Çocuk eğitiminde temel iki duygu/değer
Sekülerizm, bütün toplumlarda üretimi ve tüketimi ortak hale getirdiği gibi temaları ve sorunları da paydaş kıldı.
Dünyanın her yerinde temel problemler, toplumların
sürekli ve en eski kurumu olan aile ile ilgilidir. Bu nedenle günümüz
dünyasının ortak problemi genelde aile, özelde çocuk olduğu tartışma götürmez
bir gerçeklik olarak ortaya çıkmaktadır.
Çocukta anlam arayışının serüveni ve bunu destekleyecek
birey olma yolundaki oluşum bugün ciddi boyutta farklılaşmaktadır.
Ağlayarak dünyaya gelen çocuk, büyük zorluklar içinde
masumiyetini koruyamamakta ve çaresizlikler içinde yaşamını devam ettirmektedir.
Çoğu zaman istemediği sonuçlarla yaşamını sonlandırmaktadır.
Sıcak, huzurlu ve gürültüsüz bir ortamdan soğuk, huzursuz
ve çok gürültülü bir ortama adım atar atmaz şaşırıp kalır. Genetik kodlamaları,
psikolojik ve çevresel kodlamaların karşısında dış ortamın güvenirliğini
kaybetmesinden dolayı çaresizdir.
Çocuğun merkeze alındığı yirmi birinci asır hem hızlı
gelişim ve değişimlerin hem de süratli yıkılış ve yok oluşların beraber
yaşandığı bir zaman devresidir. Bu devrede toplumlar ve ebeveynler çocukların
masumiyetini ve geleceğini korumada çaresizdirler. Onca araştırma, teori,
bilimsel ve deneysel aktivasyonlar, fikir hareketleri ve daha nice çareler bu
çaresizliğe çözüm olamamaktadır. Her geçen gün şiddetin, olanca hızıyla yaşamı,
bilhassa ailelerin ve çocukların, sonuç olarak da toplumların yaşamını istila
etmesi bu çaresizliğin bir sonucu olarak görülmektedir.
Bütün bu olumsuzluklara karşı birçok çözüm önerisi
sıralanabilir. Ancak hem tarih yolculuğunda hem yaşanılan anın akışında hem de
geleceğin yokuşlarında bu çaresizliğin toplum-millet-aile-çocuk bünyesine uygun en başat
çözümlerinden birinin değer/duygu
üretiminin olduğu kaçınılmaz bir gerçekliktir.
Toplumların ve ailelerin geleceğini inşa eden değerlerin
diğer bir ifadeyle temaların başında tükenmeyen
olanları gelir.
Tükenmeyen ve kıymetini bütün zamanlarda koruyan
değerlerin önceleyeninin sevgi ve
korkuduygusu olduğu birçok araştırmanın
çalışma alanıdır.
İki çekirdek bir lokum, bir elmanın iki yarısı, bir
beynin iki yarım küresi ya da bir kalbin iki karşılıklı duvarı olarak
adlandırdığımız sevgi ve korku duygularının anlamlı ve doğru uygulanması bu
sekülerist probleme çözüm olacaktır.
Çocuğun terbiyesi için sevgi ve korkunun aynı zamanda
-ıslak betona basılan ilk ayak izinin beton kuruduktan sonraki zor silinişi
gibi- uygulanış şekline göre uzun süreli olumlu veya olumsuz bir etki
bırakacağı zamanın doğruladığı bir gerçektir.
Bundan sonraki yazılarımızı bu iki değer üzerine
yoğunlaştırmaya çalışacağız. Bunu yaparken belli dönem çocuk romanlarında sevgi ve korkunun işlenişini bilimsel
araştırmaların sonuçlarına göre değerlendireceğiz.
Çocuk romanlarında sevgi ve korku değerlerinin çocuk
eğitimine etkisini ortaya koymaya çalışırken bunları pedagojik ve psikanalitik
yaklaşımlarla disiplinler arası bir araştırma ve inceleme olmasına özen
göstereceğiz.
Bu bağlamda hem edebî hem pedagojik hem de psikanalitik anlayışları
da göz önünde tutmaya gayret edeceğiz.
Sevgi ve korku kavramlarının çocukların
kişilik gelişimine olumlu veya olumsuz katkılarını sosyal bilimler mantığı
içerisinde nesnellik ve bilimsellik yoluyla vermeye çalışacağız.
Not: Bazı yazıları 2002’de tamamlanan Çocuk Romanlarında
Sevgi ve Korku Eğitimi çalışmamdan alıntılayacağım. Ayrıntılı bilgiye
ulaşmak isteyen kitaba müracaat edebilir.