Cumhur güçleniyor
14 Mayıs günü gerçekleşen birinci turda adayların seçilebilmeleri için yeterli oy olan %50+1 oranını bulamaması üzerine Cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tura kalmıştı. Yasa gereği ikinci turu 28 Mayıs günü yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimleri için iki aday yarışacak:
Cumhurbaşkanı ve Cumhur İttifakı Adayı
Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu.
İlk turda oyların %49.50’sini alan
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kazanması konusunda bir şüphenin kalmadığı 28 Mayıs
seçimleri için iki aday da bütün kartlarını sahaya sürüyorlar. En son
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deprem bölgesinde yaptığı çalışmalar toplum nezdinde
büyük takdir gördü. Rakibi Kılıçdaroğlu ise dün söylediklerini yalanlamaya
devam etti.
İlk turda HDP seçmenine oynayan
Kılıçdaroğlu şimdi de sağın biraz aşırısından oy almak için mülteci düşmanı
ırkçılığa oynuyor. Çünkü Kılıçdaroğlu, Sinan Oğan’ın aldığı oyların önemli bir
kısmının bu kesimden geldiğini düşünüyor ve bu oyları alabilmek için radikal
sağ söylemlerde bulunmasının gerektiğine inanıyor.
Doğrusu Kılıçdaroğlu şaşırtmadı. Mutad
olan “dönüş” bu konuda da gerçekleşti. Şöyle ki;
Daha bir süre önce CHP’ye mültecilerle
ilgili rapor hazırlatan Kemal Kılıçdaroğlu, bu raporda “Mültecilere geçici değil, kalıcı barınma hakkı verilmeli…” savını
ileri sürmüştü. Ancak ilk turda aldığı oylarla ikinci turda da seçilemeyeceğini
anlayan Kılıçdaroğlu derhal U dönüşü, yani çark yaparak “Mülteciler derhal ülkelerine göndereceğiz..!” demeye başladı.
Yadırgadık mı?
Hayır.
Daha önce de “Doğu Akdeniz'de ne işimiz var?” diyen aynı şahıs. Libya’da ne
işimiz var, diyen de aynı kişi…
Sonra Doğu Akdeniz’deki varlığımız
uluslararası güçler tarafından da kabul görünce hiçbir şeyden haberi yokmuş
gibi -ki bu da büyük bir yetersizlik anlamına gelir- “Neden Doğu Akdeniz’de yokuz? Fransa var, ABD var, İtalya, İsrail var…
biz neden yokuz?” külhanbeyliğine soyunmuştu lakin o böyle çığırırken
karbonhidrat arayan sondaj gemimiz ve ona refakat eden savaş gemilerimiz çoktan
Doğu Akdeniz’i “geçilmez” kılmıştı
bile.
Şimdi
ne olacak?
Dünya siyasetindeki sonuçlardan
hareketle ve yaşanan tecrübelere baktığımızda ilk turdaki bu başarının aksine
bir sonucun çıkması neredeyse imkânsızdır. Yani Başkan Erdoğan’ın %5 fark
attığı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ortada 2.5 milyon yeni seçmenin oyunu alması için
hiçbir sebep yokken seçimi kazanması öngörülmüyor. Zaten Millet İttifakı’nın
diğer bileşenleri “ümidimiz kalmadı, Erdoğan
daha büyük farkla kazanır” diyorlar ve ikinci tur için sandıklara gitmeyi
düşünmüyorlar.
Millet İttifakı’nda durum bu.
Cumhur İttifakı için ise Sayın
Erdoğan’ın da sık sık dile getirdiği şöyle bir sorun var:
AK Parti seçmeni ve Sayın Erdoğan’ın
kazanmasını isteyen ve bunun için gidip oyunu kullanan bir kısım seçmenin, “Nasıl olsa Erdoğan kazanır” diyerek
rehavet göstermesi ve oy kullanmaktan imtina etmesi, seçimin beklenmedik bir
şekilde sonuçlanmasını çok çok zor da olsa mümkün kılabilir.
Bu sebeple olmalı ki Başkan Erdoğan
rehavet vurgusunu ve uyarısını tekrarlayarak seçmenini zinde tutuyor.
Milletimizin siyasi okuma konusunda
ortaya koyduğu basiret doktoraya konu olabilecek düzeyde bir ayrıcalık taşımayı
hak ediyor. Millet İttifakı adayı Kılıçdaroğlu’nun bütün vaatlerine rağmen
kabul görmemesi ancak bu basiretle açıklanabilir. Hayat pahalılığı, pandemi
süreci, deprem gibi üç büyük olumsuzluğa rağmen Erdoğan’ın tercih edilmesi bu
okuma ile alakalıdır.
Bu Pazar günü yapılacak ikinci tur
seçimlerin, sandıkların açılmasını müteakip birkaç saat içinde sonuçların netleşeceğini
ve Sayın R. Tayyip Erdoğan’ın 13. Türkiye Cumhurbaşkanı olarak ilan edileceğini
umuyorum. İnşaallah aksi bir durum söz konusu olmaz ve “Türkiye Yüzyılı” yürüyüşü akamete uğramaz.