Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
02 May 2016

Çocuklarımız İçin

Uzun süredir çocuklara dönük suiistimal ve istismarlarla ilgili haberleri okuyor duyuyoruz. Bu tür haberler hepimizin moralini bozduğu gibi bu tür olayların artmış olması herkeste bir güvensizlik oluşturmaya başladı. Peki bu yaşanan olayları kabul edip bu olayların yaşanıyor olmasını vaka-ı adiyeden mi sayacağız. Yoksa bu artan suç türü ile gerçekleri halı altına süpürmeden verileri önümüze koyarak bu suçlularla mücadele edecek hem de koruyucu önleyici tedbirleri artırma yoluna mı gideceğiz?

Cevap çok basit. Sorunun var olduğunu çok ciddi bir sorun olduğunu ve en ufak bir ihmali dahi kaldırmayacağını kabul edeceğiz. Bu noktadan yola çıkacağız ve bilimin bu konuda yapılmış çalışmaların ve diğer ülkelerin tecrübelerinden yararlanacağız. Bunu yaparken diğer ülkelerle işbirliğine de açık olacağız. Bunun başka yolu yok. Bilgi gizleyerek ya da bunun istatistiğini tutmayarak ancak bu tür suça eğilimli kişilerin suça daha fazla bulaşmasına yardımcı oluruz.

Bu konuda 2 önemli sözleşme var. Ülke olarak bu 2 sözleşmeye de tarafız. Anayasa 90/5;"Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz." Hükmünü düzenlemiştir. Bu maddeden yola çıkarak" Avrupa Konseyi Antlaşmalar Serisi: No. 201-CİNSEL SUİSTİMALE VE CİNSEL İSTİSMARA KARŞI ÇOCUKLARIN KORUNMASINA DAİR AVRUPA KONSEYİ SÖZLEŞMESİ- Karar Numarası: 2011/2060 Karar Tarihi: 18.07.2011 Resmi Gazete Tarihi: 10.09.2011 Resmi Gazete Sayısı: 28050" bu sözleşme Türkiye tarafından kabul edilmiş ve 2011 yılında yürürlüğe girmiştir.

Çocuk Haklarına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesini ise Türkiye 10 Aralık 1994'de TBMM tarafından kabul edilmiş ve Bakanlar Kurulu bu kararı 23.12.1994'de , 17, 29 ve 30. Maddelerine çekince koyarak (T.C. Anayasası ve 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan anlaşması hükümlerini göz önünde tutarak) 4058 sayılı yasa ile onaylamış, Yasa 27 Ocak 1995 gün ve 22184 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Türkiye böylelikle Sözleşme'ye 'Taraf Devlet' konumuna gelmiştir.

Bu iki sözleşme gereğince özellikle 201 nolu sözleşme ülkeler üzerine önemli sorumluluklar yüklemiştir. Sadece yargılama faaliyetleri ile ilgili olarak değil eğitim öğretim kurumları veya sosyal kuruluşlara da ayrıca sorumluluklar yüklemektedir.

Bu sözleşmeleri neden yazarak yazıyı sıkıcı hale getirdim? Şundan dolayı belki bir yetkili/ilgili bu sözleşmeleri açıp bakar ve ülke olarak altına imza koyduğumuz ve kendimizi yükümlülük altına soktuğumuz bu sözleşmelerin ne kadarını yerine getirmişiz ne kadarını yerine getirmemişiz diye bakacaklarını ummak gibi safça (!) bir duygu içerisinde olmamadan dolayı. Zira konu çocuklarımız hepimizin çocukları. Onları korumak kollamak hem ailelerin hem de devletin görevi. Hem anayasal olarak hem de imzalanan uluslar arası sözleşmeler gereği.

Konunun adliye boyutundan ziyade önleyici kollayıcı bölümünün daha önemli olduğunu düşünüyorum. Zira bu hastalıklı/sapık kişilere uygun ortamın verilmemesi anlamında ve de çocukların bu tür saldırılara genellikle karşı tanıdıkları büyüklerden ve yakın aile bireylerinden gelmesinden dolayı özellikle çocukların bu konularda eğitiminin sağlanması gerekmektedir. Çocukların eğitimi kadar da çocukları eğitecek kişilerin eğitimlerinin ve bilinçlendirilmelerinin sağlanması gerekmektedir. Bu başlı başına bir konu ve bu konunun koordinasyonu için bir bakanlığın belirlenmesi (aile bakanlığı olabilir) ve bu bakanlığın memuriyet zihniyeti (!) dışında aktif ve agresif bir çalışma yürütmesi gerekmektedir. Zira bu konu önemine binaen eğitmenlerin eğitilmesi, çocukların ve ailelerin bilinçlendirilmesi, çocuklarla ilgili faaliyetlerde görev alacak kişi ve kuruluşların hem belirli eğitimlerden geçirilmesi hem de denetlenmesi gibi önemli bir görevi ifa edecektir. Bu konudaki kayıtların da çok ciddiye alınarak tutulması gerekmektedir. Bu konuda genel eğilimin dışında u2013mış gibi yapılmaması gerekmektedir. Bu nedenle bu bilgilerin de denetime açık olması gerekmektedir.

Diğer husus ise soruşturma ve kovuşturma aşaması ile suçluların cezalandırılması ve tedavisi ile sürekli takibi ile mağdurların tedavi ve tekrar topluma kazandırılması noktasında etkin çalışma ki bu konuda da Aile Bakanlığı bünyesinde bir takip merkezinin aktif şekilde çalışması gerektiğini düşünmekteyim.

Tüm bu saydığımız hususlar zaten 201 sayılı sözleşmede detayları ile bulunmakta. Peki bu güne kadar hayata geçti mi? Kendi çocuklarımızın iyiliği için mutlaka bu konuyu ciddiye alıp hareket etmek zorundayız. @CavitTatli