Çorap söküğünü çekin
Ekonomi ve siyasetin mafya düzeni ile birbirine girmesinin arkasında tüm değerlerin yıpratılması ve her türlü ceza riskini göze alma cesaretinin kazanıldığı önceki örnekler var.
Ne
bankalar battı ne binalar yıkıldı ne ocaklar
söndü ama hesabı sorulmasını bırakın gündeme bile gelmemiş ne
kadar çok olay var tarihimizde...
100.yılımıza
girmeyi odak noktasına aldığımız şu zamanlarda devletimizin
kuruluşundan bu yana yapılanlardan dolayı helalleşmeyi gündemine
almayanlar o kadar çok ki...
Siyasi
rant için hamaset yapanlarla
siyasetçi, bürokrat hatta adaletteki "birtakım" yozlaşmış
kişilere verilen "ortaklık" adındaki
rüşvetlerle vatandaşın ve devletin zarara
uğratıldığı o kadar hadise var ki...
Çalanın
eli kesilseydi etraf "çolaktan" geçilmeyecek, haram
lokma yiyenin tüm hesabı bu dünyada görülseydi "ilahi
adaleti görmeyecek" çok az insan olacaktı.
Namusuyla,
alın terinin getirdikleriyle gününü helâlinden kapatmaya çalışanlarla
milyon milyon çalanlara bir şey olmadığını görüp doğal
gaz ve elektrik sayaçlarında yaptığı
dalaverelerin “sistemden payına düşeni almak” olduğunu söylemenin farklı
olduğunu düşünebilir miyiz?
"Bunlar
tam bir kronik vakıa" mı dersiniz yoksa "Toplumun
çivisi çıkmış arkadaş neye elimizi atsak elimizde kalıyor?" mu dersiniz?
Hangisini
derseniz deyin eldeki toplum ve insan kalitesi
bu...
Bunu
aşacak bir düzen inşa etmek hepimizin sorumluluğu...
Ya İngiltere gibi “doğruculuğun” öncelendiği bir
düzen ya da Singapur gibi her şeye koyulan kurallarla
"yeni bir yol tutturmaktan başka çare yok" gibi...
Türkiye
gerçeğine bakınca Singapur’un yolu bize daha uygun olduğu
görünüyor.
Her bir
şeye kural koyup o kuralları sık sıkıya denetlemek ve her
ihlâlde "kimseye ayrıcalık tanımadan" ceza kesmek belki
bir süre toplumun ihtiyaç duyduğu o düzeni getirebilir.
Devlet
başkanının ve milletvekillerinin hatta kamu görevlilerinin başka bir
gelire ihtiyaç duymayacak kadar maaş alması yolsuzlukla mücadelede bir
kıstassa da başka bir kıstas adaletin kılıcının bu yola tevessül edenlere
karşı çok keskin olması olacaktır.
İşte
onlardan biri olan İslahiye ilçesinde Orman İşletme Şefi olarak
çalışan Ümran Pınar Güden’in sadece işini yaparak taş ocağının
verdiği zararı raporlaması nedeniyle işinden edilmesini daha fazla dile
getirebilseydik daha nelere “dur” denilebilirdi?
Bir
düşünsenize...
Sedat
Peker’in dudak uçuklatan iddialarına rağmen hatta İçişleri
Bakanı’nın da talep etmesine rağmen kamuoyuna yansıyan resen herhangi
bir soruşturma başlatılmış değil.
Peker’in
son açıklamaları sonrasında siyasi partilerden art arda gelen suç
duyuruları bu zamana kadar işletilmeyen, eksik kalmış bir
durumdu
Şimdi
süreç başladığına göre devleti yıpratan, kendine rant devşiren kimlerse bir bir
çıksın ortaya...
Zafer
Bayramımızın 100.yılını kutlarken içimizdeki hainlere karşı da zafer kazanacak
bir edayla yapalım bu mücadeleyi...
Bir oda
dolusu evrakı olduğu ve seçimden öncesi için hazırlık yaptığı
söylemine bakarak hemencecik "dış güçler" demeyelim.
İçinde
bulunduğu olayların dışında ifşa yapması nedeniyle bir yerlerden özellikle
sarsacak içeriklerin gönderildiği ortada olsa da bağırsakların
temizlenmemesinin hiçbir savunması olmamalı.
Türkiye’nin
yanlış yollara tevessül ettiği ve bunu dönemin istihbarat
oyunlarının bir yöntemi olarak lanse ettiği zamanlar geçmişte yaşanmış
olsa da bugünün Türkiye'sinin şeffaflıktan başka çıkar yolu olmadığı
ortada...
Peker’in
iddialarında adını andığı Mine Tozlu Sineren’in ekranlarda yaptığı
açıklamalara göre borsa üzerinde döndürülen oyunlarla bu zamana kadar yapılan
haksızlıklar hakkında inceleme başlatılması gerektirdiği herkesin malumu...
Borsada “Şirket
patronlarının kimin ne yaptığını bildiğini” söyleyen Sineren, halka
açık olmanın büyük bir anlam ifade etmediğini ve patron ile
birlikte kazanmak isteyenlerin "patronun hisse satışlarından pay talep
ettiğini" söylemesi kan donduran ifadeler.
Bunları
araştırmak Borsa İstanbul ve SPK’nın sorumluluğu
olmalı.
Türkiye’nin sermaye
birikimi sorununu aşacak borsa gibi bir alanın kirletilmesi
Türkiye’nin uzun yıllar boyunca ciddi bir dış yatırım alamaması anlamına
geldiğini ve Türkiye’deki girişimciliğin önünün kapatılacağını anlamak için
kâhin olmaya gerek yok.
Güçlü
liderlerin gücünden nemalanmak isteyenlerin olduğu bir sır değil.
Karadeniz’de
keşfedilen ikinci gaz rezervinin Külliye’deki bir kaynağa
dayandırılarak 1 trilyon metreküp olduğu haberini yapan çok
itibarlı bir uluslararası haber ajansının bu haberinin yukarıya
çıkardığı hangi şirketlerdeki ne kadar hisseyi kimlerin aldığı ve en yüksekten
sattığı da irdelenmeli...
Bu soruyu
daha önce EKOTÜRK TV’deki yayınımda da açıkçı sormuş ve soruşturma
talep etmiştim.Finansal piyasaların üzerinde manipülatif
atakların kabul edilemez olduğunu ve bunun her zaman cezalandırılması
gerektiğini söylemeden yastık altındaki birikimlerin piyasaya
girmesini beklemek hayal olur.
Tam
denetlenebilir, tam bağımsız ve büyüme odaklı bir
piyasa için hesap verebilirlik ve şeffaflığın olmazsa
olmaz olduğunu unutmamalıyız.Yüzüncü yılımıza girerken Cumhurbaşkanlığı
Hükümet Sistemi’nden nemalanan sansarların açtığı kapıları
bir bir kapatmazsak devletin kendisini tükettiği bir senaryodan başka
bir sonuca ulaşamayız.
Herkes
işini yapsın; gazeteci gazeteciliğini, memur memurluğunu, amir
amirliğini, iş insanı ise yatırımını...
Emin olun
gerisi çorap söküğü gibi gelir.