Çocuk Dergisi
Diyebilirim ki çocukluğumda kitaplardan önce ilk tanışıklığım, aşinalık ve dostluğum dergilerle başladı. O iki katlı, evlerimize göre oldukça büyük olan il halk kütüphanesinde raflara dizilmiş roman, hikaye, ansiklopedi ve diğer kitaplardan önce rengarenk görüntüleriyle ve cazip halleriyle dergiler, dikkatimi çekerdi. Tabii kitapçılara dergi gelmezdi o zamanlar. Gelse de bizim dergi alacak paramız yoktu. Ama kütüphanede düzenli okurduk. Doğan Kardeş ve Mavi Kırlangıç ilk hatırladığım dergiler. Sonra biz çocukluktan çıkıp delikanlı olduğumuzda Tercüman Çocuk ve Can Kardeş dergileri yayımlanmaya başladı.
Dergiler ilk mektepti
Kitaplar dergilere göre daha monoton ve sıradan gelirdi bize. Çünkü kitaplarda belli bir konu vardı ve başından sonuna kadar devam eder giderdi. Ama dergiler öyle değildi ki. Öncelikle en az üç tane çizgi roman olurdu. Ayrıca birkaç hikaye, masal, şiir, deneme ve kısa yazılar. Sonra ülkemizden ve dünyadan haberler. Ön ve arka kapağıyla bizi cezbederdi çocuk dergileri ve elimize aldık mı, bırakamazdık. Zira, içinde mutlaka ilgimizi çekecek bir veya birkaç sayfa bulur okurduk. Yarışmalar, bulmacalar, bilmeceler ve üstüne üstlük armağanlar. Çocuk dergileri bizim için adeta okuldan önce bir ilk mektepti.
Sonra İstanbul'da çalıştığım gazetede bir derginin çıkışına tanık oldum. Koca koca romancılar, ressamlar, hikayeciler ve gazeteciler bir hafta boyunca dergi için uğraşırlardı. Yazıları yazar, fotoğraf ve resimleri seçip yerleştirirlerdi. Bu ihtimam ve aşırı titizlik, çocuğa verilen değeri gösteriyordu aslında. Türkiye genelinde tanınan sanatçılar adeta seferber olurlardı. Niyazi Birinci'nin çıkardığı çocuk dergisinde Vehip Sinan ve Gürbüz Azak'ın çizgilerini görürdüm.
Tercüman gazetesinde de çocuk dergisine çok değer verilirdi. Üstat gazetecilerin emeği geçer, katkısı olurdu. Refik Özdek'i unutmak mümkün mü? Bir şekilde kocaman gazeteciler, adeta derginin yöneticilerinin etrafında pervane olur, yardım etmek isterdi. Çünkü hepsinin küçük çocukları vardı ve böyle bir yayında yanlış ve eksik görmek istemezlerdi. Büyük kurumların bünyesinde çıkan çocuk dergileri, yurt geneline dağılıyor ve her yerde bulunabiliyordu. Ama amatör imkanlarla neşredilen dergilerin böyle bir şansı ne yazık ki yok!
Kalabalık bir kadro
Gazetecilik yaparken bazen yolunuz farklı alanlara da düşer. 1994 yılıydı. İşsiz olduğum bir sırada Türkiye Çocuk dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Şaban Çibir beni davet etti. Gittim ve çalışmaya başladım. Çatalçeşme Sokağı'ndaki küçücük mekanımıza kaç kişi sığıyorduk hatırlamıyorum. Ama hayli kalabalık bir kadro olduğumuzu söylemeliyim. Rahmetli Kemalettin Tuğcu'nun hikayelerini evinden aldırırdık. Merhum Sadettin Kaplan ağabeyimiz ise bize sık sık uğrar, ne istenmişse (hikaye, masal, şiir, deneme) yazar getirirdi. Onunla çalışmanın ayrı bir keyfi vardı. Çünkü neşeli ve dost canlısı bir insandı. O dönemden hatırladığım isimler Sıtkı Kazancı, Muammer Erkul, Bayram Kırdaş, İsa Efe, Mustafa Kocabaş, Ahmet Sırrı Arvas, Arslan Şükür, Murat Sevinç ve Atilla Damar. Şu anda hatırlayamadığım başka isimler de vardı tabii.
Dergiyle verilen hediyeler
Çocuk dergisi deyip geçmeyin. İnsanı bir hayli meşgul ediyor. Kapağı yapılmıştır derginin. Çizgileri hazır, yazıları tamamdır. Her şey dört dörtlüktür ama yine bitmez. Çünkü neredeyse biz her hafta çocuklara bir hediye veriyorduk dergiyle birlikte. Çocuk dergiciliğinde ciddi bir rekabet vardı ve Türkiye Çocuk o zamanlar zirvedeydi. Dergi basılıp da geldiğinde yorgunluğumuz biter, sıkıntı sona ererdi. Gelen ziyaretçi yazar ve sanatçıları karşılamak, onlarla oturup sohbet etmek ayrı bir güzellikti. İdealist öğretmenler, sınıflarındaki okuma ve yazmaya meraklı öğrencilerini alır getirir ve dergiyi ziyaret ettirirlerdi. Bizi en çok sevindiren ise, okuyucu mektuplarıydı. Mektuplar, çeşit çeşitti. İçinde şiir ve yazılar olabileceği gibi buldukları fıkraları bizimle paylaşmak isteyen neşeli kardeşlerimiz de az değildi. Derdini paylaşan çocukların yanı sıra, çocukları için nasihat isteyen anne ve babalar da bize yazabiliyordu. Velhasıl biz aslında büyük bir aile olmuştuk. Bazı anne ve babalar, kalkıp dergi idarehanesine geliyor ve bizimle çocukları hakkında konuşuyor, meselelerini paylaşıyorlardı.
Günümüzün çocuk dergileri
Bugün de çocuk dergileri çıkıyor ve çocuklarımıza ulaşıyor. Mesela geçenlerde Yeşilay Çocuk, Somuncu Baba Çocuk ve Sevgi Bir Kuş dergilerini gördüm. Hepsi birbirinden güzel. Sevgi Bir Kuş Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından yayıma hazırlanıyor. Bakanlık adına Mustafa Durmuş'un idare ettiği derginin Yayın Kurulu ve editörleri arasında Mustafa Tatcı, Leyla İpekçi, Üzeyir Gündüz, Mevlana İdris Zengin, Mustafa Kurt, Veysel Saylı, İrfan Karagöz, Mustafa Durmuş, Bestami Erkoç, Çiğdem Oruç ve Gülcihan Günana gibi seçkin isimler de bulunuyor. Değerlerimizi çocuklara aktarma yolunda son derece başarılı ve seviyeli bir dergi. İyi yazılar, özenli resimler ve dengeli muhtevasıyla her çocuğa tavsiye edilebilecek bir dergidir Sevgi Bir Kuş. Çocuk dergisi deyip geçmemek lazım. Çocuklarımızın ilk muallimi, ilk mektebi dergilerdir kanaatimce. Zira Edebiyatçılarımızın Çocukluk Hatıraları, Yazar Olacak Çocuklar, Şair Olacak Çocuklar, Romancı Olacak Çocuklar kitaplarını hazırlarken şunu gördüm: Edebiyatçılarımızın yetişmesinde en büyük rollerden birini neredeyse çocuk dergileri üstlenmiş. Öyleyse bu tatilde, çocuklarımızı böyle faydalı dergilere abone yaparak ödüllendirelim mi dostlar, ne dersiniz?