Çözümlü çözümsüzlükte bocalamak
İktidarda proje var açıklama yok.
Muhalefette ise
açıklama çok ama proje yok.
İkisi de doğru bir iletişim değil.
İktidarın yaptığının arkasında yatan nedenleri açıklayayım. Muhalefetin
ki de başka bir yazıya kalsın.
Ekonomik Kurtuluş
Savaşı olarak tanımlanan yeni ekonomik modelin Çin’e benzetildiği bizzat Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın ağzından deklare edildi daha sonra Türkiye Modeli olarak revize edildi.
Peki yeni bir ekonomik sisteme neden şimdi ihtiyaç var?
İşte nedenler;
Özal ile birlikte
defalarca kez denenen bu yöntem 94’te bize büyük bir kriz hediye etmişti.
Yakın coğrafyamızdaki ülkelerin istikrarsız oluşu dış
ticaretimizin yüzde 60’tan fazlasını Avrupa
ile yapmamıza neden oluyor.
Gelişmiş ülkelerde ise dış ticaretin yüzde 80’den fazlasının
komşularla yapıldığı düşünülünce Türkiye’nin ne derece dezavantajlı konumda
olduğu daha iyi anlaşılır.
Ama yapacak bir şey yok.
Ülkemizin yerini değiştiremeyiz.
Bu nedenle bölgemizde istikrarı temin edici politikaları
yürütürken bir yandan da ülkemizi iktisadi ve politik olarak geliştirecek
adımları atacak serüvenlere girmeliyiz.
Bu bazen D-8 olur
bazen AB bazen de Türk Devletleri Teşkilatı...
Batılı güçlerin çıkarlarına ters işler yapınca işler Türkiye
için bu süreçte biraz daha zor oluyor.
Libya, Suriye ve Doğu Akdeniz’de çıkarlarımızı öncelememiz birçok Batılı devleti
rahatsız edince mevcut yönetimi şeytanlaştırmak
ilk başvurulan politika oluyor.
Dünya bu senaryoyu daha önce birçok kez yaşadı.
Farklı bir durum yok.
Büyük güçlere kafa tutarsanız onlar da size ders vermek
isterler.
Türkiye’nin 90’lardaki o kırılmalara rağmen devletlerin
yaşamında kısa sayılacak bir zamanda oyun kurucu/bozucu politikalar üretecek
noktaya gelmesi, ABD’nin tarihin sonunu getirdiği iddialarıyla yüzdüğü pembe
masalların tam ortasında oldu.
Ama Türkiye’nin çözülemeyenekonomik problemleri bu sürecin sürdürülebilir olmasını
engelliyor.
Şimdi Batı’ya diş
gösterirken bir yandan da Çin’e
karşı ortak hareket alanı araştırılıyor.
Yeni sistemin ortaya çıkardığı denklem aslında uluslararası
boyutta oynanan oyunla çok ilgili...
ABD’nin “dostlar”
kategorisini yeniden değerlendirmesi, sürecin işleyişini değiştirecektir.
Fakat bu aşamada aksi durumlara karşı Türkiye’nin açık pozisyon alması, kaos planları
yapanların gelecek beklentilerini boşa düşürebilir.
Yeni sistem taleplerinin dayandığı dış dengeleri herkesin
anlamasını beklemek doğru olmaz.
İnsanlarımızın yaşadığı zorluğu aşacak, siyaseten de
geçerliliği olan adımlar atılması gerekiyor.
Uzun zamandır eleştirilerin odağı haline gelen 5 şirketin
işlettiği köprü, tünel, yol işlerinin bütçeye getirdiği yük, dolar kurundaki
kontrolsüz yükselişle iyiden iyiye göze gelir oldu.
Vatandaş, “Madem
geçemeyecektik o zaman niye yapıldı?” demeye başladı.
Hem şirketleri hem de sistemdeki açığı gidermek için bu
şirketlerin döviz cinsinden yaptığı borçlanma Hazine’ye yüklenerek
işletmeciliğin TL üzerinden yapılması vatandaş ı memnun edecektir.
Ayrıca yeni sistemin önündeki zorlukların başında gelen nitelikli ürün üretme konusunda aynı “Babayiğitler”de olduğu gibi adı geçen
şirketlere ülkenin üretemediği malları üretmesi için teşvikler ve vergi istisnaları ile görev verilmesi hatta gerekirse
halka arzlarla şirket yapılarında çoğunluk hissesinin halka verilmesi talebinde
bile bulunulabilir.
Vatandaş yeni sistemin yükünü çeker ama herkesin aynı kaderi
paylaştığını bilmek istiyor.
Dolar kurundaki istikrarsızlık,üretim konusunda açıklanacak bir takvim ile bitirebilir.
İstikrar ile övünen bir yönetimin istikrarı gösterme vakti
geldi.
Devletin “sır”
olarak gördüğü bazı şeyleri açıktan ortaya koyamama zorluğu bu süreçte
iletişimin yürütülmesini güçleştiriyor.
Bunları da aşacak ara formüllerin tam zamanı...