Cumhur İttifakı ve "Erdoğan Gitsin İttifakı" Avantajlar, Dezavantajlar
Ümit Özdağ, “uslu durmadığı için” İyi Parti’den ihraç edildi.
Bu gelişmeyi, İyi Parti’nin bir
başka ağır topu İsmail Koncuk’un “zehir zemberek” açıklamayla istifası takip etti.
Ümit Özdağ’ın tavırları, “kendisiyle birlikte hareket edebilecek” kayda değer sayıda ismin olduğunu
düşündürüyor.
“Devlet Aklı”, “Benzemezler İttifakı”nın
faaliyetlerinden endişe duyuyor, bu belli.
CHP’de de büyük sıkıntılar var.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Yeni CHP’si,
“kökten ulusalcıları” rahatsız ediyor.
Bu rahatsızlık da, Canan Kaftancıoğlu’na yönelik “iç tepkilerin”
yüksek sesle ifade edilmesiyle kendisini gösteriyor.
Muharrem İnce’nin “salvolarının” da, CHP’de “iç dalgalanmalara” sebep olduğunu görüyoruz.
“Dört Parti arasında” Anayasa görüşmelerinin yapıldığını yalanlayan Kemal
Kılıçdaroğlu’nun, 2018’de boy gösterdiği yandaş kanalda “4 Parti’nin bir araya gelerek
Anayasa değişikliği için bir anlaşma metni hazırladığını” söylediğinin ortaya çıkması üzerine, Muharrem
İnce’den çok yaman bir “vuruş” geldi.
“CHP, İYİ Parti, HDP ve
Saadet Partisi'nin 2018 yılında ortak anayasa çalışması yaptığı” iddiası hakkında, "Görünen şu ki yapılmış bu. Ben de
yeni öğreniyorum. O dönem cumhurbaşkanı adayıydım, benim haberim yoktu
o tür görüşmelerden" diyen Muharrem İnce’nin sözleri “CHP’de
işlerin nasıl yürütüldüğünü” göstermesi bakımından ilginç.
Koskoca Cumhurbaşkanı Adayı’ndan gizli
yürütülmüş bu tür işler…
Hallere bakın siz!..
Bir de “Çete İşi” vardı Muharrem
İnce’nin şikayetçi olduğu, arada kaynadı gitti!..
HDP ağır toplarının ikide bir “Benzemezler
İttifakı”nın diğer üyelerinin işlerini zorlaştıran çıkışlar yapmaları da “sıkıntılı” bir durum.
“O
koltuklarda bizim sayemizde oturuyorsunuz, bizi yok sayamazsınız!” yollu
lâflar, “diyet borcu” tartışmalarına yol açıyor.
Özellikle CHP’nin yönettiği birçok
belediye üzerindeki “HDP baskısı” da, bünyeyi derinden derine rahatsız
ediyor.
“Benzemezler İttifakı”ndan korkunç çatırdılar geliyor!..
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet
Davutoğlu’nun Kemal Kılıçdaroğlu ziyaretinden sonra verilen “Ortak Anayasa
Çalışması” mesajının, öncelikle “Erdoğan’ı indirme” hedefine
yöneldiği kanaati çok yaygın.
Sağdan, soldan, ortadan, üstten, alttan;
neresinden bakarsanız bakın; “Muhalefet İttifakı”nı motive eden yegâne faktörün
“Erdoğan’ı bitirmek!” olduğu görülüyor…
Neredeyse tamamen, “öfke, kızgınlık,
kırgınlık” gibi “hislere” dayanan bir “muhalefet” anlayışı bu.
Ülkenin temel meselelerine çözüm vaat
etmiyor.
İçlerinden herhangi birinin de “yapmıştım,
yine yaparım” diyebilecek durumu yok.
“Erdoğan’ı bir şekilde indirelim de, sonrasına bakarız!” gibi bir tablo var.
Yıkma plânı olan, yapma plânı olmayan
bir organizasyon…
HER İKİ TARAFTA DA CİDDİ ZORLUKLAR
VAR…
Hem Cumhur İttifakı, hem de “Erdoğan
Gitsin de Ne Olursa Olsun İttifakı” açısından büyük zorluklarla dolu bir
süreç söz konusu.
Cumhur İttifakı’nın geleceğini büyük
ölçüde “ekonominin”, özellikle de “hane halkı ekonomisi”nin
halleri belirleyecek.
Zira, toplumun en az yarısı, öncelikle “hane
halkı ekonomisi”ni düşünür.
Ekonomi ve hukuk alanındaki “reformların”
ne kadar etkili olacağını da ömrü yeten görür.
Cumhur İttifakı açısından, Ak Parti Teşkilâtı’nın ne kadar
toparlanabileceği de belirleyici öneme sahip.
“Gençlerle iletişim” alanındaki sıkıntılar da, bu kesimin
sandıktaki ağırlığının gittikçe artmasından dolayı büyük zorluk oluşturuyor.
Bakalım, her şeyin “Lider”den beklendiği
Ak Parti’de “Erdoğan Neşteri” ne kadar etkili olacak?
Öte yandan…
“Erdoğan Gitsin de Ne Olursa Olsun İttifakı”nın sıkıntılarının çok daha fazla
olduğunu söylemek yanlış olmaz herhalde.
“Erdoğan’ı devirme” hedefine kilitlenmiş, bundan başka ortak yönleri olmayan ve her biri
içten içe kaynayan partileri uzun süre bir arada tutabilmek çok zor bir iş…
“Ali Babacan Çatı Adayı” Olabilir mi?
Kemal Kılıçdaroğlu’nun tavırlarından,
Ali Babacan’ı “Çatı Adayı” yapmayı“tasarladığı” sonucunu çıkartıyorum.
Buna, “Dönüp dolaşıp Eski AKP’lilerden
mi medet umacağız!” tavrındaki “iç muhalefetin” tepkisi hiç de
yumuşak olmayacaktır.
CHP’nin yandaş kanallarından,
gazetelerinden bu tür tepkiler yükseliyor şimdiden.
Dostlar;
Geleceğin gelişmelerine dair şöyle bir
senaryoyu nasıl bulursunuz?
Kılıçdaroğlu, bu tepkileri yatıştırmak
için, “Babacan Cumhurbaşkanı seçildiğinde yapacağı ilk iş demokratik
parlamenter düzene dönüş için gerekli adımları atmak olacaktır!” der…
Babacan da, kamuoyuna bu yönde taahhütte
bulunur.
“Başbakanlı düzenin sembolik yetkili Cumhurbaşkanı Ali Babacan,
Başbakanı ise Kemal Kılıçdaroğlu.”
Olur mu?..
Çok zor ama, “Bunu denemeyi
düşünüyorlar” gibi bir durum var ortada.
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener,
Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “çatı adaylığı”nı engellemek
suretiyle “önemli bir iş” yapmıştı.
Akşener’in Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde
nasıl bir tutum takınacağına dair tahminde bulunmak için çok erken olsa da…
“Ali Babacan’ın Çatı Adaylığı”na sıcak bakma ihtimalinin yüksek
olmadığını ifade etmekte mahzur görmem.
Akşener’in, Eski Cumhurbaşkanı Abdullah
Gül’ün “adaylığına” niçin “engel olduğu” üzerine şöyle bir tefekkür edelim
lütfen.
Yukarıda bir yerlerde “Devlet Aklı”ndan
bahsetmiştim galiba...
Orası çok mühim!..