Çoban Esved, Cennet'te!..
Siyer kitaplarımız Hayber kuşatması esnasında yaşanan bir olayı anlatır:
Hayber’de yaşayan bir Yahudi’nin koyunlarını güden Esved adlı siyahi bir köle efendisinin yanına gelerek sorar:
“Kim bu kaleyi kuşatanlar, ne istiyorlar?”
Efendisi:
“Muhammed adlı birisi” der. (Salat ve selam ona olsun.)
Köleyi başından savuşturacak bir kaç cümle daha eder.
Köle Esved’in içinde bir merak uyanır. Bir yolunu bulup sahabenin bulunduğu yere gelir ve sorar : “Muhammed kim?”
Gösterirler.
İnsanlarla iletişiminde zengin-fakir; efendi-köle farkı gözetmeyen Hz. Peygamber (s.a.v.) bir kuşatma esnasında bile yabancı bir köleye zaman ayırır. Esved sorar:
“İsmini duydum, davan nedir, iddian nedir?”
Hz. Peygamber (s.a.v.) o dar vakitte, Allah Teâla’dan başka yaratan, yaşatan, yöneten, kulluğa layık bir ilah olmadığını, kendisinin de O’nun kulu ve resulü olduğunu anlatır.
Çoban Esved oracıkta Müslüman olur.
Asıl üstünde durmak istediğim Esved’in Müslüman olduktan sonra sorduğu ilk sorudur:
“Ne yapmam lazım?”
“Yanına geldim, sordum, cevap verdin. Ben de ikna oldum ve iman ettim. Artık eskisi gibi davranamam. İnandığım Allah, tabi olduğum Peygamber benden ne istiyor?”
Belki birebir bu cümlelerle sormuyor ama “Ne yapmam lazım?” sorusu bu anlamlara geliyor.
Hz. Peygamber (a.s.), savaş halinde olduklarını ve yapacaksa eğer eline kılıç alıp savaşa katılmasını söylüyor.
Tek bir vakit namaz kılmamış belki namazdan haberi bile olmamış, zekât vermemiş, oruç tutmamış hac ve umre yapmamış bir mücahit olarak savaşa katılıyor çoban Esved.
Allah Teâla’nın lütfuyla zafer nasip oluyor. Hz. Peygamber (a.s.) şehit ve yaralılarla meşgul olurken bir şehidin başında durup bakıyor ve hemen başını çeviriyor. Neden başını hemen çevirdiğini, bakmadığını soranlara: “O Esved’di. Müslüman oldu, savaştı ve şehit oldu. Cennetteki hali bana gösterildi, rahatsız etmek istemedim” cevabını veriyor.
Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz müminlerin, Allah ve Resulünün emirleri karşısında “işittik ve itaat ettik” dediklerini, demeleri gerektiğini ifade buyurur.
İman bir iddiadır.
İddiayı, teslimiyetle, itaatle ispat etmek gerekir. “İnsanlar, iman ettik demekle, imtihan edilmeksizin bırakılacaklarını mı zannettiler? Biz onlardan önce gelenleri imtihan ettik. Allah (iman ettim dedikten sonra) sözüne sadık kalanları da, yalancıları da bilip ortaya çıkaracaktır.” (Ankebut, 2-3)
Hayat imtihandır.
Her gün her davranışımızla, sözümüzle ve özümüzle imtihan edilmekteyiz.
Marifet, çoban Esved gibi teslim olup cennetteki makamına Resulüllah (as)’ın şahitlik ettiklerinden olabilmektir.
Marifet; “ Her kim Allah ve resulüne itaat ederse Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehitlerle ve salihlerle beraberdir. Bunlar ne kadar güzel arkadaştırlar.”(Nisa,69) diye anlatılan bahtiyarlardan olabilmektir.
Marifet; “... İşittik ve itaat ettik. Bağışlanma sendendir ve dönüş de sanadır.” (Bakara, 285 ) diyebilmektir.