Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.12
Gram Altın
3011.71
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
23 Şubat 2023

Çukurova, Çukurambar!

Malûm;

Tam da “hayatı normalleştirmeye başlıyoruz” derken, Hatay’dan 6.4 ve 5.8’lik “bağımsız depremler”in haberleri geldi.

Yine dağıldık.

Bizim Ankara’daki depremzede hısımlar, “Ata diyarını bırakmak olmaz, dönelim de bakalım bari!” diyorlardı ki…

Yine canlarımızı kaybetmemize sebebiyet veren depremler…

O gece konuşan uzmanlar “fayların uçlarında stres biriktiğini” söyleyip, başka illere de altını çize çize işaret edince, geceleri sokaklarda geçirenlerin sayısı iyice arttı.

Mesela Adana, diken üstünde.

Meşhur Çukurova’yı bilirsiniz…

Profesör Doktor Naci Görür oraya dikkat çekti o gece:

“Adana maalesef ranta kurban edildi.

Oraya boşuna Çukurova denmiyor.

O verimli topraklara rant için koca koca, yüksek yüksek, süslü binalar yaptılar. Oysa oralarda 2 katlı güzelim bahçeli evler vardı!”

*

Aaaah, ah…

Bahçelievler!

Ankara’nın Yenimahalle’sinde, birkaç küçük, bahçeli ev kalmış…

Tek tük de “eskilerden” esnaf…

“Bu evler vardı hep, böyle bitişik nizam apartmanlar yoktu. Gül bahçesi gibiydi buralar. Şimdi bakın, her taraf taş yığını ve geçit vermez sokaklar… Güzelim evlerimiz, güzelim sokaklarımız, güzelim mahallelerimiz, güzelim esnaflarımız gibi bitti, bitirildi!”

Rant gelince güzellikler gidiyor.

Tarım alanları gidiyor.

Ve işte başımıza neler neler geliyor…

Profesör Doktor Sadettin Ökten ne güzel izah etmiş:

“Ovalara yerleşmeyeceğiz, ovalar ziraat için. Bunun dini kaynaklarda karşılığı da var, jeolojik kaynaklarda karşılığı da var. Ovalara yerleşmeyeceğiz, madde bir, dağlara yamaçlara çıkacağız.Niye, Kitab-ı İlâhi de… Mealen söylüyorum: ‘Dağlar arza çakılan çivilerdir!’

İkinci madde, hafif bina yapacağız.

Bunun için, ahşabı çeliği kullanacağız, betonarmeden mümkün mertebe sarf-ı nazar edeceğiz. Kerpici kullanacağız. Az katlı bina yapacağız. Yayılacağız. Yayıldığımız zaman tabiatla ilişkiyi kopartmamış olacağız. Yayıldığımız zaman semayla ilişkiyi kopartmamış olacağız. Gözümüzün önünde hail (engel) olmayacak, dağları, ufku görmemize karşı! Tulûu (güneşin doğuşunu) ve gurûbu (güneşin batışını) seyredeceğiz.

‘Efendim, romantizme mi kaydın?’ diye sorabilirsin. Evet, romantizme kaydım. Çünkü yaratılmış kâinatı görmek, tulûu ve gurûbu temaşa etmek, bize manevî bir haz verir ama modern estetik bundan haz etmez. Ufkun resmini yapan ressamı seçer. Ben de diyorum ki, ‘Kul, ressamı seçme, o ressamın esas vâzıhını seç.”

*

Bizler böyle “Kur’an ve Sünnet’e” direndikçe, başımıza neler geliyor.

Biz, niçin böyle olduk?

Taaa, “Tanzimat’tan bu yana” benzemeye çalıştıklarımızın iyi değil de kötü taraflarını aldık da, onun için mi acaba?

Merhum Mehmet Akif Ersoy, seyahatten dönüşünde yöneltilen, “Avrupa nasıl?” sorusuna, “Nasıl olsun, işleri var dinimiz gibi dinleri var işimiz gibi!” karşılığını vermiş ya…

Biz Almanların disiplinini alacağımıza, onlardaki disiplini gevşettik!

Biz kendimizden uzaklaşıp onlara benzeyeceğiz derken, iki arada bir derede kaldık.

Vurduğumuz düz ovalarda vurulduk!

***

Erozyon ve Korozyon

Bu günlerde “erozyon”u pek işitmiyoruz ama “korozyon”dan bahis çok.

Korozyon “paslanma” demek.

Madenlerin aşınması…

Bazı yazılarımızda “karakter aşınması”na dikkat çektiğimizi bilirsiniz.

Buna,”karakterin paslanma ve çürümesi “ de diyebilirsiniz.

İnsanoğlu, fıtratına aykırı işler yaptığında, haller içine girdiğinde bunalımlara sürükleniyor.

Hazzını doyurmaya odaklandığında, tulûu da gurûbu da kaçırıyor.

Rakamlar dünyasında, araçlarla amaçları karıştırıyor.

Sahi biz nereye gidecektik?

Ne için çıkmıştık yola?

Bu muydu yani, bir gün doktorun yasaklayacaklarına ulaşmak için miydi bunca çaba?

*

Taaa “Tanzimat”tan bu yana…

Yaşadığımız nice sıkıntı, bize ders mi verdi.

Demiş ya, Merhum İstiklâl Şairi,

“İbret alınsaydı tekerrür mü ederdi?”

Dikkatinizi çekmiştir, yazıdaki bazı “kadim” kelimelerimizi “bugünkü dile çevirmeye” çalışıyorum.

“Tekerrür kelimesinin mânâsı da pek bilinmiyordur herhalde.

“Tekrar” demek tekrar.

Yüksek lisans yapan öğrencilere, “Talebe ne demek?” diye sorun isterseniz…

“Hiç duymamıştım” diyenleri bile göreceksiniz!..

O kadar ki, “Bereket” ne demek, bunu bile bilmeyenlerin sayısı az değil.

Hadi gel de takılma, “İbret alınsaydı tekerrür mü ederdi?” cümlesindeki “ibret”in mânâsı da bilinmez pek, o kadar yani!..

*

Nerelerden nerelere geldik değil mi?

Benim kalem, buralardan “Erkeğe benzeyen kadınlar, kadına benzeyen erkekler” meselesine de gelir ve hemen birçok “kesim”den ne misaller, ne misaller verir…

Verir de…

Lâfın tamamı “aptal”a söylenirmiş, “Abdal”a değil!

*

Yazıyı bitirmeden, ana başlıktaki Çukurambar'ı da unutmayalım.

Malûm…

Çukurova gibi, çok verimli topraklar üzerindedir Ankara’nın Çukurambar semti.

Tahıl ambarı.

Çukurambar.

*

Gidin bakın isterseniz, oralarda ne binalar!

*

Bundan sonra…

“Tarım alanlarını” tarım için, bina alanlarını bina için kullanabilecek miyiz bakalım…

Kendimizi bulabilecek miyiz?

Malûm, her arayan bulamazsa da…

Arayanlar bulur yalnızca!

"Tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?