Dolar (USD)
32.54
Euro (EUR)
34.91
Gram Altın
2454.41
BIST 100
9882.05
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

02 Ağustos 2022

Çizmeyi aşma!

İnsanların az bilip çok konuştuğu üç alan var. Her biri hassas ve derin ihtisas isteyen üç alan

“Siyaset, diyanet ve tababet.” Hemen hemen her sohbetin içinde bu üç alana girilir. Girilir ama girenlerin hemen hemen hiçbirisi bu alanlarda ihtisas sahibi değildir.

Bu alanların ilki siyasettir. İki kişi bir araya geldiğimizde hemen siyasete girer, hükümet kurar ve hükümet yıkarız. İktidara saydırır, muhalefeti yetersiz buluruz. Eğer iktidar yanlısı değil isek iktidarın yaptığı hiçbir yatırımı beğenmez, toptancılık usulü bütün yapılanları bir kalemde sileriz. Yüzlerce, binlerce, alanında ihtisas sahibi kişilerin yaptığı millet ve memleket adına güzel şeyleri değersizleştirir, adeta olmamış gibi davranırız. Ya da yapılanların yanlış olduğunu söyleyerek iktidarı eleştiririz. Koca koca projeleri, aylarca süren çalışmaları bilgi ve becerimize, ihtisas ve yetkimize bakmadan en yetkili ve en ehil sıfatıyla acımasızca eleştirir veya yok sayarız. Yeri gelir mühendis, yeri gelir mimar, yeri gelir avukat, yeri gelir siyaset bilimci, yeri gelir her şeyden anlayan biri gibi davranır ahkam keseriz. Alanında uzman olan yetkili ve ehil kişileri de dinlemez onların bir şeyden anlamadığını söyleyerek yerden yere vururuz.

Bu alanların ikincisi diyanettir. Hepimiz kendimizi din konusunda fetva verebilecek yetkide görürüz. Kur’an-ı Kerim’i değil derinlemesine bilmek, okumaktan aciziz ama her soruya bir cevabımız vardır. “Bunu da bu konuda yetkili kişiye soralım” demez, duyduğumuz üç beş yanlış şeylerle fetva vermeye kalkarız. Dini konuda yetişmiş ve ehil kişileri sırf kendi yanlış bildiğimiz doğrularımıza uymuyor diye kafir ilan ederiz.

Bu alanların üçüncüsü ise tababettir, tıp konusu. Birisi başım ağrıyor dediğinde etrafındaki bizler hemen ilaç tavsiye etmeye başlarız. Birisi belim ağrıyor demeye dursun neredeyse onu oracıkta ameliyat etmeye koyuluruz. Birinin söylediği metodu diğerimiz yanlış bulur kendi metodunun daha doğru olduğunu iddia ederiz. Hiçbir tıp bilgimiz yoktur ama uzman doktorlardan daha da uzman gibi reçete yazar ve tavsiyelerde bulunuruz. Bütün doktorları bir kalemde siler, asırlardır gelişen tıp birikimini yok sayarız. İşimize, kimliğimize, bilgimize, becerimize, ihtisas alanımıza bakmadan sağlıkla ilgili bir konu açılmaya görsün hemen doktor olur muayeneye başlar, adını bilmeyiz ama renk renk, çeşit çeşit ilaç tavsiye ederiz.

19.yüzyılda, Fransız ressamlarından Delacroix Paris’te bir resim sergisi açmıştı. Sergiyi gezenlerden bir kişi, büyükçe bir şövalye tablosunun önünde uzun süre durarak, yakından uzaktan ciddi ciddi seyreder, beğenmediğini belirten bir biçimde de başını sallarmış. Bu durum ilgisini çeken ressam yanına gelerek sormuş

-Bu tablo ile çok ilgilendiğiniz belli oluyor.

-Evet demiş adam. Şövalyenin çizmesindeki körük kıvrımlarında hatalar var.
-Pekiyi nasıl anladınız, işiniz bu mu?
-Ben kunduracıyım, çizme dikerim. Deyince ressam hemen tuvalini ve boyalarını getirerek adamın söylediği biçimde çizmeyi düzeltmiş ve gerçekten daha iyi olduğunu görmekten memnun olarak adama teşekkür etmiş. Fakat adam yine tablonun başından ayrılmadan, bu kez de şövalyenin pantolonunda ve kemerinde de hatalar olduğunu belirtince ressam terziliğinin olup olmadığını sorar. Terziliğinin olmadığını söyleyen bu çok bilmişliğe dayanamayan ressam:

-Bak dostum demiş, sen kunduracısın, çizmeyi aşma!

Çizmeyi aşmamalıyız.