Dolar (USD)
32.53
Euro (EUR)
34.79
Gram Altın
2424.47
BIST 100
9712.2
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

24 Eylül 2019

Cuma Anneleri


Nene Hatunların, PKK Diyarbakır il başkanlığı önünde başlattığı ve devam ettirdiği, ‘evladımı istiyorum’ eylemi devam ediyor. Eylem sürekli hale getirilmeli ve yıllarca devam ettirilmelidir. Bunun sürekliliğini sağlamak için; günde bir ya da birkaç anne nöbetleşe eylem yapabilir. Her Cuma ( #CumaAnneleri - başka gün de olabilir) günü ise toplu şekilde eylem yapılabilir. Bazı merkez illerde ve bir Avrupa (Bürüksel) başkentinde de yapılabilir. Bu anneleri desteklemek için bizim yıllar önce (2007) yapmak isteyip de, destek bulamadığımız için yapamadığımız bir dernek kurulabilir. Bu dernek üzerinden anaların eylemleri maddi-manevi desteklenebilir. Çocuklarımızı Geri Verin Derneği, Anaların Yüreği derneği, … ya da nene Hatun Derneği gibi bir dernek kurulabilir. Ne olursa olsun bu eylem devam etmelidir.

***

Anaların eylemi, ‘Kürtler PKK’ya VAN MİNUTE diyor’ eylemidir.

Kürtler PKK'ya one minute diyecek … "Devletin çağrısıyla PKK teslim olmaz. PKK, ancak Kürt Halkının baskısıyla, çocuğu örgütte olan anaların ya çocuğumu istiyorum ya da teslim olun çağrısıyla dağdan inebilir. Kürt Halkı'nın barışçıl iradesi PKK'yı dağdan indirebilir. Bunu söylerken PKK'nın tamamından bahsetmiyoruz. Ana gövdeden bahsediyoruz. Yoksa Ortadoğu'da PKK'lar daha uzun zaman bitmez"

BİR PKK YOK, ÇOK SAYIDA PKK VAR

PKK'nın Öcalan'ın çağrısıyla dağdan inmez. “Ortadoğu coğrafyasında ne bir tane PKK var ne de Öcalan'ın gücü PKK'yı dağdan indirmeye yeterlidir. PKK'nın en zayıf halkası Kürtlerdir. En güçlü halkası ise İsrail'dir, ABD'dir, AB ülkeleri ve bazı komşularımızdır. Öcalan ancak örgütü devam ettirebilir. Öcalan'nın gücü suni bir güçtür. Öcalan devlet tarafından liderliği ve gücü zorlamayla Kürt toplumuna dayatılmaktadır. Belki başka bir yol olmadığı düşülüyor. Ama, bu dayatma bir gerçek. PKK'nın Öcalan üzerinden tasfiye edilmesi neredeyse imkansız. Biz bu şekilde zaman kaybediyoruz. Savaş uzuyor ve insanlarımızı kaybediyoruz. Ölen arkadaşlarımız var, öldüren arkadaşlarımız var, hapiste çürüyen arkadaşlarımız var. Bu çatışmayı durdurmamız lazım.” demiştim yıllar önce verdiğim bir mülakatta.

***

2007 yılında yapmaya çalıştığımızı bugün, Diyarbakır’da PKK (HDP) il başkanlığı önünde eylem yapan analar icraata geçirmiş durumda. Analar aslında, PKK’yı bile ABD/İsrail’den kurtarmaya çalışıyor. Analar aslında PKK’ya, PKK üst yöneticilerine bile iyilik yapıyor bu eylemlerle. Ama bunu anlayacak kapasiteleri de ferasetleri de yok.

Kürtlerin PKK’ya karşı yaptığı bugüne kadarki en büyük isyan, eylem ve itiraz budur. Anaların eylemidir.

Bu eylem ve isyan aynı zamanda ABD ve İsrail’e karşı yapılan bir eylemdir. Çünkü HDP, gariban Kürt çocuklarını PKK’ya gönderiyor, PKK da onları ABD ve İsrail’in Ortadoğu ve dünya kolonyalist emelleri için kullanıyor.

Evlatlarını ABD (İsrail)’den isteyen anneler, fiili olarak parti ama, yasal ve meşru olarak parti olmayan HDP’den istiyorlar. Çünkü onların çocuklarını HDP teşkilatları gönderiyor PKK’ya. HDP ne işe yarıyor sorusunun tek cevabı var. PKK’ya eleman ve para göndermek. Yıllardır akan kanı engellemek için çözümler üreteceğine, sorunun bir parçası olup, kan dökülmesinin devamını sağlamaktan başka hiçbir iş yapmıyor HDP yöneticileri ve teşkilatları.

***

Cuma anneleri-Cumartesi anneleri ikilemi?

Cumartesi anneleri yıllardır eylem yapıyor. Çocuklarını, AK Parti ve Erdoğan’ın bitirdiği eski Türkiye’nin eski çetelerinden istiyorlar aslında. Ama çok enteresan bir çelişki, PKK ve yandaşları, bu faili meçhullerden Erdoğan ve AK Parti’yi sorumlu tutarak propaganda yapıyorlar.

Cumartesi anneleri, çocuklarını eski Türkiye’nin derin çetelerini sorumlu tutarak istemek yerine, Erdoğan ve AK Parti’yi sorumlu göstererek istiyorlar.

Cuma anneleri ise; CHP’nin doğrudan, Saadet Partisi ve İYİ Parti’nin ise CHP ile yaptıkları ittifaktan dolayı, dolaylı olarak ittifak yapmak zorunda kaldığı PKK (HDP)’dan istiyor.

CHP, marjinalleşmeye doğru giden PKK’ya adeta can simidi olmaya çalışıyor. PKK’yı HDP üzerinden meşru hale getirmeye çalışıyor. Erdoğan ve hükümetin, bütün muhalefeti sürece katarak terörle mücadele etmesi gerekiyor. Anadolu BEKA Doktrini (Türkiye İttifakı) genişlemeli ve HDP dışındaki bütün muhalefeti de kapsamalıdır. Yoksa devletin terörle (ABD-İsrail-PKK) savaştığı, muhalefetin PKK ile işbirliği/ittifak yaptığı bir zeminde PKK marjinalleştirilemez.

Bugünkü CHP, eğer Atatürk döneminde olaydı, Kurtuluş Savaşı’na da, Atatürk’e de muhalif olurdu. CHP yöneticilerinden bazıları adeta ABD/NATO mandasını savunur durumda. CHP’nin PKK ile yaptığı seçim ittifakı ise zaten ortada.

CHP’nin tek amacı (erken seçimi zorlayacaklar, olmazsa), 2023 seçimlerinde Erdoğan’ı devirmek. PKK (ABD)’nın amacı ise; daha 2023’e varmadan Türkiye’yi, Suriye gibi parçalamak. PKK, Cumhuriyeti kuran partiye, Cumhuriyeti birlikte parçalama ittifakı yapıyor. Erdoğan nefreti bunun görünmesini engelliyor. PKK herkese lazım oluyor. PKK’yı herkese lazım bir aparat olmaktan çıkartmak lazım. Türkiye’nin öyle bir vizyonu (Anadolu Doktrini projeleri) olmalı ki; PKK’nın konuşulur olmaktan bile çıkması lazım. PKK yandaşlarına göre, PKK biterse Kürtler de biter ve Kürtler tamamen sahipsiz kalır. Türkiye’nin bu algıyı kökten bitirmesi gerekiyor. Öyle olmalı ki; bir parti PKK (HDP)’yı bıraktığında, başka bir parti PKK (HDP) ile işbirliği, seçim ittifakı yapmamalı. Türkiye’nin böyle bir vizyonu olmalı. Bu vizyonu da Erdoğan ve AK Parti’nin oluşturması gerekiyor. Şiddete bulaşanlar, terörle aralarına mesafe koyamayanlar, … aday bile yapılmamalı. Siyaset, terörle işbirliği, ittifak, … yapılarak yapılamaz. Yapılmamalı.

***

Selahattin Demirtaş suçüstü yakalanmış bir suçludur

Çocukları PKK (HDP) tarafından öldürülmeyen bazı CHP’liler, yazarlar, gazeteciler, … sürekli, PKK’li şirin çocuk Selahattin Demirtaş serbest kalsın mesajları veriyor. CHP’lilerin öyle bir PKK’lı olma özgürlüğü var ki, sormayın gitsin. CHP kadar bile PKK’yı savunmayanlar şuanda hapiste. Ama, CHP’liler pervasızca HDP üzerinden PKK’yı meşrulaştırmaya devam ediyorlar. PKK’yı destekleyen Kürt hapse giriyor, PKK’yı destekleyen CHP’li ise; aydın, demokrat, gazeteci, insan hakları savunucusu, yazar oluyor. Hatta PKK ile seçim ittifakı yapan CHP (Ekrem bey)’li İstanbul’a, Adana’ya, … belediye bakanı bile oluyor. Bu ADALAET midir?

PKK’yı destekleyen Kürtler hapse girerken, PKK’yı destekleyen (seçim ittifakı) CHP’liler ise belediye başkanı oluyor. Adalet bunun neresinde.

Suçlunun suçsuzluğunu savunmak adalet değil, adaletsizliktir. Selahattin Demirtaş eğer, mahkemeler tarafından ‘suçsuz’ bulunursa, ben de PKK’lı olacağım! PKK’lı olmak suç değilse, o zaman PKK’lı olmamak suçtur! Çok net bir şekilde bütün kamuoyu önünde suç işlediğini cümle alem bilmektedir. Selahattin Demirtaş suçüstü yakalanmış bir suçludur. Bir hukuk devletinde, suç işleme özgürlüğü olamaz.

6-7 Ekim olaylarına ilişkin yaptığı açıklama sonrasında yaşanan katliamları daha dün gibi hatırlıyoruz. Yasin Börü’nün şehit edilmesine ve daha başka bir çok yaşanan katliamların birinci dereceden sorumlusu olan Selahattin Demirtaş’ı ‘suçsuz’ bulan bir adalet sistemi, adil değildir. Selahattin Demirtaş, çözüm sürecini bitiren ve PKK’ya katkısı Abdullah Öcalan’dan bile daha fazla olan bir suçludur. Ha Selahattin Demirtaş ha Cemil Bayık, hiçbir farkları yoktur. Demirtaş’ın suçsuz bulunduğu bir yerde, adaletten, insanlıktan, insan haklarından bahsedilemez. Adalet, suçlunun cezasının bedelini ödediği erdem/sistem/değerler bütünü demektir aynı zamanda.

***

Dünyanın en güçlü ve köklü derin devletleri

Güçlü devletlerin gücü öncelikle (derin) devlet aklından gelir. Türkiye, binlerce yıllık bir devlet aklının ürünüdür. Dünyada devlet (derin) aklının en güçlü olduğu ülke Türkiye’dir. Bundan dolayıdır ki; büyük badireleri (Kurtuluş Savaşı öncesi ve sonrası, … Hatay, Kıbrıs, PKK, 15 Temmuz, …); devlet çökmeden, parçalanmadan, tarihten tamamen silinmeden atlatabiliyor. Bence dünyanın en büyük devlet aklına sahip ülkeler listesi şu şekilde;

1. Türkiye

2. İngiltere

3. Çin

4. İran

5. Japonya

***

Her şerde (Ekrem bey) bir hayır vardır.

İşin doğrusu, Ekrem beyin İstanbul’a başkan seçilmesini şer bir durum olarak yorumlamıştım. Zaman geçtikçe bu şerden büyük bir hayır çıkacağına olan inancım arttı. Ekrem bey İstanbul’a başkan seçilmeseydi, büyük ihtimalle 2023 seçimlerinde Cumhurbaşkanı olup, memleketin başına da bela olacaktı. İstanbul’a belediye başkanı seçilmesi hayırlı oldu. Böylece gerçek yüzü, düşük profili ve icraatları da BASİT bir şekilde ortaya çıkmış oldu. Ekrem bey İstanbul’a başkan olmakla kendisini bitirdi. İnşaAllah yapacağı basitliklerle İstanbul’u da bitirmez.

Allah (c.c.) mealen buyuruyorlar ki; Sizin hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde hayır vardır. ALLAH (c.c.) bilir, siz bilemezsiniz. Bakara Suresi, 216. Ayet