Dolar (USD)
34.56
Euro (EUR)
36.04
Gram Altın
3004.17
BIST 100
9443.39
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
10 Aralık 2023

​Çocukları koruyan tek din: İslam

Tarih boyunca görülmüştür ki, diğer bütün masumlara olduğu gibi çocuklara da sahip çıkanlar sadece Müslümanlar olmuştur.

İnsanlık onurunu taşıyan, insan olduğunu iddia eden herkesin bugünlerde tek bir gündemi var: Gazze’deki soykırım! İsrail terör örgütü tarafından ABD’nin, İngiltere’nin, Fransa’nın ve Almanya’nın desteği ve teşvikleriyle katledilen bebekler, çocuklar, kadınlar ve yaşlılar. Yani bütünüyle siviller… Tabii bu katliamda baş suçlu ABD. İki asır önce Amerika kıtasındaki milyonlarca yerli Kızılderili’nin toprağını gasp ederek orada ülke kurduran Batılılar, bir başka toprak hırsızlığını Filistin’de yapıyorlar. Arada Afrika’da ve Asya’da başka ülkeler de var. Yani Batı, tarihi boyunca çalmış çırpmış, Doğuluların mülklerini, topraklarını haksız yere ve alçak şekilde yağmalayıp talan etmiştir. Yeraltı zenginliklerini devşirip topraklarına kaçırmıştır. Sözüm ona buralara uygarlık taşımıştır. Dünyanın belası olan bu azman ülke, daha iki gün önce beş altı İslam ülkesinin dışişleri bakanlarını bir araya getirerek güya Gazze’de barış anlaşmasına yanaşır görünmüştür. Aynı gün ise Birleşmiş Milletler’de çok sayıdaki devletin isteği olan ‘tam barış anlaşması’ isteğini tek başına veto etmiştir. Yani dünyaya hükmetmeye çalışan bu emperyalist ülke, çözüm üretici değil, aksine çözümlerin önünü tıkayıcı bir rol oynamaktadır. Garip olan şu ki, İslam dünyasına bağlı olan, Doğulu ülkeler ve Asya ile Afrika’nın masum ve mazlum ülkeleri, yine de çözümü onlardan bekliyor. Bir bakıma celladına âşık olmak gibi bir şey. Gazze artık bütün Müslümanlara, hatta bütün insanlara şunu öğretmiş olmalıdır: Bugün Gazze’de masumları katleden aslında ABD’dir. İsrail’i ise sadece bir maşa olarak tutmakta, bir piyon gibi kullanmaktadır. İsrail’in ipini elinde tutan, onu İslam’ın ve Müslümanların, hatta bütün insanlığın üstüne salan aynı şer ittifakıdır. Siyonizmin ele geçirdiği ABD ve hempalarıdır.

ÇOCUKLAR KORUNDU

Son hak din İslamiyet, tarih boyunca masumları, mazlumları, mağdurları zalimlere karşı korumuştur. Müslümanlar fethettikleri ülkelerde çocuk, kadın ve yaşlılara, kendilerine karşı savaşmayan halka asla ilişmemiştir. Ama başta Haçlılar olmak üzere Batı’dan kopup İslam beldelerine saldıran Batılı ordular, sadece işgal ettikleri şehirlerin halklarına değil, hayvanlarına, bitkilerine bile zarar vermişlerdir. Kütüphaneleri, mabetleri, hastaneleri ve tarihî yapıları yakıp yıkmışlardır. Tıpkı ‘Gazze Kasabı’nın Gazze’de iki aydır işlediği korkunç cinayetler gibi. Bugün de Filistin topraklarını kirleten İsrail’in aynı kansızlığına ve soysuzluğuna tanık oluyoruz.

TÜM İNSANLARIN PEYGAMBERİ

Yayın dünyamızın seçkin markalarından Beyan Yayınları, bugünlerde bahsettiğimiz konuları açıklayan mühim eserleri kültür hayatımıza ve kütüphanelerimize kazandırıyor. “Tüm İnsanların Peygamberi” serisi on kitaptan oluşuyor. Dizinin birinci kitabı Hz. Peygamber ve Çocuklar adını taşıyor. Yazarı Prof. Dr. Vejdi Bilgin. Kitapta Peygamber Efendimizin çocuklara olan sevgisi, merhameti ve şefkati ile onlara verdiği değeri görüyoruz. Büyük Önderimizin hem kendi evlatlarına ve torunlarına, hem de sahabelerin çocuklarına nasıl sahip çıktığını görebiliyor, onların en iyi şekilde yetişmeleri için gösterdiği gayreti hissedebiliyoruz. Masumlara gösterdiği yüksek davranışlar, her hâl ve sözünde olduğu gibi bize örnek oluyor. Bilhassa ebeveynlerin, evlenecek olan gençlerin bu muhtasar ama muhtevaları zengin eserleri okumasında çok fayda var. Her Müslümanın ilgisini çekmesi gereken, Âdem Apak’ın editörü olduğu serinin diğer kitaplarını sırayla isimleri ve yazarlarıyla belirtelim: Hz. Peygamber ve Gençler (Prof. Dr. Âdem Apak), Hz. Peygamber ve Kadınlar (Doç. Dr. Feyza Betül Köse), Hz. Peygamber ve Görevliler (Prof. Dr. Adnan Demircan), Hz. Peygamber ve Varlıklılar (Doç. Dr. Yılmaz Çelik), Hz. Peygamber ve Yoksullar (Prof. Dr. Şaban Öz), Hz. Peygamber ve Yakınlar Akrabalar Komşular (Doç. Dr. Ömer Sabuncu), Hz. Peygamber ve Yaşlılar (Prof. Dr. Saffet Sancaklı), Hz. Peygamber ve Müslüman Olmayanlar (Prof. Dr. Cahid Kara), Hz. Peygamber ve Engelliler (Doç. Dr. Cuma Karan).

ÖRNEK ŞAHSİYET

Bu kıymetli dizinin tanıtımı için kaleme alınan şu satırları okuyalım: “Allah Resûlü (sav) beşer özelliklerini haiz bir insan olması hasebiyle bir eştir, bir babadır, bir komşudur, bir komutandır, bir liderdir; hâsılı ortalama bir insanın kendi hayatının pek çok safhasında benzerlik kurabileceği eşsiz örneklikler taşıyan bir beşerdir. Bütün bunlar sebebiyle günümüz insanının Hz. Peygamber’i (sav) tanıması ve anlaması konusunda takip edilmesi gereken en önemli adımlardan biri onun insani-beşerî yönünün öne çıkartılarak takdim edilmesidir. Meselemin ikinci boyutu ise Allah Resûlü’nün (sav) diğer insanlarla olan ilişkisinin bilinmesidir. Zira o risalet dönemi boyunca hiçbir ayrım yapmaksızın gönderildiği toplumun tamamını muhatap alarak tebliğ vazifesini ifa etmiştir. Onun muhatapları ise hayatın farklı saflarını yaşayan çocuklardır, gençlerdir, yaşlılardır, sosyal konumları açısından zenginlerdir, fakirlerdir; yakın/uzak akrabadır, bedensel açıdan sağlıklılardır veya engellilerdir; inanç açısından Müslümanlardır veya Müslüman olmayanlardır. Acaba Hz. Peygamber (sav) bütün bu toplum kesimleriyle nasıl bir ilişki biçimi geliştirmiştir? Onun örnekliği bağlamında şüphesiz bu hususların ortaya konulmasına ihtiyaç vardır. Buna istinaden Tüm İnsanların Peygamberi konulu bu projede Hz. Peygamber’in (sav) farklı toplum kesimleriyle ilişkilerinin incelenmesi hedeflenmiştir.”

UNUTULMAZ HATIRALAR

Kâmil Yeşil hikâyeleri ve denemeleriyle tanınan ve sevilerek okunan kıymetli bir edebiyatçımız. Mektuplarla Düşünce ve Edebiyat Yolculuğum isimli yeni eserini bir çırpıda okudum. Hatıra ve mektup türündeki kitaplara ayrı bir bağlılığım ve sevgim vardır. Bunlarda kalem erbabının bir bakıma güzel dünyalarını, çocukluk ve gençlik yıllarını, dostlarını, yazı hayatıyla ünsiyetlerini buluveriyoruz. Eserin ilk 40 sayfası yazarımızın bu hatıra ve hasbıhâllerinden meydana geliyor. Aydın Çine’de başlayan ve türlü maceralarla devam edip giden çocukluk yılları, aile ile münasebetleri, tahsil hayatı, kitap tutkusu, sosyal ve kültürel çevre, akıcı ve sürükleyici bir üslup ile anlatılıyor. Doğrusu ben de aynı yıllarda çocukluk ve delikanlılık yıllarımı yaşadığım için Kâmil Bey’in bahsettiği serüvenin bir benzerini kendi hayatımda yaşadım. İlk okuduğumuz kitaplar, gazeteler ve dergiler ile seyrettiğimiz filmler hemen hemen aynı. Zaten 70’li yıllarda şimdiki gibi çok fazla kitap üretilmiyordu. Şehir, ilçe veya kasabalarımızdaki kitapçı sayısı bir veya ikiydi. Vitrinlerindeki veya raflarındaki kitapların sayısı da mahduttu. Ya okuma iştahımız? İşte o hakikaten muazzamdı. Hangimiz, Anadolu’daki o yazlık sinemalara gidip aşina filmlerin kahramanlarını hayranlıkla seyretmedik ki? İlk temas kurduğumuz gruplar, dünya görüşümüzün tomurcuklandığı ve sonra yeşerdiği o gençlik yılları. Bir de kitabı süsleyen fotoğraflar ve belgeler, kitaba ayrı bir değer katıyor.

DEDENİN İSTEĞİ

Kendi ifadesine göre Kâmil Yeşil’in ruh dünyasını şekillendirenlerden biri dedesidir. Anadolu irfanının bütün hususiyetlerini üstünde taşıyan mübarek dede, torununun Allah’ın kelamını öğrenmesini ister. Bu satırları okuyalım: “Dedem, Yasin okuyacak kadar Kur’an öğrenmem için Kur’an Kursuna gitmemi istedi. ‘Ben öldükten sonra ardımdan Yasin okuyacak bir torunum olsun’ diyordu. Köydeki cami hocasından akşamları namaz surelerini öğrenmiştim biraz. İlk fırsatta camiye gider, kırık tesbihleri onarır, namazı cemaatle kılardım. Tesbih dualarını da bildiğim için müezzinlik yapar, ezan okur, kamet getirirdim.”

AYDINLIK MEKTUPLAR

Kâmil Yeşil, okuyucusu bir şölene davet ediyor. Hatıraların ardından mektuplar geliyor. Şimdi artık neredeyse unutulan, sadece ‘elektronik posta’larda hatırlanan o sahici mektuplar… Öncelikle kendisine gönderilen mektupları koruması büyük bir kadirbilirlik, hatta vefa numunesi. Kimlerin mektubu yok ki… Yazarımızın mektuplaştığı şairlerden, yazarlardan, mütefekkirlerden, sanatkârlardan, ilim, fikir ve siyaset âleminden bir kaçının adını fısıldayayım: Recep Tayyip Erdoğan, Sezai Karakoç, Ali Haydar Haksal, Şerif Benekçi, Yaşar Kaplan, Asım Gültekin, D. Mehmet Doğan, Hüsnü Aktaş, Saim Sakaoğlu, İbrahim Tenekeci, Mustafa Kara, Mustafa Kutlu, Müştehir Karakaya, Necdet Subaşı, Ömer Erdem. Bu eseri bir çırpıda okuduktan sonra yazarımızın Muhit Kitap’tan çıkan Kayıp Dilin Hikâyeleri’ni de edineceğinizden ve okuyacağınızdan eminim.

DOSTLUĞA DAİR

Dostluk ne kadar güzeldir. Dost olmak ne kadar yüce bir davranış biçimidir. Şu fani dünya hayatında arkadaşlarınız çok olabilir ama hakiki dostlarınız fazla değildir. Bu kavramı son yıllarda gündemimize taşıyan, merhum gönül insanı Fethi Gemuhluoğlu’dur. Malum, onun uzun bir sohbetinden meydana gelen Dostluk Üzerine isimli kıymetli bir eseri vardır. Büyük İslam âlimlerinden İmam Gazâlî’nin Dostluk Kitabı bizi öte âlemlere, yeni ufuklara doğru taşıyor. Müberra Nur Tokgöz’ün tercüme ettiği eserde, farklı sınıftan insanlarla dostluk, kardeşlik, beraberlik ve sosyal münasebet kurma âdabı anlatılıyor. Birinci kısımda “Dostluk ve Kardeşliğin Faziletleri”, “Allah Yolunda Kardeşliğin Anlamı ve Dünyevi Kardeşlikten Farkı”, “Allah İçin Buğz Etmenin Açıklaması”, “Allah için Buğz Edenlerin Mertebeleri ve Onlara Nasıl Davranılması Gerektiğine Dair Açıklama” ile “Arkadaşlık Kuracağımız insanlarda Bulunması Gereken Özellikler” anlatılıyor. İkinci bölümde “Dostluk ve Kardeşliğin Kuralları” ve “Dostların Hakları” ele alınıyor.

Akademisyen, sosyolog Prof. Dr. Yasin Aktay’ Dostluğa Dair isimli eserinde, bu özel kavrama yeni açılımlar sağlıyor. Beş bölümden meydana gelen eserin her kısmında hakiki ‘dost’luğun mahiyeti, çevresindeki farklı kavramlar, dostluk ile din, ahlak ve medeniyet arasındaki sıkı bağlar ve münasebetler üzerinde titizlikle duruluyor. Toplum bilim konusunda müstesna eserlere imza atan Aktay, dostluğun kökleri ve tezahürleri üzerinde sıkıca duruyor. Dostluğun ailedeki, iş hayatındaki ve toplumun üniversite gibi etkili katmanlarındaki yerini vurgulayan yazarın temel referansı: İslam. Fakat İslam âlimlerinden ve önde gelen isimlerin hayatlarından ve fikirlerinden bazı kesitleri de sayfalara yansıtıyor. Müteferrik yazılardan meydana gelen eserler sayfalara göre sırayla okunmalı ama ben 57. sayfadaki “Bir babanın Çocuğuna En iyi Mirası” ile başladım. Aktay, rahmetli babasıyla vaktiyle yaşadığı bir hadiseyi anlattıktan sonra yaptığı derin tahlillerle okuyucuyu düşündürüyor. Kaybettiğimiz değerlerin, yitirdiğimiz güzelliklerin peşine düşüşün hikâyesidir kitap. Sorgulayan, sarsan ve doğruları okurlarına işaret eden bir eser. Tam anlamıyla yararlanabilmek için okunması, metinler üzerinde sıkıca düşünülmesi gerekiyor. Bu eserlerin hepsi Beyan Yayınları’ndan vitrinlere çıktı. Yayınevinin okurlarına ulaştırdığı diğer üç kitabın adı ve yazarları şöyle: 72 Saat Yolculuk (Orhan Alimoğlu), Masala Düşen Kız (Muhsin Kızılkaya), Güzel İnsanlardan Güzel Masallar (İsmail Çolak)