Corona günlerinde yazı
İnsanlık için en değerli olan şey, söz ve yazıdır. İnsanlığın sermayesi, yazı ve sözden oluşmaktadır. Söz ve yazı, insanlığın bütün tecrübesini oluşturan, anlatan, geliştiren ve aktaran araçlardır. Yazı ve sözü hayat tarzı haline getirmiş entelektüeller, akademisyenler, yazarlar, şairler, bilim insanları ve filozoflar, bir toplumun sahip olduğu en önemli değerlerdir. Şairleri, entelektüelleri, bilimcileri ve filozofları susmuş insanlık, aslında dili, kalbi ve aklı susmuş insanlıktır.
Yazı ve sözün karşısında kurşunu, zorbalığı ve şiddeti tek yol olarak uygulayan kişiler, yapılar ve kurumlar bulunmaktadır. Bunlar kalemden, yazıdan ve sözden hiç nasiplenmemişlerdir. Bunlar için en önemli şey, kan dökmektir. Başka bir ifade ile şiddet, kan, kurşun ve zorbalık bunların bildiği tek şeydir. Bunlar için “en güzel şarkıyı bir kurşun söylemektedir.” Söz ve yazının yerine kurşunu ve zorbalığı yerleştirenler, insanlığımızın gelişiminin önünde en büyük engeli oluşturmaktadırlar. Şiddet ve zorbalığa tapan kişi ve gruplar, ahlak, bilim ve hukuk dışı bir şekilde her türlü kirli ve karanlık yapıyı oluşturmaktadırlar. Mafya, terörizm ve savaşlar, büyük ölçüde şiddeti ve silahı her şeyin çözümü olarak görenlerin oluşturduğu kanlı durumlardır.
İranlı düşünür Ali Şeriati, kalemlerden mürekkep akmasını söylemektedir. Şeriati, mürekkebin akmadığı yerde kanın akacağı konusunda bizi uyarmaktadır. Dünya, büyük bir krizle ve tehditle karşı karşıyadır. Kurşunu, silahı, şiddeti ve zorbalığı tek yol gören çetelerden, mafyalardan, teröristlerden hiç ses çıkmamaktadır. Bugün bütün dünya, bilimsel araştırma merkezlerinden ve laboratuvarlardan gelecek iyi bir haberi beklemektedir. Bilim insanlarının bulacağı bir aşı sayesinde insanlık, Korona virüsü salgınından kurtulmayı ummaktadır. İnsanlığa hayat verecek olan şey, bilim ve felsefedir. Şiddetin ve silahın, insanlığa hayat adına vereceği hiçbir şey bulunmamaktadır. Bugünlerde hayatımızın her tarafında aşka, bilgiye, çalışmaya ve düşünmeye yer açmamız gerektiğini öğreniyoruz. Hayatlarında bilgiye, düşünmeye ve çalışmaya yer açmayanlar, her yönüyle şiddete, zorbalığa ve kurşuna kendilerini teslim etmektedirler. Nükleer silahlar başta olmak üzere korkunç yıkım aletlerine sahip olan nükleer süper güçler bile, Korona virüsü karşısında çaresiz kalmaktadırlar. Nükleer silahlara sahip olan İran ve Pakistan’dan bilimsel çalışmalar adına hiçbir şey duymuyoruz. İleri savunma ve savaş sistemlerine sahip Rusya’dan bilimsel çalışmalar alanında hiçbir haber gelmemektedir. Silahın ve şiddetin hiçbir işe yaramadığı, sözün, bilginin ve yazının gücünden başka bir şeye ihtiyacımız olmadığını bu zor günlerde anlıyoruz.
İnsanlık, yazıya ve söze ihtiyaç duymasına rağmen, çoğu zaman bu gerçeği ihmal, hatta inkar etmektedir. Söz, yazı ve bilgi yerine toplumların ırkçılık, fanatizm ve şiddet gibi yollara saptığını görmekteyiz. 1930’lu yıllarda felsefe ve bilim yerine Almanya’nın ırkçılığa, militarizme ve savaşa yönelmesi insanlığı felakete götürmüştü. Irkçılık, militarizm ve fanatizm insanlığa yıkım, cehalet ve vahşet getirmektedir. İktidara geldikten sonra Naziler, bilim, felsefe ve sanat adına ne varsa bütün eserleri şehir meydanlarında yakmaya başladılar. 1933 yılında Berlin’de eserleri yakılan düşünürlerden biri Freud’dur. Psikanalizin kurucusu olan Freud, 20. yüzyılda bu vahşete ve barbarlığa şahit olmaktan dolayı büyük bir şok ve travma yaşamaktadır. Freud, insanlığın medeniyet adına bir ilerleme kaydetmemesini, dönüp dolaşıp tekrar kitap yakma barbarlığına dönmesi karşısında yaşadığı derin hayal kırıklığını şu şekilde ifade etmektedir: “Bizimki de ne ilerleme! Ortaçağ’da olsa beni yakarlardı. Bugünlerde kitaplarımı yakarak tatmin oluyorlar.” Kitapların, sözün ve yazının değerini bilmemenin meyvesi ırkçılık, militarizm ve yıkımdır.
Sözü ve yazıyı esas almak, özgürlüğü, barışı ve adaleti esas almaktır. Bilgi, söz ve yazı, hiç kimseye köle olunmamasını ve özgür insanlar olmayı gerektirmektedir. İnsan haklarına, ahlaka, hukuka ve özgürlüğe duyarlı, söz ve yazıyı esas alan insanlar, özgürce ve yaratıcı bir şekilde düşünürler, araştırırlar ve yaşarlar. Korona virüsü, sınırlı ve kontrollü bilginin ve yaşamanın hiçbir işe yaramadığını göstermektedir. Korona virüsü bugünün ve geleceğin dünyasının eleştirel, analitik, yaratıcı ve ahlaki duyarlılıkları olan insanlara en çok ihtiyaç duyulacağını olduğunu göstermektedir.