Çocuklar İçin Sosyal Medya Kısıtlamaları
"İnsanlık daima kötü oyuncaklar
peşinde koşan bir çocuk" der, Cemil Meriç. Bilgisi, yetenekleri ve kendisine verilmiş olanaklarla
daha iyi olanı yapmak mümkünken, yanlış ve zararlı olanda ısrar ediyor insan.
Önce kendi ellerimizle yaptıklarımızla kâinatta halk edilmiş olan fıtratı,
düzeni ve dengeyi bozuyoruz, sonra bozulan şeyler için çareler ve çözümler
bulmaya çalışıyoruz. Fıtrata ve ilahi nizama uygun davranabilsek başımız daha
az ağrıyacak.
Modern insan, bilgisi ve yetenekleri sanal bir bataklık inşa etti.
Uçsuz bucaksız, derinliği kestirilemeyen, kontrolü ve takibi mümkün olmayan; inançları, kültürleri, değerleri ve insanı
yutan beynelmilel bir bataklık. Ve kendi elleriyle inşa ettiği bu bataklık yüz
milyonlarca çocuğu, genci, aileyi yuttu. Şimdi de bu bataklığa bir çare
arayışındayız. Halbuki, yaşamın özündeki
dengeyi, hikmet ve faydayı bozmadan ilerlemek, kalkınmak ve gelişmek de mümkündü.
Modern dünyanın son aylardaki en önemli gündem maddelerinin başında
çocuklar için sosyal medyanın yasaklanmasıyla ilgili arayışlar ve düzenlemeler
geliyor. Bazı ülkeler çocuklar için sosyal medyayı yasaklamaya başladı diğer
bazı ülkeler ise arayış içerisindeler. Mesela; Avustralya’da 16 yaş altındakilere sosyal medya yasağı getiren bir yasa
kabul edildi. Hollanda’da ilkokul, ortaokul ve liselerde telefon kullanımı
yasaklandı. İtalya ortaokula kadar olan kademelerde okulda telefon kullanımını
yasakladı. Belçika’da bazı bölgelerdeki okullarda telefon kullanımı yasaklandı.
İrlanda’da 16 yaşından küçüklere akıllı telefonun tamamen yasaklanması
tartışılıyor. Yine Fransa’da ortaokullarda telefon kullanımının yasaklanması
tartışılıyor (AA., 2024; BBC., 2024).
Ülkemizde de bu noktada çeşitli tartışmalar ve arayışlar sürüyor. Çocuklar için sosyal medyayı ve akıllı
telefon kullanımını yasaklamak ilk akla gelen çözüm yolu gibi görünse de bu
sorunun tek bir nedeni olmadığı gibi çözümün tek yolu da yasaklamalar değil.
Çünkü sorunun aile, ebeveyn tutumları, psikososyal faktörler, okul uygulamaları
gibi pek çok boyutu var. Dolayısıyla sosyal medya uygulamalarını ve akıllı
telefon kullanımını yasaklamanın yanında alınması gereken başka tedbirler de
var.
Çocukların ekran ve sosyal medyayla
tanışıklığı henüz onlar dünyaya gelmeden başlıyor. Daha anne karnındayken fotoğrafları
çekiliyor bebeklerin. Adına sosyal medya hesapları açılıyor. Ve dünyaya
gözlerini açtığında, sosyal medyada onlarca fotoğrafı dolaşan, takipçileri olan
bir insan oluveriyor. Ve her anı, yüzlerce hatta binlerce insanla paylaşılıyor.
Aslına bakarsanız çocuklar sosyal medyayı ve ekranları, kendi ebeveynleri
özellikle anneleri üzerinden öğreniyorlar (Sapsağlam, 2018). Yani ailenin ve
ebeveynlerin bu noktada güçlü bir aracılık rolleri var. Amerikan Pediatri
Akademisi tarafından 18-24 ay arasındaki bebekler için günde en fazla 30 dakika;
2-5 yaş arasındaki çocuklar içinse günlük en fazla 1 saat ekran kullanımı
önerilmektedir (AAP, 2019). Bu ideal olan ekran süreleri. Peki ya gerçek
hayatta nasıl? Korkunç, günlük 10 saatten fazla ekran karşısında kalan çocuklar
var.
İyileşme sürecinde tanıyı koymak,
tedavinin ön koşuludur. Teknoloji ve medya salt kötüdür anlayışı doğru değil.
Her yenilik içinde fırsatları ve riskleri birlikte barındırır ve her şey
zıddıyla kaimdir. Çocukların ve ebeveynlerin medya okuryazarlığı becerilerinin
geliştirilmesi, zararlı içeriklerin çevrimiçi ortamlara girişinin engellenmesi,
çocukların ekran içermeyen aktivitelere yönlendirilerek odak noktalarının
değiştirilmesi, içerik geliştiriciler için standartların belirlenmesi ve gerçek
dışı profillerle medya kullanımının engellenmesi gibi yapılabilecek çok fazla
şey var. İnanıyorum ve umuyorum ki ortak bir sorumluluk bilinci ve en makul
olan çözümlerle çocuklarımızı korumak için doğru politikaları geliştirelim.
Çünkü çocuklarımız, bu sanal evrende kaybolup gidiyorlar…
Vesselam…