ÇÖZÜM SÜRECİNDE SON DURUM
"Büyük devlet, güçlü millet kendisi ile yüzleşerek, hatalarını ve günahlarını masaya yatırarak geleceğe yürüme güvenine sahip millet ve devlettiru2026 Her ülkede geçmişte hatalar yapılmıştır, her ülke geçmişinde zor günler yaşamıştıru2026 Bu zorlukları aşmak geçmişin davalarıyla geleceği ipotek altına almamakla mümkündüru2026 Kürt sorunu herkesten önce benim sorunumduru2026 Bu sorunu daha çok demokrasi, daha çok vatandaşlık hukuku ve daha çok refah ile çözeceğizu2026"
Dönemin başbakanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 82 yıl boyunca Türkiye'de yaşanan ayırımcılığı ve bunun çözüm anahtarını bu net cümlelerle ifade etmişti. Tarih: 12 Ağustos 2005 Diyarbakır.
Pek çok kere sorunun çözülmesi, kanın durması için süreçler başlatıldı. Buna karşı çıkan güçler her seferinde bizi provoke edecek bir şeyler bulup evlatlarımızın kanını akmayı sürdürdüler. 2005-2008-2011 ve en son ÇÖZÜM SÜRECİ kardeşkanının akmasını durdurmaya yönelik samimi girişimlerdi. Son olarak çözüm sürecini istemeyen güçler Paris suikastini, Gezi provokasyonunu, 17-25 Aralık paralel darbesini sırasıyla denediler. Bu süreçlerden sonuç almayınca 6-8 Ekim Kobani olaylarıyla son sürecin de bitmesini istediler. 50 vatandaşımızın hayatını kaybetmesi, öldürülenlerden kimilerinin HüdaParlı olması, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın da ifade ettiği gibi "polis pasif direniş yaparak" olayların bu seviyeye gelmesine seyirci kalması ÇÖZÜM SÜRECİ BİTSİN amaçlıydı.
Çok şükür aklıselim galip geldi. Çözüm sürecinde tartışılmaz emeği bulunan Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan Başbakan "kamu güvenliğini zedelemeden çözüm süreci bizim kontrolümüzde kararlılıkla devam edecek" diyerek sürecin bittiğini bekleyenlere tokat gibi cevap verdi.
Bundan sonra gelişmeler hızla yol aldı. Hükümet, HDP, Öcalan sürecin sürmesinden yana olduklarını beyan ettiler. Uzun süredir Öcalan ile yapılan görüşmelere ara verilmişti. Geçtiğimiz gün Hatip Dicle'nin de katıldığı HDP heyeti Öcalan ile görüştüler. Görüşmeden sonra Öcalan'ın sürecin bitmesi için çabalayanların hevesini kursaklarında bırakacak olan:
"Gelinen nokta itibariyle üzerinde müzakere yürütülebilecek bir çerçeve olduğu konusunda devlet heyeti ile mutabık kalındığıu2026 en fazla 4-5 ay içinde çözüm sağlanabileceği" açıklaması geldi.
Çözüm Sürecini heba edemeyiz.
Türkiye üzerinde oyun oynamak isteyenlerin planları bitmez, yıllarca Kürt siyasetini tıkayan güçler şimdi 2015 seçimlerinde Ak Parti'yi zor durumda bırakmak için % 10 barajını aşağı çekmeye çalışıyor. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç % 10 barajının aşağı çekilmesi ile ilgili yaptığı açıklamada "hak ihlali var" ve "2-3 hafta içinde karara bağlayacağızu2026 anında uygulanır" diyerek asıl amacını ortaya koymuştur.
Hepimiz defalarca barajın adil olmadığını, bunun makul bir orana çekilmesi gerektiğini dile getirmişiz. Ancak, Haşim Kılıç'ın bu açıklamasıyla, zamanlamasıyla, geçmekte olduğumuz süreçle beraber ele alındığında anlaşılıyor ki adil, makul bir oranın gerçekleşmesinden öte bir şey hedeflenmektedir. Yeni kurdurulan TUZLUK PARTİlere denk getirilen bu YARGI MÜDAHALESİnin hak ve hukuka dayalı olduğuna kimse bizi inandıramaz. Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Abdulhamit Gül'ün dediği gibi "yargının siyasal alanı dizayn etme, normları keyfi yorumlarla iktidara karşı seçim enstrümanı olarak kullanma çabası demokrasiye müdahaledir." Eğer gerçekten olaya "hak ihlali" olarak bakılsaydı bugüne kadar onlarca hak ihlali AYM'den geri döndü. Bu düpedüz 2015 seçimlerinde Ak Parti'nin oylarını hedef almıştır. Barajın aşağı çekilmesiyle CHP olsun MHP olsun neyini kaybedecek? Daha doğrusu Ak Parti dışındaki muhalefetin kaybedecekleri bir şeyleri kaldı mı?
Çözümün düşmanları çoktur.
Bakın, Başbakanlık Teftiş Kurulunun Reyhanlı baskını ile ilgili raporuna göre 53 vatandaşımızın ölümüne sebep olan Reyhanlı baskını MİT'in istihbarat vermesine rağmen Emniyetin gerekli önlemi almaması yüzünden gerçekleştiği vurgulanıyor. Bunların tek hedefi çözüm sürecini sabote etmek.
Türkiye tarih yazıyor, Türkiye tarihin yazılmasına ev sahipliği yapıyor. Bakınız, asırlarca birbirini aforoz eden Katoliklerle Protestanlar Türkiye'de kucaklaşıyor. Bir yandan Katolik Dünya'nın ruhani lideri Papa, iki gün sonra Ortodoks Dünya'nın siyasi lideri Putin ülkemizde ağırlandı. 2 hafta ardarda Türkiye büyük organizasyonlara katıldı. Türkiye G20 başkanlık görevini üstleniyor, J. Biden'den sonra, Papa, Putin Türkiye'yi ziyaret edip anlaşmalara imzalar atılıyor. Cengiz Çandar'ın başını çektiği "Türkiye yalnızlaşıyor"cuların aksine Ak Parti ile başlayan süreçte Türkiye kazandığı itibarını pekiştiriyor.
Bu yüzden çözüm süreci hayati önem taşıyor, ajanların etkili olduğu 6-8 Ekim olaylarıyla komaya giren süreç hamdolsun yeniden adım atmış bulunuyor. Devletin Kandil görüşmelerine katılıyor olması çok önemli, böylece görüşmelerin sonuç alması daha erken tarihte mümkün olabiliyor.
2015 Nevroz'u yeni bir başlangıç olabilir. Yani silahlara veda edilmesi çok yakındır, inşaallah.
@ahmetay_