi gibi gerekçeler yoktur ancak toprak reformu tartışması ve önerge ile böyle bir izlenim oluşmuştur. İlerleyen zamanda eleştirel yönleri ile ön plana çıkan Menderes, Koraltan ve Köprülü CHP’den ihraç edilmişlerdir. Bu olayların ardından Celal Bayar ise istifa ederek CHP’den ayrılmıştır. CHP’den ayrılan üyeler Demokrat Parti’yi (DP) kurmuştur.
Çok partili hayatın en etkili afişi
Elbette çok partili hayata geçişten sonra seçim afişleriyle 1950 yılına damgasını vuran Demokrat Parti’nin Yeter! Söz Milletindir! sloganlı afişiydi 1950'de siyasi propaganda serbest bırakılınca DP radyodan ve basılı malzemeden yararlandı. Afiş yoluyla propagandanın devrimle bütünleşen ilk örneğini veren "Yeter! Söz Milletindir!" afişi mimar Selçuk Milar tarafından tasarlanmıştı. Tarihi tanıklıklara göre, bu afiş Demokrat Parti'nin seçimi kazanmasında kendisi kadar etkili olduğu bilinir. Selçuk Milar, CHP'lilerin de bir afiş için ricada bulunmaları karşısında, Türk milletinin demokrasiyi yaşamasını istediğini ve CHP'nin halkın oyuyla gitmesi gerektiğini söyleyerek afişine tam destek vermiştir. İlk defa 21 Temmuz 1946 seçimlerinde Celal Bayar tarafından dile getirilmiştir. Bu slogan, daha sonra DP'nin 1950 seçimlerini kazanarak iktidara gelmesi ve uzun süren CHP iktidarının sona ermesiyle özdeşleşmiştir. Selçuk Milar tarafından tasarlanan afişte büyük bir el üzerinde yer alan bu slogan, Türk siyasetinin en etkili SLOGANLARINDAN biri olarak tarihe geçmiştir.
"Yeter! Söz, Milletindir." mottosunun güçlü etkisinde, Türkiye'nin tarihindeki önemli olaylar ve iç dinamiklerin rolü bulunmaktadır. Milli Mücadele sonrası kurulan yeni düzen, iç isyanlar, 1929 Ekonomik Buhranı ve İkinci Dünya Savaşı gibi zorlu dönemlerden geçen Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu partisi olan CHP'nin uzun süreli iktidar yorgunluğu, halkın değişim ihtiyacını hissettirmiş ve çok partili yaşamın meşruiyet kazanmasını sağlamıştır.