Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
30 May 2019

Çocuğun sınıfı geçmesi başarılı olduğunu gösterir mi?

Geçtiğimiz günlerde Ziya Selçuk’un katıldığı bir televizyon programında söylediği şu sözler, sosyal medyada öğretmenler tarafından paylaşım rekoru kırdı, haber sitelerinde de manşetten verildi: “Ben ortalamamı tutturdum ve dolayısıyla geçiyorum gibi bir kolaylığı bundan sonra çok fazla gündemde tutmamak istiyoruz. Bunun çalışmalarını yapıyoruz. Öğrenci sınıfta kafasını sıranın üstüne koysa ve ‘Ben zaten geçeceğim, öğretmenim sen işine bak’ derse… Biz öğretmenin sınıftaki gücünü, itibarını da dikkate almak zorundayız”

Esasında bu söz, Ziya Selçuk’a aynı zamanda neden Ziya Öğretmen denildiğinin de cevabını içerisinde barındırıyor. Çünkü katıldığı birçok programda, yaptığı birçok konuşmada ve söylemlerinde Ziya Öğretmen; meslektaşlarının, öğretmenlerin adeta iç sesini yansıtıyor, onların arzuladıkları ve söylemek isteyip de söyleyemedikleri, seslerini ülke geneline duyuramadıkları şeylerden bahsediyor. Duygudaşlık besliyor. Bu tür söylemler öğretmenlerin mesleki psikolojilerini iyi etmeye ve kendilerini okullarda, sınıflarda daha sağlam ve kendinden daha emin adımlarla mesleklerini icra etmelerine yarıyor.

Özellikle Ortaöğretimde çalışan hangi eğitimcinin yüreğine dokunsanız öğrencilerin ‘nasıl olsa geçeceğim, nasıl olsa mezun olacağım’ rahatlığına sahip olduğu söyler. Neredeyse hiçbir öğrencide “Aman derslerde başarısız olursam sınıf tekrarına kalacağım” endişesi, kaygısı yok. Hatta öğrenciler devam-devamsızlıkta hissettiği endişeyi derslerde hissetmiyor. Bu nedenle öğrenciler okullara dersi dinlemekten öte ‘yok yazılmamak’ için gidiyor. Bir şeyler öğrenmek, başarılı öğrenci olmak, üniversite sınavlarını kazanmanın temelini atmak için okula giden öğrenci neredeyse hiç yok. Birkaç Fen Lisesi ve Anadolu Lisesini saymazsak öğrenciler okula devamsızlıktan kalmamak için gittiği söyleniyor. Özellikle de Meslek Liselerinde…

Son bir iki yılda, son sınıf öğrencilerinin derslerden başarılı olmaları şartı ile devamsızlıktan kalmış olsalar dahi, mezun edilmelerine yönelik yapılan Bakanlık düzeyindeki çalışmalar eğitimden çok şey götürdüğüne inanan büyük bir eğitimci kitlesi var. Okula başarılı olmak ve bilgi öğrenmek için gitmeyen bu öğrenciler, nasıl olsa devamsızlıktan da muaf tutulacağız, mezun edileceğiz diye düşünmeye başlayınca, yanlarına hiçbir ders araç ve gereci almadan okula gitmeye, okulları adeta arkadaşlarıyla buluşma noktası olarak görmeye başladılar. Hatta okullara sınıfça kahvaltı yapmak, çiğköfte veya yaş pasta partileri düzenlemek, bahçede birlikte piknik yapmak isteyen ve okullara bu amaçla giden son sınıf öğrencileri okulun düzenini alt üst ettikleri söyleniyor.

Bu davranış hem ders öğretmenini hem okul idarelerini zor durumda bırakmakla birlikte iş yüklerini de arttırmakta. İstediği sırada bahçede oturup sohbet eden canı istediğinde çıkıp okul dışına gezen, turlayan ve canı istediğinde sınıfa ders dinlemeye gelen son sınıf öğrencileri iki üç yıldan beridir var.

Devamsızlıktan muaf tutulmalarına yönelik demin bahsettiğim politikalar ve uygulamalar her ne kadar öğrencilere bir özgürlük alanı oluşturma çabası veya öğrencilerin son sınıfta olmaları nedeni ile üniversite sınavlarına hazırlanmalarına yönelik bir imkan oluşturma niyeti ya da başka bir saik ile yapılmış olsa da süreci kontrol edemeyen gençler eğitimden çok şey götürüyorlar. Okullarda kalite ve sınıf düzeni azalmaya başladı. Öğretmenler ile idarenin karşı karşıya gelmesine sebep oldu. Başına iş gelen öğrencilerin velileri faturayı okul idarelerine ve öğretmenlerine kesmeye çalıştı. Birçok olumsuzluklar yaşandı. Bu açıdan öğretmenler, Bakanlığın bu sene böyle bir çalışma yapıp son sınıf öğrencilerine sınıf tekrarına kalmamaları ve muaf tutulmalarına yönelik bir genelge yayınlamaması gerektiğini düşünüyor. Önceki senelerde olan bu uygulamanın Ziya Selçuk’un oluşturmaya çalıştığı Eğitim Vizyonu’na ters olduğuna inanıyorlar.

2023 hedefine odaklı, öğretmeni önceleyen öğrenciyi önemseyen bir politika çerçevesinde öğrencilere davranış kazandıracak politikaların hayata geçirilmesi; saygıyı bilmeyen, ahlaki yetilerden yoksun, vicdan ve adalet mekanizmasını kuramayan, duygularını kontrol edemeyen bir gençliğin sınıfını geçmesi başarılı olduğunu gösterir mi?