Dolar (USD)
35.15
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2964.56
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
21 Ocak 2015

Çözüm süreci aynı zamanda bir diriliş sürecidir

Çözüm sürecini baltalama girişimi hız kesmeden devam ediyor. Son Cizre hadiseleri bize gösterdi ki asla vazgeçmeyecekler. Ancak baştan söyleyeyim barıştan yana taviz vermeyen Kürtler ve Türkler de asla ama asla vazgeçmeyecekler. Bilindiği gibi geçenlerde Hatip Dicle, Abdullah Öcalan'ın son mesajını iletirken artık bundan böyle yüzü maskeli eylem yapılmayacağını ve kepenk kapattırma eylemlerinin olmayacağını ifade etmişti. Dicle, Özal döneminde yapılan görüşmelerden de bahsetmişti. Bilindiği gibi rahmetli Özal, Kandil'e bir heyet gönderiyor. Görüşmeler 16 Nisan 1993 yılında meyvesini vererek Öcalan'ın süresiz ateşkes ilan etmesiyle sonuçlanıyor. Ne var ki heyet büyük bir umutla dönerken 17 Nisan 1993 yılında Özal'ın ölüm haberini alıyor. Bu hep böyle olmuştur.

Bu ülkede ne zaman bir lider, Kürt sorununu çözme konusunda sivil/siyasi bir irade gösterse malum yapılar tarafından türlü operasyonlara tabi tutulur. Başka bir ifadeyle Türkiye'yi sosyal, siyasi ve ekonomik alanda geliştirme gayreti gösteren bilhassa kadim tarihiyle tanıştırma yolunda ciddi adımlar atan hemen her lidere benzer komplolar kurulmuştur.Türkiye'yi ekonomik, kültürel, eğitim, ulaşım ve siyasi anlamda kalkındırmak için çetin mücadeleler veren örneğin, 2.Abdülhamid'e o dönemde yezid, tiran, dolandırıcı, diktatör, kızıl sultan gibi yaftalamalarla bir yığın operasyonlar düzenlenmişti. Günümüzde yezid ve tiran gibi hakaretleri kimlerin yaptığını biliyorsunuz..Neticede Yahudilerin bölgeye yerleştirilmesini reddeden ve Yahudilerin "Bize bu toprakları sat" teklifine "Vatan toprakları satılmaz." sözüyle cevap veren II. Abdulhamid, 31 Mart olaylarıyla tahttan indirilmişti.

İktidarında Türkiye ekonomisi ortalama yıllık yüzde 7.8, sanayinin yıllık ortalama büyüme hızı ise %12,5 olan bir ülkenin başbakanının başına neler geldiğini de biliyor olmasınız. Sürgündeki Kürt aileleri, yaşadıkları topraklara geri dönmeye başladığı bir dönemde Rahmetli Adnan Menderes ülke için yaptıklarını canıyla ödemişti. Rahmetli Özal'da kaçınılmaz olarak bu yapılardan kendini kurtaramadı. Çünkü o da 1991 yılında Aktüel Dergisi'ne verdiği bir demeçte; Kürtlerle federasyonlaşmaya gidilmesi gerektiğini savunurken "İnşallah bir gün valililerini de seçerler, bu iş biter" demişti. Sorunun PKK ile uzlaşarak çözülebileceğini ifade diyordu. Ne var ki gazeteler bugün Sayın Başbakan Erdoğan'da olduğu gibi ona da "Özal sivil diktatör", "Özal'ın tek adam olma hevesi" gibi manşetler attılar.. Dahası 91 seçimlerine giderken dönemin muhalefet lideri Süleyman Demirel 'Koskotas Dosyaları' adıyla bilinen 140 civarında içi boş yolsuzluk dosyasıyla boy göstermişti." Kısacası Hatip Dicle'nin de ifade ettiği gibi Özal, süresiz ateşkes ilan edildiği günün ertesinde vefat edecektir.

Recep Tayyip Erdoğan'da bu yapılar için affedilmez suçlar işledi. Örneğin Kürtçe yasağını kaldırdı, Kürtçe eğitimin önünü açtı, ülkeyi hakim ve savcıların kafası estiğinde parti kapattıkları bir ülke olmaktan çıkardı. Kapatılan kiliseleri açmaya başladı, başörtüsü yasağını kaldırdı, Dersimden özür diledi, Ermenilere taziye mesajı yolladı en önemlisi de Kürtler bu ülkenin kurucu unsurudur dedi ve kardeşkanının akıtılmasını durdurdu. Ne mi oldu? Selçuklulardan bu yana varlık bulan haçlı koalisyonunun hedefi haline geldi. Ona da diktatör, tek adam, yezid, tiran, hırsız gibi ağza alınmayacak hakaretlerde bulunuyorlar. Her fırsatta operasyon düzenlediler. Gezi kalkışması, 17 ve 25 Aralık darbe teşebbüsleri, dinlemeler, sayısız suikastlar, Lice, 6-7 Ekim olayları, Cizre ve belki de daha niceleri..

Peki, neden bu ülkeyi her alanda geliştirmeye dönük çabalar sarf eden liderlere benzer operasyonlar düzenleniyor? Çünkü Türkiye kendi politikalarını kendisi üretmesin, batı düşünce kulübünün emir eri olsun bilhassa kadim tarihiyle asla barışmasın, medeniyeti canlandırmasın, bölgeye barış ve huzur iklimi doğmasın, ekonomik büyüme göstermesin biz de eski Türkiye'de olduğu gibi hem ülkeyi hem de bölgeyi cunta zihniyetiyle istediğimiz gibi şekil verelim isteniliyor. Ne var ki istedikleri olmadı. AK Parti tüm tezgahlarını boşa çıkartan tarihi adımlar attı ve atmaya devam ediyor.

Bugün çözüm süreci tarihi bir kırılma anıdır. Bu ülke ne pahasına olursa olsun barışı kalıcı hale getirecektir. Bundan en ufak taviz verileceğini hiç düşünmüyorum. Çünkü bu tarihi süreç aynı zamanda ülkenin yeniden varlık bulduğu, kendine geldiği muazzam bir diriliş dönemidir. Bakınız son günlerde 16 eski Türk devletini sembolize eden askerlerin giyimleriyle dalga geçen bir kesim var. Bu kesimlere göre bu kıyafetler komedi. Oysa burada verilen mesaj tüm dünyayadır. Türkiye, biz imparatorluk bakiyesi olan kadim bir devletiz, kolay lokma değiliz mesajı vermektedir. Türkiye tarihiyle bağ kurdukça ve çözüm sürecinden taviz vermedikçe bu kesimin kimyası bozuluyor. Bu yüzden çözüm süreci büyük bir öneme sahip. PKK'nın ve Kürt siyasi hareketinin barış istemeyen kanadı ABD'nin ve İsrail'in kendilerine bölgede 2.İsrail olarak adlandırabileceğimiz bir devlet vaadine inanıyorlarsa yanılıyorlar. Alper Tan'ın bir yazısında ifade ettiği gibi kimse bölgede ulus devletçi bir sistemle varlık bulacak sorunlu bir yapıyı müsaade etmez. Bu bakımdan gelin bu kadim devletle bölgede daha barışçı, daha demokratik ve insan eksenli bir medeniyetin inşasında birlik olun. Bu dirilişe ortak olun.

[email protected]

twitter.com/sivildemokrat