ÇİZGİ VE ÇIKAR SAVAŞI
"Gerçekten insan, pek hırsı (ve sabırsız) yaratılmıştır." (Mearic, 19)
İnsanın belli bir yere kadar kendini düşünmesi ve çırpınması normaldir. Ancak kendi çıkarı için başkalarını çıkmaza sürüklüyorsa bu kabul edilemez... İnsanların hakkına girerek, hakkı olmayanı almaya çalışması "çıkarcılık" marazına işarettir...
Bugün insan, çıkar-çizgi çatışmasında zor sınavlar yaşıyor...
Çizgilerini korumakta zorlananlar, çıkar çukurlarında çürüyüp gidiyorlar... Çıkarlar, insanları acımasızlaştırıyor... Hayata sadece çıkar gözlüğü ile bakanlar, körleşiyor...
Menfaat savaşları meziyetleri, erdemleri mahvediyor...
Çıkar dünyasında amaçlar araçsallaşıyor... Çıkara, başarıya giden her yol mübahlaşıyor... Adeta bir yaşam biçimine, hayat felsefesine dönüşüyor...
Toplumun tüm katmanlarını kuşatan çıkarcılık, zamanla bir tutkuya, hatta tutsaklığa evriliyor...
Bu anaforda toplumun rotası, pusulası, çizgisi, kıblesi kayıyor...
Pragmatist, opurtünist, makyevalist, narsist ve egoist güdüler, gündemi ve gönlü kuşatıyor...
Çıkar imparatorluğu, yeryüzünü yaşanmaz hale getirdi... Değerlerini ayakaltı edenler, çıkarlarını baş tacı ettiler...
Değer-Yarar çatışmasında, insanımız sınıfta kaldı...
Bir çıkar yarışıdır başını aldı gitti; hatta daha ötesi çıkar savaşı yaşanıyor...
Evet, çıkarlarımız bizi baştan çıkarıyorsa, gözümüzü kişisel hırslar bürüyorsa, ilke, ölçü, kural, kutsal tanımaz hale geldiysek... Biz kimiz, neyi temsil ediyoruz?
Çıkarcının aidiyeti yoktur, doyumsuz arzuları vardır...
Bencildir, "biz"i yoktur...
Vefası, verası, takvası, dostluğu yoktur...
Kafasında, karakterinde, kimliğinde sadece menfaati vardır...
Her devrin adamıdır... Her kılığa giren, her renge bürünen, her telden çalan, her araziye uyum sağlayan, kıvraklar ve uyanıklardır...
Dostlarını korumaz, kollamaz, sadece kullanırlar...
Hep kendileri için yaşarlar... Başkaları için yaşama erdeminden yoksun kalan yalnızlardır...
Faydacı, fırsatçı, çıkarcı kurnazlığında oldukları için, fırsatları kaçırma "enayi"liğine düşmezler... Nasıl olsa "dünyaya bir defa gelinir" felsefesinden hareketle, maksimum fayda peşindedirler...
Öyle bir sarhoşluk ki, çıkarını put edinse de farkında olamaz... Hep işin kurnazlığındadır...
Çıkarı için satamayacağı hiçbir değer, yolda bırakmayacağı hiçbir dost yoktur...
O, güce ve güne göre yaşar... Güçlünün gözüne girmek için her yola başvurabilir...
Evet, Kabil'le başlayan bu süreç, salgın bir hastalık gibi topluma sirayet ediyor...
İsar, ihsan ve infakın durduğu yerde, ihtiraslar konuşuyor...
Nokta kadar menfaat için, virgül gibi eğilenlerin haddi hesabı yok...
Herkes "gemisini kurtaran kaptan" havasında... Bir de "kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez" hesabında olanlar...
Daha da beteri "davanın maslahatı" böyle gerektiriyor gerekçesine sığınarak savrulanlar...
Hatta işi "Allah'ın ayetlerini az bir ücrete satma" aşamasına getirenler...
Dinden nemalananlar... Dinin sırtından geçinenler... Dünya için ahiretini satanlar...
Rızay-ı Bari'yi ranta ve reytinge feda edenler...
Rıza'dan kopanların rotası kalmıyor...
Ramazan KAYAN