Çocuk, Koruyu Toplum ve Koruyucu Aile
Ülkemiz sonu gelmez siyasal, sosyal ve ekonomik sorunlarla, krizlerle ve
tartışmalarla kuşatılmış durumdadır. Yapay, çözümsüz,
sürdürülemez ve verimsiz şekilde devam ettirilen tartışmalara ve çatışmalara
enerjimizi harcamaktan sahici insanî sorunlarımızı ve ihtiyaçlarımızı sağlıklı
bir şekilde konuşamıyoruz, gündemleştiremiyoruz, çözümler ve perspektifler
üretemiyoruz.
Toplumumuzun en sahici merkezi
sorunlarının başında çocuk ve kadın sorunu gelmektedir. Çocuk ve
kadınların şiddete, tacize ve istismara uğradığı bir sosyal yapı içerisinde
ortaya çıkan çocuk istismar vakaları, toplumda büyük öfkeye neden olmaktadır.
Elmalı Davası olarak bilinen olayda 2 çocuğu düzenli olarak cinsel açıdan
istismar eden faillerin tutuksuz yargılanması yönünde karar çıkması, kamuoyunda
büyük tepki topladı. Elmalı olayı, çocuk sorunu karşısında hukuki, sosyal ve
medya açılarından yetersizliğimizi ortaya koymaktadır. Çocuklara zarar vermeden
bir istismar olayını haberleştirme düzeyinden uzak olduğumuz gerçeği ortaya çıktı.
***
Çocuk sorunu konusunda yetersizliğimiz, çaresizliğimiz ve
açmazlarımız ile boğuştuğumuz bu günlerde Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle 30
Haziran, Koruyucu Aile Günü olarak ilan edildi. Koruyucu Aile kavramı, çocuk
sorununun çözümü için geliştirilen sahici nitelikte önemli bir alternatif
yaklaşımdır. Hak temelli ve cinsiyet ayırımı yapmadan koruyucu aile kavramı
konusunda sosyal farkındalığın oluşturulması için 30 Haziranın Koruyucu Aile
Günü ilan edilmesi, önemli ve olumlu bir gelişmedir. Bu önemli gelişmeye rağmen
bu alanda yapılacak çok şey bulunmaktadır. Her şeyden önce koruyucu aile
sisteminin tam bir hukuki altyapısının oluşturulması gerekmektedir. Koruyucu
aile uygulamasının çocuğu merkeze alan hak temelli bir yasal düzenlemesinin yapılması,
bu alandaki en önemli acil ihtiyaçtır.
Ebeveynlerin aile içinde çocuklarını korumaları ve ihtiyaçlarını karşılamaları,
insanın doğal bir eğilimidir ve davranış biçimidir. Koruyucu aile kavramı, değişik
nedenlerden dolayı biyolojik aileleri tarafından yerine getirilemeyen eğitim,
güvenlik, sevgi, barınma ve yetiştirilme ihtiyaçlarının ilgili resmi
prosedürler çerçevesinde resmi kurumların denetiminde insani sorumluluğu
üstlenen gönüllü aileler tarafından yerine getirilmesini amaçlamaktadır.
Koruyucu aile kavramının evlatlık edinme ile karıştırılmaması gerekmektedir.
Koruyucu aile kavramının özünü, aileye sahip olmanın bir çocuğun hakkı olduğunu
ve olumsuz şartlarda dahi aileye sahip olma hakkından çocuğun mahrum olmaması
gerekliliği oluşturmaktadır. Koruyucu aile, çocuğu biyolojik ailesinden
koparmak veya yuvadan çocuk almak demek değildir. Koruyucu aile, bizzat çocuğa
giderek çocuğu evlat edinmedir.
***
Koruyucu aile kavramı, çocukla ilgili ötekileştirici, olumsuz,
eskimiş ve işe yaramaz bütün kavramlarımızdan ve anlayışlarımızdan arınmayı
gerekli kılmaktadır. Koruyucu aile dilinde aile, artık biyolojik bir bağ
olmaktan çıkmış kalbiyolojik bir bağlanma haline gelmiştir. Koruyucu aile,
kalbiyolojik ailedir. Başka bir ifade ile koruyucu aile, yeni ailesinde çocuğun
ebveynlerinin kalbinde yeniden doğmasıdır. Kalbiyolojik kavramı, ebeveynlere,
kalplerinde doğumunu gerçekleştirdikleri çocuğa duygusal ve manevi açılardan
ulaşma, dokunma ve birlikte yaşama şeklinde temel bir insani ve ahlaki
sorumluluğu yükmektedir.
Koruyucu aile alanında toplumsal farkındalığın oluşması ve gerekli
ilerlemelerin sağlanması için değişik faaliyetler yürüten sivil toplum
kuruluşları bulunmaktadır. Bu alanda sağlıklı ve sivil bir tecrübenin oluşması
için çaba gösteren sivil toplum kuruluşlarının başında Koruyucu Aile, Evlat
Edinme Derneği (KOREV) gelmektedir. KOREV’in başında 2 kız çocuğuna koruyucu
annelik eden Ülkü Aydeniz bulunmaktadır. Çocuğu korumanın ve geliştirmenin
insanlığımızı geliştirmek demek olduğunu ifade eden Aydeniz, KOREV’in misyonunu
şu şekilde tanımlamaktadır: “Bu dünyaya ailesini seçme şansı olmadan gelen
dezavantajlı çocukların önyargısız, ayrıştırılmadan, ötekileştirilmeden
hepimizin çocuğu olduğunu anlatmak en önemli görevimiz. Biz bu çocuklarımıza
sahip çıkmanın insanlığımızın gereği olduğunu ve sağlıklı bireyler olarak
toplumda yer alabilmelerinin refah bir toplumda huzurla yaşayabilmemiz için
şart olduğunu biliyoruz. Artık bireysel refahlarımız ve konfor alanlarımızla
mutlu olmamız mümkün değil, ben değil biz bilinci ile hareket etmeliyiz diye
düşünüyoruz. Hak temelli, siyaset üstü, çocuğun üstün yararı odaklı çalışan bir
sivil toplum kuruluşuyuz.”
Koruyucu aile kavramı, çocuğu değerli gören ve özne olarak konumlandıran bir anlayışa dayanmaktadır. Çocuğun değersizleşmemesi ve nesneleşmemesi çocuk, aile içinde korumaya alınmakta, gelişimini sürdürmesi için ihtiyaçları karşılanmaktadır. Çocukların değerli ve özne olduğu bir dünyanın oluşması için herkesin çok çalışması gerektiğini bize söyleyen Behçet Necatigil’in şu şiiriyle koruyucu aile, koruyucu toplum olma sorumluluğumuzu idrak etmeliyiz: “Bütün çocuklar Yokluk bilmesinler/ Et, şeker, süt bulsunlar/ Giyimli, tok ve rahat/ Gitsinler okullara/ Sınıflarını geçsinler/ Büyükler biraz daha yorulsun/ Onlar da büyüsünler/ Onlar da mesut olsunlar/ Geçti, kaç savaş ezikliği/ Çocukları düşünsünler/ Çocuklar iyi gün görsünler.”