Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
21 Temmuz 2014

Çözüm süreci: Türklerle Kürtlerin kader birliği

Ülkenin kadim sorununu çözmek için başlatılan barış süreci nihai olarak yasal bir zemine oturtulmuş durumda. Bundan sonra atılacak adımlarla da kalıcı bir barışın tesis edilmesi planlanmaktadır. Ortadoğu zemininde ise daha aktif, daha etkili bir siyasi pozisyonun belirlenmeye çalışıldığının da işaretlerini almaktayız. Çözüm süreci kuşkusuz Türk ve Kürt halkı arasındaki bütünleşmeyi de beraberinde getirecektir. Gerçi ben bu bütünleşmenin temellerinin Başbakan'ın hayatının en ciddi siyasi riskini alarak PKK ile görüşmeler başlattığı anda atıldığını düşünüyorum. Çözüm süreci başından beri bir plan dahilinde işlemektedir. Fakat bundan daha önemlisi Tek parti dönemi ulus devletçi rejiminin en önemli iki mağduru olan Kürtlerle dindarlar yeni Türkiye'nin ileriye dönük hedeflerinde kader birliği yapmaktadırlar. Çözüm sürecini, paketi ve bütünleşmeyi biraz da böyle okumakta yarar var.

Bu süreçte silahların bırakılması, kanın durması elbette çok mühim bir gelişme. Ne var ki asıl önemli olan; bundan sonra Kürtlerle Türklerin bütünleşmesinde, barış ve huzur ortamının tesis edilmesinde, yeni Türkiye adına ortaya koyacakları siyasi iradenin nasıl seyir edeceğidir. Kürtlerin ve dindar muhafazakar kesimlerin belirleyecekleri bu özgürlükçü pozisyon hem yeni Türkiye'nin geleceğine hem de Ortadoğu'nun geleceğine önemli katkılar sunacaktır. Başbakan, cumhurbaşkanlığı vizyon belgesini açıklarken çözüm sürecinin yakın takipçisi olacağız mesajı verdi. Bu çok önemli. Bu bakımdan ben paketle birlikte Kürtlerin demokratik haklarının sağlanması yolunda önemli adımların atılacağını düşünüyorum. Dağdan dönüşlerle başlayacak süreçte yeni başkanın sivil anayasaya öncelik vereceğine, eğitim başta olmak üzere, yerel yönetimlerin güçlendirilmesine varana kadar daha birçok alanda sürecin ilerleyeceğine inanıyorum. Kısacası yeni Türkiye, tüm farklı kesimlerin bir arada özgürce yaşabileceği demokratik bir hukuk devleti olacaktır. Bu süreçte Kürtlerle Türklerin oynayacağı rol inkar edilmez bir gerçektir.

Kuzey Irak'taki özerk Kürt Bölgesel Yönetimi bağımsızlık için referanduma hazırlanırken Türkiye ise son yıllarda geliştirdiği siyasetle 90 yıllık tabuyu yıkıp kendine yeni bir yol belirleme arifesinde. Bugün hem Türkiye'de hem de Kuzey Irak hattında oluşan gelişmelerin Hakan Fidan, Ahmet Davutoğlu, Abdullah Öcalan ve Barzani'nin dışında spontane geliştiğine düşünmüyorum.. Her şey çok titiz bir plan dahilinde gerçekleşiyor gibi. Elbette bu işbirliğini bozma yönünde bazı kesimlerin çabaları olmuyor değil bunlar olacaktır. Kandil'i etkilemeye çalışan ve çözüm sürecinin kesintiye uğratılmasını arzu eden yapılar var. Ancak bugün hükümetin İmralı'da sadece Türkiye'ye dönük somut barış sürecini görüştüğünü de zannetmiyorum. Bölgeye dönük çok ciddi stratejilerin de temelleri atılmaktadır. Bu bakımdan Kuzey Irak'ta Kürdistan bağımsızlığına kavuşur ve Türkiye'deki Kürtlerle birlikte Türkiye ileriye dönük Ortadoğu'da daha aktif ve etkili bir siyaset belirleme noktasında adımlarını sıklaştırır. Bugün Türkiye'de barış süreciyle atılan her olumlu adım aynı zamanda Ortadoğu'da büyüyen ve güçlenen bir Türkiye demektir.

Kısacası ben ülkedeki strateji yoksunu bir muhalefetin aksine yaşanan tüm gelişmelerin ve atılan her adımın bir plan ve proje çerçevesinde gerçekleştiğini düşünüyorum. Eğer büyük bir ülke olma yolunda ciddi bir irade gösterme çabası içerisindeyseniz zaten bunun başka da bir yolu bulunmamaktadır. Eski statükocu, baskıcı, dışlayıcı, vizyonsuz dar yapıyı muhafaza etmeye dönük gösterilen her tutum ülkeyi 19. yüzyıl bataklığına çekmek anlamına gelir. Oysa ancak büyük hedefleri olan ülkeler özgürlük ve demokrasi anlamında kararlı ve cesur adımlar atabilir. Ve bu vizyon artık Türkiye'de var. Ve AK Parti bunun öncülüğünü yapmaktadır.

Türkiye'deki bazı medya organlarına bakacak olursanız, Tayyip Erdoğan halkını kandıran, ülkeyi sürekli kaosa sürükleyen katı bir diktatör. Bu asla doğru değil. Bir hükümet velev ki bazı kesimlerin oylarını talip olmak adına olsa bile onların hak, hukuk ve özgürlüklerini sağlama yönünde bir takım icraatlarda bulunuyorsa bunun neresi kötü? Keşke bugün MHP'de Doğu ve Güneydoğu'daki Kürt vatandaşların oylarına talip olmak adına bazı açılımlarda bulunsa ve onların gasp edilmiş haklarını savunsa. Bir siyasi parti elbette halkından oy almak adına birtakım icraatlar yapacak ve bu doğrultuda yasal düzenlemeler getirecektir. Kaldı ki Tayyip Erdoğan bunun dışında bir şey daha yapıyor.

Vizyon Belgesi'ni açıklarken ifade ettiği gibi artık ülkede hiç kimsenin devletin karşısında kendini ezik hissetmemesi istiyor. Eski Türkiye ideolojisinin hakim olduğu yıllarda insanlar devletin hizmetkarı sayılırdı. Kendi varlıklarını devlete borçlu hissederler dolayısıyla hak, hukuk ve özgürlükler anlamında ciddi mağduriyetler yaşarlardı. Üstelik devletin hiçbir imkanından da yararlanamazlardı. Bilhassa Kürtlere reva görülen haksızlığa bugün vicdanlı hiçbir Türkiye vatandaşı inkar edemez. Onlar ana dillerini konuşamaz, Kürtçe yayınlar çıkaramaz, sosyal hayatın tüm alanlarından dışlanırlardı. Yeni Türkiye ise başka bir şey vaat ediyor. Devletin insanların hizmetinde olduğunu söylüyor. Bu ülkedeki tüm farklılıklarla birlikte huzur ve barış içinde yaşamanın erdemliğinden bahsediyor.Bu doğrultuda bir siyasi anlayış geliştiriyor.Zaten kavga da tam bu noktada çıktı.Bu mücadele Eski Türkiye ile Yeni Türkiye'nin mücadelesidir.

twitter.com/sivildemokrat