Covid-19. dijital diktatörlük çağının işaret fişeği mi?
Devletlerin salgınla mücadele yöntemlerine bakılacak olursa Covid-19, dijital diktatörlük çağının işaret fişeği gibi duruyor. Şimdilik tüm
insanlar gözetim altında ve korkuya mahkûm edilmiş vaziyette tutuluyor.
Ölüm korkusuyla birlikte insanlar çaresizce bu ender şartlara ayak uydurmak zorunda kalıyor. Şartlara uymayanların
neredeyse terörist ilan edildiği/edileceği bir tuhaf “salgınla mücadele dönemi” bu.
Bu süreçte de ciddi veri aktarımı yapıldı. Peki, bu veriler nerede depo
ediliyor ve kimler kontrol ediyor? Hangi şirketler hangi maksatla bu verileri
kullanacak?
Verilerimize sahip olanlar “bilim” kisvesi altında insanlığın başını büyük bir belaya sokacak
gibi görünüyor. Ve bunun şimdilik yasal bir dayanağı yok. Kimse verileri hakkında
söz sahibi değil ve bu büyük oranda sağlık sektörü üzerinden gerçekleşiyor.
Geçenlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan da veri kontrolünün tekelleşiyor olmasının az sayıda şirketin
tüm dünyanın dijital verilerini kontrol ettiği bu çarpık durumun, gelecekte
yaşanacak çok büyük sıkıntıların habercisi olduğunu ifade ederek bu tehlikeye dikkat çekti.
Takip edenler hatırlayacaktır. 2018 tarihinde “Dijital
Diktatörlük: İnsanın Hacklenmesi” başlıklı yazımızda bu konuyu gündeme
getirmiştik.
Artık cep telefonları ve bilgisayarlar gibi organizmaların da
hacklenebileceği yeni bir döneme adım atıyoruz.
***
Çin, yürüyüş şeklinden bile kimlik tespiti yapabilen algoritmalar ile
2020 yılında vatandaşlarına davranışlarına göre puan verilebileceği bir sistemi hayata
geçirmeyi planlıyor. Pilot bölgelerde uygulanmaya başlandı bile.
Bu durumda iyi bir puana sahip olmayanların, devlet aleyhinde konuşanların,
toplu taşıma araçlarında bile uygunsuz harekette bulunanların ve belirlenen bazı
kurallara uymayanların toplumda tutunması bir hayli zorlaşacak.
Düşünün, teknolojik olarak dünyanın en donanımlı istihbarat örgütleri bile
bugün bizi bizden daha iyi tanıyan bir facebook, google ve twitter algoritmasının
yaptığını yapamıyor. Çünkü algoritmalar doğrudan duygularımıza hükmediyor.
Google ile bilgi edinme yetimizi körelttik şimdi de yakın bir zamanda özgür iradenin eskiden
kalma bir söylence olarak hafızalarda yer edeceği bir dönem bizi bekliyor.
***
Pedro Domingos, 'The Master Algoritm’ adlı kitabında arada sırada
google’da ilginizi çekmeyen önemsiz konularda arama yaparak hakkınızda daha fazla bilgi
edinmelerinin önüne geçebilirsiniz önerisinde bulunuyor.
Çünkü sosyal medya platformlarının artık algoritmalar üzerinden sosyalleşen
insanların psikolojisini yine o insanlara karşı kullanarak gerçeği manipüle
etmek gibi bir hedefleri var.
Düşünün artık yeni dönemde “algoritmalarla nasıl baş edebiliriz”
mücadelesi vereceğiz.
Harari, pandemik durumun bizi totaliter gözetim ile vatandaşın güçlendirilmesi ikilemi
ile baş başa bıraktığını ifade ediyordu. Bana kalırsa buradan yeni bir
sömürgecilik biçimi zuhur edecek. Ve bu hepimiz için korkunç sonuçlara gebe.
***
Dünya Sağlık Örgütü’nde uzun süre çalışmış olan Peter Koeing, ''Bill Gates, Rockefeller ve Rothschild vakıflarının" finanse ettiği ID2020 tehlikesine dikkat çekiyor.
Dijital kimlik olarak tanımlanan ID2020’nin insanlara aşılar ve ilaçlar yoluyla enjekte
edileceği söyleniyor.
Davos'ta da görüşülen ID2020 ile her insana bir dijital ID numarası verilecek. ID2020'nin
kurucularından biri tahmin ettiğiniz gibi Gates.
Örneğin aşılamayı reddetmeye kalkarsanız belki de sigortanız iptal
edilecek ya da işten çıkarılacaksınız ya da vatandaşlık puanınız düşerek her türlü haktan
mahrum edileceksiniz.
İnsanlık bu büyük devrime -buna faşizm mi demek gerekiyor bilemiyorum- ne kadar hazır
bilinmez ancak ortada çok ciddi bir otoriteryanizm söz konusu.
Ve bunu da insanların sağlığı, sıhhati ve iyiliği için yaptıklarını
söyleyeceklerdir. Sanırım bu Baudrillard’ın "Yeniçağın en büyük kötülüğü
“iyilik” olacaktır" dediği türden bir iyilik
olsa gerek!