Çocuk rahmettir, berekettir
İnsanlık, insanca var olmak istiyorsa “muasır medeniyet” diye yutturulan batı kültüründen kurtulmak ve yeniden İslami ve insani değerlere dönmek zorundadır. Kısacası, “nüfus planlaması” adıyla süslenerek sunulan “nüfus kıyımı” batının, insanlığın başına bela ettiği binlerce beladan, sadece bir tanesidir. Biz kendi değerlerimize sahip çıkıp batının bu vb. tuzaklarına düşmesek, bir zaman sonra batı diye bir şey zaten kalmayacak.
Maddeyi putlaştıran kapitalist, dünyaperest batı, yaşlılar gibi çocukları da, yük ve kambur olarak görmektedir. Çünkü paragöz batı kültürüne göre, maddi getirisi olamayan her şey gereksizdir, yüktür. Dolayısıyla yaşlılar ne kadar erken ölürse kârdır. Çocuklar ise ne kadar azalırsa kazançtır. Hâlbuki zavallılar bilmiyorlar ki, çocuk maddi manevi bir kazançtır.
İslam medeniyetinde ise yaşlılar da çocuklar da rahmettir berekettir. Özellikle çocuk, sadece yarınımız değil, bugünümüz, her anımız, hatta dünyamız ve ahiretimizdir. Bu konuda Kur'an ve Sünnetten, sayılamayacak kadar naslar vardır. Mahşer günü, terazimizin hayır kefesinde, yetiştirdiğimiz salih evlatların, bariz bir ağırlığı olacaktır. İlerde bununla ilgili hadislerden bazı hadisleri göreceğiz.
Kaldı ki, hayırlı evlatlarımız ve salih nesillerimizin yaptıkları hayırlardan, kıyamete kadar bize pay gelecektir. “Kim iyi bir işe aracılık ederse onun da o işten bir nasibi olur. Kim kötü bir işe aracılık ederse onun da ondan bir payı olur. Allah her şeyin karşılığını vericidir.” (Nisa 4/85) “Kim bir kimseyi hayra (hüdaya) çağırırsa, kendisine uyanların sevaplarının bir misli ona da yazılır. Bu sevap (kendisine uyanların) sevaplarından bir şey eksiltmez. Kim de sapıklığa (dalalete) çağırırsa kendisine uyanların günahlarının bir katı ona da yazılır. Bu günah (kendisine uyanların) günahlarından hiçbir şey eksiltmez.” (Müslim, Zekât 69. Buhârî VIII, 92; Sünenün-Nesaî, V, 99-100)
Çok çocuk, küresel derin güçlerin, karanlık bir takım loca ve mahfillerin dediği gibi, yokluk ve fakirlik sebebi değil, bolluk ve bereket vesilesidir. BM Nüfus Fonunun (UNFPA) verilerine göre, 2 bin yıl önce 300 milyon olan dünya nüfusu, bugün yaklaşık 7,71 milyara ulaştı. Dünya nüfusu 1600'da 600 milyon iken, 1804'te 1 milyarı, 1927'de 2 milyarı, 1961'de 3 milyarı, 1971'de 4 milyarı buldu. Nüfustaki hızlı artış 1987'de 5 milyarı bularak devam etti ve dünya nüfusu 1999'da 6 milyar, 2011'de 7 milyar oldu. (TRT Haber, 11 Temmuz 2019, Perşembe 09:42)
Şimdi elimizi vicdanımıza koyup düşünelim. İnsanlığın nüfusu arttıkça, refah seviyesi artmış mıdır, yoksa düşmüş müdür? İşte sadece küçük bir karşılaştırma 90 yıl önce, nüfusun 2 milyar olduğu zaman ki, insanlığın halini bir düşünelim. Tarlalar; kara sabanla sürülüyor, elle biçiliyor, deve katarları veya at arabalarıyla harman yerine taşınıyor, bin bir zahmetle dövülüp yaba ile savrulmak suretiyle, taneler elde edilmeye çalışılıyordu. Sonuç itibarıyla, insanlık yarı aç yarı tok idi.
Şu anda insan nüfusu üç katı artmıştır. Küresel baronların iddialarına göre, insanların geçiminin üç kat daha zorlaşıp fakirleşmesi gerekirdi. Ama insanın şu andaki refah seviyesi, üç değil, belki otuz kat artmıştır. Tüm varlıkları yaratıp yaşatan Allah (cc) eşrefi mahlûkat olan insanı, elbette rızıksız bırakmayacaktır.
Batı sadece nesli değil, aileyi de yok etti. Dolayısıyla kendisi de yok olmaya mahkûmdur. Şu mülteciler takviyesi olmasa, batıdaki fabrikalar durur. Tarlaları sürülmez, sokakları süpürülmez olur. Sakın şöyle demeyin: “adamlarda Teknoloji var, robot yapar yine de orta yerde kalmazlar.” Peki, insan olmayınca robotu kim yapacak, kim çalıştıracak ve niçin yapacak. Nesil tükenince ve insan olmayınca, hangi eşyanın değeri kalır ki…
İnsan fıtratının gereği, bakabildiğimiz kadar değil, yapabildiğimiz kadar çocuk yapmaktır. Tüm canlılar nasıl ki ilahi bir programa tabiyse, eşrefi mahlûkat olan insan, daha sıkı ilahi bir programa tabidir. Kur'an ve Sünnetten nice naslar, evlenip çoğalmayı emrederken, evlenmenin en önemli sebebinin çoğalıp yeni nesiller yetiştirmek olduğunu özellikle vurgular. Zira insanlığın var olması da, varlığını devam ettirebilmesi de buna bağlıdır.