Covid-19 sonrasi insani durum
Prof.Dr. BİLAL SAMBUR
COVID-19 Pandemisi dünyada devam ediyor. Devletler, insanların normal hayatlarına ve işlerine dönmelerini teşvik etmektedirler. Yeni normal veya kontrollü sosyal hayat denilen yeni dönemde insani durumumuzun nasıl normalleşeceği bilinmememektedir. COVID-19 Pandemisinin devam ettiği ve sonrasının henüz gelmediği bir dönemde yaşamanın, çalışmanın, eğitimin ve iletişimin nasıl olacağı konusunda insanların zihinlerinde büyük karmaşıklık olduğu görülmektedir. COVID-19 Pandemisi uzun süre hayatlarımızda olmaya, yaşantımızı etkilemeye devam edecektir. COVID-19 Pandemisinin her yönüyle devam ettiği bugünlerde, bu virüsün insan hayatında neden olacağı tehlikelerin ve risklerin unutulmaması gerekmektedir. COVID-19 Pandemisinin bize öğrettiği en önemli şey, insanlık bu pandemi sürecinde yaşadıklarını unutmamalıdır, çünkü bu pandemi sürecinde yaşadıklarımız gelecekte yaşayacaklarımızın habercisidir. COVID-19 Pandemisi hakkında düşünmeli, öğrenmeli ve yaşam tarzımızı değiştirerek kendimizi yeni bir geleceğe adapte etmeye çalışmalıyız.
COVID-19 Pandemisi sürecinde dünya nüfusunun yüzde yetmiş beşinden fazlası evlerinden çıkamadı. İnsanların evlerinden çıkamaması doğal olarak ekonomi, eğitim, ulaşım ve hizmet sektörleri başta olmak üzere bütün faaliyetleri durdurmuştur. Bu durum ekonomi varsa, insan var anlayışının sonu demektir. Bu durum, insan varsa, hayat var olgusunu anlamamız gerektiğini bize öğretmektedir.Ekonomi, eğitim, hizmetler ve ulaşım kısacası her şey, insana bağlıdır.İnsanların yeni normallerine dönmesi, duran faaliyetlerin canlanması için gerekli olan oksijen, hava ve su gibidir. Sağlığın ve insan hayatının her şeyin önünde geldiği bugünlerde, insanların kolaylıkla her zamanki tüketim alışkanlıklarına, sosyal hayatlarına devam etmeleri zor gözükmektedir. Sosyal mesafe, hijyen ve maske takmak olarak ifade edilen yeni dönemin kuralları, tek başlarına insanları dışarı çıkmaya ikna edememektedir. COVID-19 Pandemisi, insanların akıl ve duygu dünyalarında derin sarsıntılar meydana getirmiş, insanlar yarının ne getireceğinden tedirgin bir şekilde ürkek olarak yaşamaktadırlar.
COVID-19 Pandemisine karşı bütün devletler, çaresiz kalmış durumdadırlar. Hiçbir ülke, şimdiye kadar sahici anlamda model olarak niteleyebileceğimiz bir pratik ortaya koymuş değildir. COVID-19 Pandemisi gibi çözümsüz bir krizle karşılaştığımız bugünlerde, çözümün yine bireyin kendi başına alacağı tedbirlerde ve davranış biçimlerinde olduğu ortaya çıkmaktadır.Bireyden sadece maske takması, sosyal mesafeye uyması istenmemektedir. Bireylerden aynı zamanda ekonomiyi canlandırması istenmektedir. Bireylerin dışarı çıkması, tüketmesi, diğer insanlarla biraraya gelmesi, para harcaması ve alışveriş yapması istenmektedir.Ekonomiyi canlandırma ve Corona virüsüne karşı korunma şeklinde iki sorumluluğun altına sokulan bireyin ve toplumun, bu zor durumla nasıl başa çıkabileceği gizemini korumaktadır.
COVID-19 Pandemisi, insanları atıl olmaya, evde mahsur kalmaya ve bütün faaliyetlerini durdurmaya zorlamaktadır. COVID-19 Pandemisi karşısında insanın hayattan ve kendisinden vazgeçme şeklinde bir seçeneği yoktur. İnsanın çalışmaktan, üretmekten ve yaşamaktan başka yolu yoktur. Hayatın doya doya yaşanmasına ihtiyaç vardır. Bu zor zamanlarda kendimizi işe yaramaz hissedip yaşayan ölüler olarak günlük hayatımızı sürdürmeye çalışmanın hiçbir yararı, işlevi ve anlamı bulunmamaktadır.Hayatın doya doya yaşanması hayatın her alanına maksimum düzeyde diğer insanlarla birlikte katılmamız gerekmektedir. Aktif, üretken ve katılımcı bir hayata hepimizin ihtiyacı vardır. Aktif ve katılımcı bir hayatın yaşanması, hiçbir şekilde sorumsuz, bilgisiz, gelişigüzel yaşamak demek değildir. COVID-19 Pandemisinin hüküm sürdüğü bir dünyada yaşadığımızı hiç unutmadan alternatif güvenli yaşam tarzları oluşturma konusunda yollar bulmalıyız.
Doya doya bir hayat yaşamanın ilk şartı, beden sağlığımızı korumaktır. Sağlıklı beslenmek, kendimizi hastalıklara karşı korumak, bağışıklık sistemimizi güçlendirmek, yememize, içmemize, uyumamıza dikkat etmeyi gerektirmektedir.Hayatımızı anlamlı ve verimli kılacak işler yapmaya devam etmeliyiz. Okumak, yazmak, araştırmak, öğrenmek ve üretmek bu zor zamanda
en çok uğraştığımız faaliyetler olmalıdır. İnsanlığımıza katkı sunacak anlamlı ve kalıcı işler ortaya koymanın peşinde olmalıyız. İnsani varlığımızı yeni bir gerçeklik olarak yeniden ortaya koymak için çalışmalı ve üretmeliyiz.
Hayatı ve dünyayı tüketmeye devam etmek, COVID-19 pandemisinin hüküm sürdüğü bu krizi atlatmamıza yardım edecek bir çıkış yolu değildir. İnsanlıkla ve dünyayla paylaştığımız ortak bir bağımız, bağlantımız ve varlığımız olmalıdır. Dünyada olan biteni tüketmek, hayatla, dünyayla, doğayla ve insanlıkla olan bağlarımızı, bağlantılarımızı ve varlığımızı zayıflatmaktadır.