Coğrafyanın anlama dönüştüğü yer
Coğrafya kavramını ilk kez M.Ö 3. yüzyılda Eratosten tarafında kullanıldığı söylenir. Eski Yunancada ‘’yer’’ anlamına gelen ‘’Geo’’ tasarım anlamına gelen ‘’Graphi’’ sözcüklerinin birleşmesinden oluşmuştur. İlk önce Batı dillerine giren sözcük, daha sonra İslam dünyasında ve Osmanlılarla birlikte ‘’Coğrafya’’ yani yer tasarımı anlamına gelen terim dilimize girmiştir.
Anlam ise, bir şeyin gösterdiği ya da dile getirdiği kavramlar bütünü olarak tarif edilir. Veya olayların mahiyetini, sebep sonuç ilişkilerini, sezgiyle, deneyim yoluyla algılanan idrak faaliyeti de diyebiliriz.
Çevreyi nasıl algıladığımız ve düşüncelerimiz ile algılarımızın davranışlarımızı nasıl etkilediğinin incelenmesi ‘’davranışsal coğrafyanın’’ konusunu oluşturur. İnsanların çeşitli coğrafyalar hakkındaki tepkilerini onu nasıl anlamlandırdığı belirler.
İnsanoğlu, tarih boyunca faaliyetlerinde hem coğrafya üzerinde etkili olmuş hem de coğrafyadan etkilenmiştir. Bu karşılıklı etkileşimin sonucunda, coğrafya insanın zihninde bir mekân olmaktan çıkıp bir anlama dönüşür.
Birde dinlerin coğrafyaya kattığı değerler vardır. Bu bağlamda Mekke, Medine ve Kudüs şehirleri Müslümanlar için herhangi bir coğrafyadan çok daha derin bir anlamı vardır. Keza Hristiyanlar için Vatikan’ın özel bir anlamı olduğunun yanı sıra başka inanç sahipleri için pek çok örnek verilebilir.
Toplumların güven ve refahını temin etmede coğrafyanın sağladığı muazzam avantajlar insanın zihninde daha derin anlamlar oluşmasına neden olur. Örneğin, Kıbrıs Adası ve son yılların güncel konusu olan Doğu Akdeniz, Türkiye için herhangi bir coğrafyadan daha derin bir anlam ifade eder.
Doğu Akdeniz’i bir yer sofrasına benzetecek olursak; etrafında Türkiye, Kuzey ve Güney Kıbrıs, Suriye, Lübnan, (İsrail), Filistin ve Mısır vardır. Bir lütuf olarak bu sofranın üzerindeki nimetler zengindir. Türkiye diyor ki, gelin bu nimeti etrafında hakkı olan tüm halkların barışı, huzuru ve refahın temin edilmesi için adil bir şekilde paylaşalım.
Sömürgeciler ise, Yunanistan ve İsrail’i maşa olarak kullanıp Türkiye’yi denklem dışı bırakmaya çalışıyorlar. Türkiye’yi denklem dışı bırakabilirlerse, Suriye, Lübnan, Filistin ve Mısır’ı daha rahat denklem dışı bırakacaklar. Romlara ve İsrail’e sembolik bir pay verip geri kalan kaynaklara çökmeyi planlıyorlar.
Doğu Akdeniz, sömürgeciler için bir çıkar alanı, İsrail ve Rumlar için zarar etme pahasına sırf Türkiye’ye kaybettirme konusu, Türkiye, Kuzey Kıbrıs, Suriye, Lübnan, Filistin ve Mısır içinse ekonomik, güvenlik ve egemenlik meselesidir.
Doğu Akdeniz, üç kıtanın kesiştiği bir coğrafyada adalet ile zulmün, hak sahipleriyle işbirlikçilerinin mücadele alanı haline gelmiştir. Bağrında barındırdığı zengin kaynaklar nedeniyle açgözlü sömürgecilerin ilgi odağı, bencilik ile paylaşımın cephe hattı ve coğrafyanın anlama dönüştüğü bir yerdir.