Çözüm süreci tehdit aracı olarak kullanılamaz
Bugün ülkemizde bir huzur ortamı varsa, bu AK Parti iktidarının başlattığı Çözüm süreci sayesindedir. Son yıllarda ülkenin doğusundan sıra sıra şehit cenazeleri gelmiyorsa, buda Çözüm sürecinin bir başarısıdır.
Şöyle baktığınızda, 7 Haziran seçimlerinin gündeminde terör meselesi var mı? Yok değil mi? Kimse artık terör nasıl bitirilecek? diye kafa yormuyor. Hatırlıyorumda, 2011 seçimlerinin bir numaralı gündemi şehit cenazeleriydi. Milletvekili adayları gittikleri her yerde terörün sonlandırılması talepleriyle karşılaşırlardı.
Değerli Dostlar, kırk yıldır canımızı acıtan bu sorunda gelinen nokta hiçde küçümsenecek bir nokta değildir. Mademki bu noktaya geldik... Ohalde bu saatten sonra, sağlanan huzur ortamının bozulmaması için herkesin hassas davranması lazımdır. İnsanlar yaptıklarında ve söylediklerinde çok dikkatli olmalıdırlar.
Hiç istisnasız tüm millet, başın üzerindeki kuşun uçmaması için gösterilen çaba benzeri bir çaba göstermelidir. Çünkü, bu topraklar bizim son durağımızdır. Eğer bu durakta huzur içinde yaşamak istiyorsak, Çözüm sürecine elbirliğiyle sahip çıkmak durumundayız. Kusura bakılmasın, MHP bile iktidar olsa Çözüm sürecini yürütmek zorundadır.
Hatta, HDP baraj altında kalarak Meclis'e girmese bile Çözüm süreci devam etmelidir. Çünkü başlatılan süreç a partisine b partisine bağlı bir süreç değildir. Bu süreç sorunların karşılıklı diyalog yoluyla çözülmesi için başlatılan bir girişimdir.
Diyelimki HDP baraj altında kaldı ve Meclis'e giremedi. Bu durum sürecin istenmemesi veya tıkanması manasına gelmez. Bu durum düpe düz HDP'nin seçimlerde başarısız olduğu anlamına gelir. Hatta bu durum temsil ettiklerini söyledikleri Kürtler tarafından bile istenmedikleri anlamına gelir.
Yazıyı noktalamadan önce tekrar söylüyorum. Çözüm süreci kimsenin ipoteğinde değildir. Bu yüzden birilerinin "Biz Meclis'e girersek süreç devam eder, girmesek biter" deme hakları yoktur. Hele hele Çözüm süreci bir tehdit aracı olarak kesinlikle kullanılamaz.