Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.82
Gram Altın
2978.42
BIST 100
9743.36
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
31 Aralık 2020

Çocuklardan ne istiyorsunuz?

Çocuk olmak güzel bir şey, bazen insan büyümeyi bile istemiyor. Ne var ki bizim eğitim sistemimiz tamamiyle çocukların özgürlüğünü kısıtlayıcı ve onlara çocukluklarını unutturmaya dönük işliyor.

Devletin çocuklar üzerine planı ile ailelerin çocukları üzerine planı maalesef çocukları bunaltıyor. Pandemi sürecinde tüm gözler okullara yani çocuklar üzerine çevrildi. Her kafadan bir ses çıkıyor, herkes eğitimi dizayn etmeye ve çocukların hayatını şekillendirmeye çalışıyor.

Dünyada eğitim üzerine denenmiş çokça uygulama var. Aslında tüm okullar birer labaratuvar gibi görülüyor. Öğrenciler de maalesef denek olarak kullanılıyor. Tüm dünya nüfusunu düşündüğümüzde de bu sistemin çarkından geçmeyen insan sayısı son derece azdır diye düşünüyorum.

Herkes öyle veya böyle bir eğitim sisteminin içine dahil olarak büyüyor. Türkiye’de çocuklar ailenin olduğu kadar devletin de sorumluluğunda büyüyor. Okullarda verilen eğitim devletin çizdiği bir rotada ilerliyor. Pandemi sürecinde çocuklara uygulanan sokağa çıkma yasağı ve uzaktan eğitim süreci hepimizin dikkat ettiği bir mesele haline geldi.

Çocuklar kendileri ile ilgili alınan bu kararlardan son derece mutsuzlar. Aslında onlar için daha zor bir süreç başlamış oldu. Uzaktan eğitim dersleri belli bir program dahilinde ve saatinde yürütülemediğinden öğrencilerimiz zamanlarını istedikleri gibi planlayamıyor. Bakanlık bir yol haritası çiziyor, okullar bununla yetinmiyor, öğretmenler kendilerince bir yöntem geliştiriyor, aileler hiç birisiyle yetinmiyor. Arada kalan çocuklar, her tarafı savunmasız kalan bir kale gibi ortada duruyor. Çocukların sürekli bir yerden gelen talimatlarla eğitim ve gündelik hayatlarını sürdürmeleri gerçekten onları strese sürüklüyor.

Çok yönlü ve çok karmaşık bir sistem veya sistemsizlik içerisinde kendilerine çıkış yolu arayan çocuklarımız artık iyice bunaltıldı. EBA, çeşitli mesaj grupları, evde özel dersler, televizyon dersleri, videolar, yardımcı kitaplar, öğretmenlerin takibi, okulların takibi, Bakanlığın talimatları derken çocuklarımız köşeye sıkıştı. Patlamak üzereler. Gerçekten de bu yüklenmeye ihtiyaç var mı? Pandemi süreci ile birlikte eğitimde zaten var olan fırsat eşitsizliği daha da artmış durumda.

İnternet erişimi olmayan yüzbinlerce öğrenci söz konusu. Özellikle taşrada bulunan ve köylerde yaşayan öğrencilerimizin imkanı zayıf. Bakanlığın da çeşitli kurum ve kuruluşların desteğiyle tablet dağıtımı sürüyor. Bunlar kökten çözüm değil, palyatif çözümler yine de umut veriyor. Ancak asıl mesele internet erişimi olanlarda görülüyor. Teknolojik yönden imkânı olanların yaşadığı problemler çağımızın problemleridir.

İnternet bağımlılığı, ekran bağımlılığı almış başını giderken, salgın süreci ile birlikte tüm eğitim faaliyetlerinin ekran üzerinden yürütülüyor olması da zorunluluk olmakla birlikte, düştüğümüz cendereden başka bir şey değildir. Çocuklar evlerde köşe bucak kaçar oldular. Kucaklarında tablet veya bilgisayar ile o odadan bu odaya hareket halindeler. Zamanı gerilimle geçiyor çocuklarımızın.

Eğitimdeki uygulamaları ve çocuklarla ilgili kararları toplumun önünde tartışmak ve sürekli uzaktan eğitimi gündemde tutarak kafa karıştıran beyanatlar vermek problemlerimizi çözmüyor, artırıyor. Herkesin çocuklardan bir beklentisi var. Oysa çocuklar çocukluğunu bilmeli, yaşamalı. Çocuklar oyunlarla büyüyebilir. Çocukları kendi elimizle teknolojik esarete sürüklüyoruz.

Çocuklarımızı sınavlarla korkutmayalım. Bu dönemde bolca kitap okusunlar, resim yapsınlar, müzik dinlesinler. Dağlara,ormanlara, kırlara gitsinler. Irmaklara, göllere taş atsınlar. Suda taş yüzdürsünler. Yürüyüş yapsınlar. Bunlar da eğitim etkinliğine sayılsın. Kafaları rahat olsun. Çocuklardan ne isteğimizi bilelim. Bu kadar yük yeter! Bırakalım, çocuklar çocukluğunu yaşasın.