Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
21 Kasım 2016

Çocuk kimdir? Çocukluk nedir?

Modern dünyada en zor olan şeylerden biri çocuk olmaktır. Günümüzde oyun, eğitim ve gelişim açısından birçok imkan oluşmasına rağmen, çocukların en büyük sorununun çocukluklarını yaşamamak olduğunu söyleyebiliriz. Modern dünya, hızla çocukluğu tüketen, öldüren ve yitiren bir yer haline gelmektedir.

Çocukluklarını yaşamadan büyüyen çocukların çalışmaya başlayan bir işçi, cinsel istismara uğrayan bir mağdur veya savaş ve şiddet kurbanı olduğunu görüyoruz. Halepli Ümran'ın ambulanstaki resmi veya Aylan'ın sahile vuran cansız cesedi hala insanlığın vicdanını kanatmaya devam etmektedir.

Ortadoğu, terör örgütlerinin cirit attığı bir coğrafyadır. Çok erken yaşlardan itibaren çocukları ailelerinden koparan terör örgütleri çocukların ellerine silah vermekte ve onları kanlı terör eylemlerine zorlamaktadırlar. DAİŞ, PKK, DHKP-C ve TAK başta olmak bütün terör örgütleri, çocukları kendi şiddet eylemleri için bir araç olarak istismar etmektedirler.

Elli yıla yakın bir süredir ülkemizde sinsi ve sistematik bir şekilde örgütlenen FETÖ çetesinin hedefinde çocuklar bulunmaktadır. Binlerce çocuğu ailelerinden kopararak ev, yurt ve okullarına yerleştiren FETÖ terör örgütü, iyi bir eğitim ve kariyer vaadiyle onları kandırmakta ve onları kendisine mutlak itaat eden robotlara dönüştürmektedir. FETÖ'nün ailelerinden eğitim ve kariyer vaadiyle koparttığı çocukları, 15 Temmuz gecesi nasıl birer kanlı darbeciye, ve teröriste dönüştürmüş olduğunu acı bir şekilde tecrübe etmiş bulunuyoruz.

Çocuk konusunda devasa sorunlarımız olmasına rağmen, çocuk üzerinden kamplaşmaya ve çatışmaya devam ediyoruz. Çocuğu siyasal kamplaşmaların ve çatışmaların nesnesi haline getirmek, hiç yapılmaması gereken bir tutumdur. Çocuğu ve çocukluğu ciddiyetle tartışmalı ve konuşmalıyız.

Çocuğa dair ülkemizde yapılan tartışmalarda karşımıza şu sonucun çıktığını görüyoruz: Çocuğun kim olduğu ve çocukluğun ne olduğu konusunda sağlıklı ve dengeli bir fikre ve zihniyete sahip bulunmamaktayız. Çocuk konusunda zihinlerimizde yaşanan derin bölünmüşlük ve karmaşa, çocukluğun yitimi, çocukların eğitimi, cinsel istismarı, çocukların birer şiddet aracına dönüştürülmesi veya çocukların eğlence sektöründe tüketim nesnesi olarak kullanılması gibi hayati nitelikteki insani sorunları anlamamızın önünde engel oluşturmaktadır. Önümüzde üstünde düşünmemiz gereken temel sorular şudur: Çocuk kimdir? Çocukluk nedir?

Çocuğun kim olduğu ve çocukluğun ne olduğu sorularına farklı felsefi, kültürel, dini veya hukuki cevapların verilmesi mümkündür. Çocuk ve çocukluk konusunda farklı yaklaşımların ortaya konması normal olmasına rağmen, din, kanun veya gelenek adına tek bir yaklaşımın dayatılması veya öne çıkarılması sağlıklı değildir. Çocuk, biyolojik, psikolojik ve sosyal açılardan sürekli olarak gelişen bir varlık olduğu gibi, çocuk gelişimine paralel olarak çocuğa dair anlayışımızı sürekli olarak yenilememiz ve değiştirmemiz gerekmektedir. Çocuk konusunda daha önce söylenilenleri değişmez hakikatler olarak tekrarlamaya devam etmek, çocuğu inkar anlamına geldiği gibi, çocuğa kendi klişelerimizi dayatma anlamına da gelmektedir. Otoriter ve totaliter bir zihin dünyasıyla çocuğun derin varlığını ve çocukluk gerçekliğini idrak etmemiz mümkün değildir.

Çocuğa yönelik bir çok şiddet ve cinsel istismar eylemi gerçekleşmektedir. Çocuğun şiddet ve cinsel istismar objesi haline getirilmesinin hiçbir ahlaki, insani ve manevi temeli bulunmamaktadır. İslam, çocuğa merhamet ve şefkatle davranma, onu büyütme ve ona sağlıklı bir eğitim verilmesi dışında hiçbir şey önermemektedir. Başka bir ifade ile İslam, çocuğa tam bir insan gibi muamele edilmesini emretmektedir. İslam'ın çocuğa yönelik cinsel istismarı veya şiddeti meşrulaştıran bir referans olarak kullanılması, büyük bir çarpıtmadır. Çocuğa yönelik cinsel istismar ve şiddet üzerinden dini günah keçisi haline getiren tutum ve söylemlerin hiçbir gerçekliği ve verimliliği bulunmamaktadır. Dini referans göstererek çocuk, cinsel istismar ve şiddet konularında yüzeysel, patolojik ve cinsiyetçi söylemler kullanan kişiler, her açıdan eleştirilmeli, çocuk tartışmasını bu tarz patolojik kişilerin söylemlerinin yönlendirmemesine dikkat edilmelidir.

Bir kişinin evlenebilmesi için psikolojik, zihinsel, biyolojik ve sosyal açılardan tam olarak olgunlaşması ve deneyim sahibi olması gerekmektedir. Biyolojik-psikolojik-zihinsel-sosyal gelişimde sağlıklı bir olgunluğa ancak on sekiz yaşından itibaren varıldığı bugün uluslar arası düzeyde varılan bir sonuçtur. On sekiz yaşından önce bir çocuğu değişik sosyal, psikolojik, kültürel ve fiziksel baskı yolları kullanarak evlenmeye zorlamak, bir insan hakları ihlalidir. Çocuğu damat veya gelin adayı olarak gören yaklaşımın terk edilmesi gerekmekte, çocuğa sadece çocuk insan olarak bakan zihniyetin geliştirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.

Kültür ve gelenek gerekçe gösterilerek çok erken yaşlarda çocukların evlendirilebileceğini meşru gören söylemler kullanılmamalıdır. On sekiz yaşın altında çocuğun evlendirilebileceğini mümkün ve meşru gören yaklaşımların, çocuğa yönelik bir cinsel istismar ve şiddet ortamının ve zihniyetinin oluşmasına zemin hazırladığı unutulmamalıdır. Çocuğa yönelik şiddeti ve istismarı besleyen her türlü tutum, davranış ve uygulamadan özenle kaçınılması gerekmektedir. Toplumumuzun bazı kesimlerinde erken yaşta evliliği meşru gören uygulamalara rastlanmaktadır. Erken yaşta evlilik kültürü ve çocuğa şiddet kültürü yerine çocuk hakları kültürünün oluşması için toplumsal bir seferberliğe duyduğumuz ihtiyaç her zamankinden daha fazladır. Erken yaş evlilikleri üzerinden yapılan son tartışmanın bir çocuk hakları kültürünün oluşturulması için bir sosyal seferberliğe dönüştürülmesi için herkesin gayret etmesi gerekmektedir.