Dolar (USD)
32.50
Euro (EUR)
34.87
Gram Altın
2433.54
BIST 100
9716.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

12 Mart 2023

Cumhur İttifakı, Yeniden Refah Partisi, Erdoğan, Erbakan

Üç sene evvel “Cumhur İttifakı’nın çerçevesinin genişletilmesi, Sayın Erbakan’ın Sayın Erdoğan ile aynı ittifak içinde yer alması güzel olmaz mı?” diye sormuştuk MİLAT’taki bu köşemizde.

“Kitabın Ortasından” isimli bu köşemizde.

Haziran 2020’ye döndüğümde, birçok “Cumhur İttifakı karşıtı” medya organında yazımıza dair haberlerin yer aldığını gördüm.

Ne demişler?

“Yandaş Milat Gazetesi yazarı Serdar Arseven ‘Sayın Erdoğan ile Sayın Erbakan bir araya gelir mi?’ başlıklı, dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

Ya da, “Hükümete yakın yazar, ‘Erdoğan ile Erbakan ittifak’ yapsın dedi!”

İnsanları bir yerlere yerleştirmeye bayılıyorlar işte.

Hükümete yakınlık, uzaklık “filan” bana hiç de uygun olmayan ifadeler.

Kimseye yakın olmak gibi bir derdim de olmadı.

Sırtı yerde pehlivan yenilmezmiş, hayata böyle takılıyorum işte.

Doğruları desteklemeye, yanlışlara ise karşı çıkmaya çalıştım ve çalışıyorum işte, kırmadan dökmeden.

Neyse, “İttifak Meselesi”ne gelelim.

Evet, Gezi Olayları’nda nelerin yaşandığını bilen, Taksim’de olan bitenleri göstericilerin arasından izleyen bir gazeteci olarak, siyasetin iki büyük blok halinde devam edeceğini iyice görmüştüm.

Gezi Sahnesi’ni hatırlayın; orada İslamcı görünümlüler de vardı, Ulusalcı görünümlüler de, Kemalistler de, PKK’lılar da, eşcinseller de, taraftar grupları da…

O bir projeydi.

İktidarı o anda devirmeyi değil de, “radikal muhalefeti” zaman içinde birleştirmeyi hedefleyen proje.

Gördük işte, 7 Haziran’da genel seçimlerinde ve son yerel seçimlerde sonuç aldı muhalefet ittifakı.

Proje tuttu.

Sahnedeki “muhalefet ittifakı” ete kemiğe büründü.

Olanlardan olacakları çıkartabilecek kadar tecrübeli ve bağımsız bir gazeteci olarak, biz de gelecekle ilgili tahminlerde bulunduk ve yazımızı kaleme aldık.

Haber Global’den Sayın Jülide Ateş o yazımızın çarpıcı bölümlerini okuduktan sonra, “Seçimde Ak Parti ve MHP’nin yanında yer alacak mısınız?” diye sorunca, Sayın Fatih Erbakan şunları söyledi:

“Bununla ilgili tabii, süre çok daha uzun… 3 seneye yakın bir süre var, yeni ittifakların çıkma durumu var, yeni partilerin kurulma durumu var, Türkiye’de hele siyasette meşhur söz bilirsiniz: 24 saat çok uzun bir süre. Şimdiden peşin peşin bir şey söylemek zor. Ancak bizim için önemli olan, Serdar Bey’in de söylediği gibi, bu milletin derdine derman olacak, icraatların yapılacağı bir iktidarın olması. Eğer bu olacaksa, oturulup masada konuşulduğu zaman mutmain olursak, ve Milli Görüş çizgisinde, Milli Görüş’ün icraatlarını, maddi manevi kalkınma hamlelerini gerçekleştirebilecek bir iktidar olacağına kanaat getirirsek, elbette birlikte olabiliriz ama bizim dediğim gibi, asıl prensibimiz, kırmızı çizgimiz, bizim istikametimize uygun icraatların yapılacağı bir yönetimin olması…”

Evet, 3 sene evvel.

O günlerde ortam bambaşka…

Ben bunları gündeme getiriyorum diye, bir yandan bazı Ak Partililer, bir yandan da bazı Yeniden Refah Partililer kızıyor.

Tepki gösteriyor.

Yıkıcı muhalefet kesimleri ise yazdıklarımız haliyle işlerine gelmediği, projeye uymadığı için saldırıyor.

“İşaret almadan” kalem, kelam oynatamayan “muhafaza-KÂR’lar” ise konuya hiç girmiyor!

(Bugünlerde giriyorlar sağolsunlar.)

*

Neyse, “ittifak” bir noktaya geldi işte.

Sayın Erbakan’ın Sayın Binali Yıldırım ile birlikte yaptıkları “müspet” açıklamaları malûmunuz.

“İşlem tamam” demek için erken tabii…

Siyaset, her an çok farklı gelişmelerin olabileceği bir alan.

Lâkin, dediğim gibi gidişât şimdilik olumlu.

*

Pazar Pazar konuyu daha faza uzatmayalım..

Ve size arayıp bulma zahmeti çıkmasın diye, (yaklaşık) 3 yıl evvel kaleme aldığımız…

Hedef haline getirilmemize yol açan o yazının geniş bir özetini dikkatlerinize arz edelim.

Buyurunuz efendim:

****

“Erdoğan’la Erbakan’ın İttifak Yapmasında Fayda Var”

(31 Mayıs 2020-Milat Gazetesi)

Kitabın Ortasından-Serdar Arseven;

Türkiye’nin siyaseti her zaman gerilimli olmuştur ama bu seferki durum çok farklı galiba.

Sayın Erdoğan, “tek başına” yüzde 50 artı 1’in desteğine sahip gibi, “pandemi” sürecinin iyi bir şekilde yürütülmesinden dolayı yüzde 54’e bile gelmiş olabilir.

Buna mukabil, Partisi’nin oyları artmıyor…

İşte yaşanan gerçek;

Ak Parti Meclis’te yarıdan bir fazlasına sahip değil, Ankara ve İstanbul belediyeleri de Anamuhalefet’te.

Bunlar, Sayın Cumhurbaşkanı ile Genel Başkanı olduğu Parti arasındaki makasın gittikçe açıldığı anlamına gelir.

Bazıları her ne kadar, “İstanbul’u kaybetmek taktiksel bir hamleydi” gibisinden akla ziyan “komplo teorileri”ni ortaya atsa da…

Ben, Sayın Erdoğan’ın İstanbul Seçimi’ni kazanmayı çok çok çok istediğini çok iyi biliyorum.

AK Parti, Sayın Cumhurbaşkanı’na büyük emek verdiği İstanbul’u kaybettirdi!..

İstanbul Büyükşehir Adayı Sayın Binali Yıldırım’ın “Sizin oylarınıza sahip çıkamadık, hakkınızı helâl edin!” şeklindeki acı cümlesi, tek başına bu acı cümlesi, bunu göstermiyor mu?..

Sayın Yıldırım, sonrasında “Oyumuza da sandığın namusuna da sahip çıkacağız” dedi ama…

İş işten çoktaaan geçmişti!..

Yani efendim…

Sıkıntı var!..

Sayın Erdoğan, kendisi ile Partisi arasındaki “büyük farkın” biraz olsun kapanmasını sağlayacak adımları atabilir mi?..

“Neşter” ne kadar fayda eder, ne kadar etmez, nereye kadar inebilir, nereye kadar inemez, bunu Allah nasip ederse göreceğiz.

Ak Parti’yi belki o partinin yöneticilerinden de iyi bilen (Bu sözüm abartılı gelmesin, yöneticilerin yanıltılma ihtimali çok daha fazladır zira!) bir vatandaş olarak, bu işin çok zorlu bir iş olduğunu söylemeliyim.

Çok zorlu, çok.

Önümüzde de seçim var, yani “en geç” 2023’te.

Sistem, ağır aksak da olsa Başkanlık Sistemi olduğuna göre, mesele yüzde 50’yi aşabilmekte, hem de “ikinci turda” değil, ilk turda.

Zira, “İkinci Tura Kalırsa”, İstanbul’daki tekrar seçimlerine benzer bir tablonun oluşmayacağını kimse garanti edemez!..

Kızgınlık, kin, nefret çok etkili duygulardır.

Ve üstelik, vakit, yaratılanların tamamını yıpratır kaçınılmaz olarak.

Burada dönüyoruz, dolaşıyoruz, Cumhur İttfiakı’na geliyoruz..

Bu, “En geç” 2023’te yapılacak olan Başkanlık Seçimi için çok önemli.

Uzun yıllardır politikayı takip etmekte olan ve “genç kesimin belirleyiciliğinin” iyice arttığını çok iyi bilen bir gazeteci olarak, Cumhur İttifakı’nın bu haliyle yeterli olmayabileceği yönündeki kanaatimi belirtmek isterim.

Karar verebilme noktasında olsaydım..

Cumhur İttifakı’nı takviye etmenin yollarını arardım.

İktidarın politikalarından olumlu bulduklarına destek vermekten, olumsuz bulduklarına ise karşı çıkmaktan imtina etmeyen siyasi partiler ile bazı alanlarda birlikte çalışabilme imkânlarını sonuna kadar zorlardım.

Bu ortamda, “Onun oyu bu kadar, bunun oyu şu kadar” hesabı yapmak da anlamsız.

İstanbul Seçimi’nin ilk turunun kaç oyla kaybedildiğini unutmamakta fayda var.

Şimdi…

“Lâfı dolaştırma da, ne söyleyeceksen net bir şekilde söyle hele” dediğinizi duyar gibiyim.

Söyleyeceğime her iki taraftan da kızanlar olabilir ama fark etmez, o tür hesaplar içinde olmadığımızdan yolumuz rahat…

“Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Sayın Fatih Erbakan’ın bir araya gelmelerinde fayda var!” diyorum ben.

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Sayın Fatih Erbakan gibi, “Bu ülke için güzel olanlar yapılsın da, ister biz yapalım, ister başkası. Önemli olan bu ülke için güzel olanların yapılması” diyen bir Genel Başkan ile bir araya gelmek niçin “güzel” olmasın ki."