Coğrafyaya Anlam Veren İnsandır
İnsanlık tarihi siyasi hâkimiyet ve ekonomik çıkarların mücadelesiyle geçmiştir. Siyasi hâkimiyet ekonomik çıkarı, ekonomik çıkar siyasi hâkimiyeti hep beslemiştir. Unutulmaması gerekir ki, her iki husus da coğrafyadan bağımsız değildir.
Coğrafya bilimi uzun bir geçmişin ortak mirası olarak bütün insanlığın yararlandığı temel bilimlerdendir. Bütün bilimler gibi coğrafya bilimi de felsefi düşüncelerden doğmuştur. Bu nedenle ilk çağ filozoflarından günümüz filozoflarına kadar hemen hepsi coğrafya biliminin önemini vurgulamışlardır.
Coğrafya ile insanın karşılıklı ilişkileri, etkileşimleri, tarihin her döneminde hem iç hem de dış politikada güncelliğini korumuştur. Amerikalı stratejist Amiral Alferd Thayer Mahan ‘’Denizlerin hâkimiyetti’’ adlı kitabında şöyle der: ‘’Coğrafi terimlerin detay anlamlarını bilmeyen bir diplomat veya devlet adamı ülkesinin hava ve deniz sahalarını savunamaz.’’ Coğrafya biliminin önemini kavramış dünya devletleri diplomatlarının profilini incelerken en önem verdikleri hususların başında coğrafya bilimi geldiği bilinmektedir.
Coğrafya bilimine ilişkin bilgi dağarcığının nasıl oluştuğu, bugünkü düzeye hangi aşamalardan geçilerek ulaşıldığı, bilim disiplini açısından nerede bulunduğumuzu ve daha neler yapmamız gerektiğini kavrayabilmek için pek çok bilim ve düşünce erbabının ciddi katkıları olmuştur.
‘’Coğrafyanın anlama dönüştüğü yer’’ başlıklı yazımıza nezaket gösterip yorum gönderen değerli bilim adamı Profesör Dr. Nihat Bengisu hocamız ise coğrafyaya ilişkin insan ve insanın eseri olan medeniyet, sanat ve anlam arasındaki ilişkiyi kısaca şöyle özetlemiştir: ‘’İnsanoğlu tarih boyunca coğrafyadan etkilenmiştir ve onu kaderi sayıp benimsemiştir. İbn-i Haldun’un şu sözünü alkışlıyorum: ‘’Coğrafya kader ise, insan da coğrafyanın kaderidir.’’ Çünkü coğrafyalara medeniyeti, tarihi ve sanatı nakşeden insandır. İnsan eliyle tasarlanıp dikilen eserler ve tohumlardır.
Bekke Vadisini ve çölünü Mekke yapan Kâbe’dir. Kâbe’yi inşa eden insandır. Eserleri abideleştiren, onlara yüklenen anlam ve değerlerdir. Anlamı ve değeri üreten ve yazan kalemdir; kalemi tutan akıl sahibi olan insandır. Ona yazmayı öğreten Nun ve Kalem üzerine kasem eden Allah’tır. O’nun kaleminin yazdığı ise yazgıdır. Yazgı ise asıl yazılımdır. Bizler ise Rabbin yazılımı üzerinde ancak rötuş yapabilen fanileriz, öteki dünyaya göçüp gidecek olan misafirleriz, Ahsen-i Takvim yolcularıyız.’’
Nihat hoca başta olmak üzere, yazılarıma yorumlarıyla, yapıcı eleştirileriyle katkı sunan tüm dostlarıma teşekkür eder, sevgi ve saygılarımı iletir, herkesin Kurban Bayramını tebrik ederim.
Öneri ve eleştiriniz için: [email protected]