ÇÖZÜM SÜRECİNDE GÜVEN SORUNU
Hayat "güven" olmadan zindana döner. Devletler, kuruluşlar, iş dünyası, bireyler arasındaki ilişkide esas olan güvendir.
Güven, yani başkasının ilişkisinden, sözünden, taahhüdünden, şerinden emin olmak, yaşam için olmazsa olmazdır. Ticari bir kuruluşun senedinden, üretici firmanın markasından, komşunun şerinden, dostun sözünden emin olmak hayatı anlamlandıran en önemli unsurdur.
Emin olmak önceliklidir, lakin tedbirli olmak elbette gerekli.
Öcalan-Kandil-HDP ve devletin ilgili birimlerinin Çözüm Süreci ile ilgili görüşmelerinde sık sık duyduğumuz "güvensizlik" sorunu konusunda tarafların argümanlarının geçerliliği tartışılıyor.
Son iki yılda yaşanan süreçten 6-8 Ekim olaylarına geldiğimizde "PKK bütün söz vermelere rağmen yine eylem yapıyor, hükümet neden hala bunlarla görüşüyor" diyenlerin sayısı artıyor. Bunlar "PKK istediği zaman gerginlik çıkarabiliyor. Bölgede istediği ilde, ilçede sokakları hareketlendirebiliyor. Yol kesme, şehirlerde kontrol noktası oluşturmalar başladı, bu mudur çözüm süreci?" diyeni de çıkabiliyor.
HDP cenahında "devlet bizi oyalıyor, hep taktik ve zaman kazanma yolu seçiliyor" sesleri hiç eksilmiyor. Hükümetin "kaos ve kargaşanın (kamu güvenliğinin) izahı ve gerekçesi olamaz" çıkışını da unutmamak gerek.
Acaba diyorum, taraflar arasında gerçekten de bir güven sorunu mu var? Yoksa çözümü istemeyen kimi müdahil unsurların "güven" bunalımı üzerinden süreci sabote etme amacı mı var?
Bence ikinci şık, yani, sorun güvensizlik olsa/ydı karşılıklı taahhütlerin yerine getirilmesi ve kontrol sağlayıcılarının hakemliği ile bu sorun aşılabilir/di. Ama eğer sorun güvensizlikten kaosa doğru bir seyir izlemek ise o zaman güven oluşturma zorlaşabiliyor.
Çözüm süreci hakkında açıklamalarda bulunan AK Parti Sözcüsü Beşir Atalay "kararlığımız sürüyor. Süreç sağlam zeminde, şeffaf yürümeye devam edecek. Güven kayması olursa sorunlar artar. Bu konularda tazelenme olduğunu görüyoruz" diyerek güven konusunun ehemmiyetini dile getirdi.
Güven neden mi sorun oldu?
6-8 Ekim olaylarında sokaklara çağrı yapan Demirtaş 52 vatandaşın hayatına mal olan sokak eylemleri için "öngörmemiştik"diyerek itirafta bulundu. Şimdi yine aynı Demirtaş "sokak"deyivermesin mi?
Son birkaç güne bakalım;
Yeni güvenlik yasasına ilişkin konuşan HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş;"hem Meclis'te kıyameti koparacağız hem de sokakta mitinglerimizle engellemeye çalışacağız. Polis çocuklarımızı vurup öldürecek. Sonra 'elinde taş vardı' diyecek."Bu mu yani dedirten açıklamau2026
Aynı gün başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu da "bir tek vatandaşımızın burnu kanasa sorumlusu Demirtaş'tır" dedi.
İki açıklamanın da "güven"sorunundan kaynaklanmadığını biliyoruz. Yapılan son görüşmelerde Öcalan ve Kandil hazırlanan yol haritasından memnun olduklarını açıklamışlarsa güvensizlikten öte bir durumdan bahsetmemiz gerekecek. Acaba sorun Sayın Demirtaş(ta) mı?
O zaman ne?
Üç gün önce"Silahla da olsa çocuğuma Osmanlıca dersi veremezsiniz"diyen de Sayın Demirtaş idi. Ancak dün, Ortadoğu ve Kürtler Konferansı'nda konuşan Demirtaş, "Osmanlıca ile ilgili şunu söyleyeyim: Bir dilin öğretilmesine asla karşı değiliz. Çocuklarımız okulda öğrenebildiği kadar çok dil öğrenmeli. Doğu dilleri, Batı dilleri, eski ve hatta hiç kullanılmayan diller, çocuklar bunları öğrenebilir hiçbir sıkıntı yok"diye farklı ve olumlu bir açıklama yaptı.
Nedendir bu zikzak? Güvenle izahı mümkün olmayan bu gelgitler neyin nesi?
Bir dostumun "Demirtaş ABD'ye gittikten sonra değişti. Sertlik yanlısı sözleri 'ABD' mahreçli, ama sonra yumuşak-olumlu dönüşü Öcalan ve Kandil'in tavrıyla oluşuyor" tespiti yabana atılacak gibi değil.
Çünkü daha birkaç yıl önce Kimse Yok Mu Derneği bölgede kurban etleri dağıtırken "Fetullahçılar yoksullarımızı etle devşirmeye çalışıyor, Kürdistan'ı onlara dar edeceğiz" diyen Demirtaş şimdilerde neredeyse Gülen'in başına yemin edecek duruma geldi. Elbette ki kimseye kötülük yapılmasın, zarar verilmesin, şiddet uygulanmasın, canına kast edilmesin, ama ne oldu da sürece kast eden paralelcilere tek bir laf etmiyor. Yolsuzluk konuşulunca Selahattin Demirtaş Today's Zaman'ın kronik köşecisinden daha ateşli oluyor, hayırdır?
Ne yaparlarsa yapsınlar bunca güvensizlik şarkısından sonra başbakan yardımcısı Sayın Numan Kurtulmuş'un: "Türkiye milli birlik ve kardeşliğini sağlayacaktır. Birliğini, dirliğini sağlayacaktır ve çözüm sürecinde anahtar kelimemiz şudur: Türklerin gururu, Kürtlerin onurunu koruyacak gerçekten kalıcı bir barışı tesis edeceğiz" sözüne güveniyorum.
"Türklerin gururu, Kürtlerin onurunu koruyacak gerçekten kalıcı bir barışı tesis edeceğiz." Birilerigüven bunalımı dezenformasyonuyla süreci zehirlemek istese de,
Değil mi ki biz sürecin başarıya ulaşması için BALDIRAN ZEHRİNİiçmeye ant ettik?..
@ahmetay_