Çok kutupluluk virtüözü
Geçen ay Fransa’da yayımlanan Le Figaro gazetesi, “Erdoğan’ın diplomasisi Türkiye’yi nasıl uluslararası sahnede vazgeçilmez konuma getirdi?” başlıklı bir yazıyı okurlarıyla paylaşmıştı. Yazıda geçen bir ifade dikkatlerden kaçmadı: Çok kutupluluk virtüözü.
Bahsi geçen çok kutuplu denge siyaseti aslında herkesin aşina olduğu bir söylem. Cumhurbaşkanı Erdoğan öncesi dönemde, ağırlığın Batı tarafından kontrol edildiği bir “denge politikasının” ülke için nelere mal olduğunu çok net bir şekilde gördük. Yıllar önce bıçak sırtı yürüyen ilişkiler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın S-400 alım kararı ile ciddi zararlar görmüş ve ardı arkası kesilmeyen yaptırım tehditleri havada uçuşmuştu. İç siyasette ise bugünün ekonomi uzmanları, o gün diplomatik ve askeri uzmanlar rolünde yine küresel ezberleri yüksek sesle tekrarlıyorlardı.
Aradan yıllar geçti. S-400’ler alındı, Rusya ile nükleer santral anlaşması yapıldı ve Türkiye ekonomisi birilerinin açıktan tehdit ettiği gibi mahvolmadı. Bugün ise tüm dünyanın gıpta ile baktığı bir “Erdoğan diplomasisi” var desek abartmış olmayız. Fransız milletvekili François Asselineau’nun yaptığı bir sosyal medya paylaşımında: “Erdoğan dünyaya diplomasi dersi verirken Macron tatilde” demesi, Batı kamuoyunda da Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye’nin son dönemdeki kilit hamlelerinin nasıl karşılık bulduğunu anlamamıza yardımcı oldu.
Birkaç gün önce Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısına “özel misafir” olarak katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan; Rusya – Ukrayna savaşındaki yapıcı tutumu ve tahıl krizi konusundaki kritik rolünden ötürü üye ülke liderlerinin kendisine özellikle teşekkür ettiğini söyledi. Dün ise bir diğer kutupta: BM Genel Kurulunda söyledikleri, Türkiye’nin vazgeçilmez bir global vizyonu olduğunu ispatlar nitelikteydi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan; Rusya – Ukrayna savaşındaki arabuluculuk rolünü, Suriye krizi için çözüm reçetesini ve Suriyeli sığınmacılar için Türkiye’nin gerçekleştirdiği projeleri, Irak’taki istikrarsızlık ortamının son bulması için Türkiye’nin gösterdiği çabayı, Türkiye’nin Kuzey Afrika ve Doğu Akdeniz’deki güvenlik temelli çalışmalarını, Filistin – İsrail ihtilafında bağımsız bir Filistin devleti dışında bir çözümün olmadığını, Türkiye’nin Azerbaycan ve Ermenistan arasında imzalanacak kapsamlı bir barış antlaşmasının kalıcı barışı getireceğine inandığını, Afganistan, Pakistan ve Hindistan’da barışın sağlanması için ısrarcı olacaklarını net bir dille aktardı. Ayrıca KKTC’nin resmen tanınması yönünde bir çağrıda bulundu.
Bu kadar geniş bir ekrandan dünyayı takip eden, takip etmekle yetinmeyip kriz durumlarında elini taşın altına koymaktan çekinmeyen Türkiye’nin mevcut diplomatik stratejisi uzun vadede daha çok getiri sağlayacağa benziyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan tüm dünyaya “daha adil bir dünya ancak Türkiye ile mümkün” diyor.