Çıra yakanlar
Şu sözü çok severim: “Karanlığa
kızacağına bir mum da sen yak.” Bazıları sadece eleştirir, yıkıp geçer. Hep karalar
ama sadra şifa tek harekette bulunmaz. Böyleleri asalaktır, üretmez kimseye
hayrı dokunmaz, söz ve nefes tüketir, insanları da kendinden bezdirir. 1970’li
yıllarda küçük şehrimizde elektrikler sıkça kesilirdi. Gece o zifiri karanlıkta
korkardım. Babam ayağa kalkar, bir yandan kibriti bulup yakar, mumun ipini veya
gaz lambasının fitilini tutuştururken benimle de konuşurdu. O, karanlığı
dağıtandı. Etrafı aydınlatan adamdı ve benim biricik kahraman babamdı.
Kültür sanat ve yayın
dünyamızda da çıra yakan, ışık saçan ve toplumu aydınlatan deniz fenerleri
vardır. Çıra Basın Yayın’ın yöneticisi Hasan Güler ile birlikte Çıra Edebiyat
Dizisinin editörü şair ve yazar Şakir Kurtulmuş da, zihinleri aydınlatan
eserleri irfanımıza kazandırıyorlar. Şakir Bey, edebiyat sanat dünyamızın
aranılan ve sevilen simasıdır. Toplum hayatındaki arızalarda da öne çıkan ve
durumdan vazife çıkarıp yük alan bir idealisttir. 15 Temmuz Destanı yazılırken
meydanlardaydı. Asrın Felaketi Maraş Depremi’nde yollardaydı. İnanıyorum ki
yarın Gazze için gönüllü seferberlik ilan edilse yine ilk kendisi koşacaktır. Biz
şimdilik kitaplarına bakalım:
Çiçekler
Hiç Solmasın, Kurtulmuş’un gezi ve mekân yazılarından
oluşuyor. Yetiştiği ve etkilendiği şehirleri anlatıyor: Bursa, Eskişehir ve
diğerleri. Tabii şehri şereflendiren şahsiyetleri de bize tanıtıyor.
Eskişehir’de Atasoy Müftüoğlu gibi. Farklı muhitleri ve kişileri dile
getiriyor. 70’nci sayfadan sonra “Edebiyat Yas Tutuyor” başlığını görünce
içimize bir hüzün çörekleniyor. Bu senenin 6 Şubatı’nda hepimizin yüreğini
yakan ve 11 ilimizi sarsan Kahramanmaraş merkezli depremden bahsediyor. Şehirlerle
birlikte yitip giden şair ve yazarların yanı sıra yıkıma uğrayan dergiler de
gözümüzün önünden geçiyor. Mesela Yitiksöz
dergisi ve Duran Boz’un “Maraş’tan Kara Haber Geldi” başlıklı keder yüklü
yazısı. Bir Sonsuz Yolculukta, Kurtulmuş’un
4.baskısı yapılan deneme kitabı. Burada da olaylar, kişiler ve hatıralar var.
Osman Sarı, M.Akif İnan, Mustafa Özçelik, Ramazan Dikmen, Hasan Aycın, Nurettin
Durman. Sonra dergi mekânları: Yedi İklim,
Ay Vakti ve diğerleri… Bir solukta
okuduğum yazılar demeti. Hiçbir Mevsime Sığmıyor
Kuşlar, edibimizin şiir kitabı. “Depremin Elleri”nde şöyle diyor:
“Şairlerin üzerini örtelim şiirle/Üşümesinler/Sabaha az kaldı/Tutamıyorum
ellerini depremin/Ölümün üzerine kar yağıyor.”
Eskimez ve yıpranmaz aşinalardan
Yaşar Akgül’ün Yeni Yazıyla Söylenmiş
Eski Türkçe Şiirler’de usta işi şiirler var. “İstanbul Hatırası” uzun,
anlamlı ve güzel. Lakin ona takatimiz yetmez, o vakit şu mısralarla yetinelim:
“Baş rolde oynayan, her zamanki ölümdü/Belki de son bölümdü, zaten
ayrılacaktım/Ben benim en çok ölme ihtimalimi sevdim/Bir ihtiyaç olduğunda,
yine buralardayım/Gökyüzünü bırakalım biz Allah’a bakalım/Kendimizi değilse de
imanımızı kurtaralım/Son dakika gelişmesi: Yine Filistin ve Gazze!/Teheccüde
kalkacağız, devamı gelecek şiirde.”
Murat Soyak Bursa’da
yaşıyor. Yıllar önce buluşup bir nebze sohbet etmiştik. Şimdi o muhabbete Gül Aydınlığı kitabını okuyarak devam
ediyorum. Yazar, edebiyat, fikir deryasına dalıyor ve oradan bize inci
mercanlar çıkarıyor. Her deneme yazısı bir keşif yolculuğu. Hafızamızı yoklayış
bir bakıma. Mehmed Âkif’ten Necip Fazıl’a, Ahmet Haşim’den Nihad Sâmi
Banarlı’ya, Sezai Karakoç’tan Sedat Umran’a birçok değerimizin resm-i geçidine
tanık oluyoruz. Mısraları ve hikmetleriyle geçip gidiyorlar, Bir şölen, şiir ve
fikir bayramı yaşıyoruz okurken. Kitap sadece Gül Aydınlığı değil, gönül ferahlıdır aynı zamanda. Bu eseri
okumak, hepimize iyi gelecektir.
Mümin Ali ve Evlad-ı
Fatihan’dır. Güneşi İpe Astık
kitabıyla bize coşkulu bir Rumeli selamı veriyor. Şiirleriyle içimizde Balkan
rüzgârı estiriyor. “Kediler Kraldır” şiiri, Kediname’nin
yazarı olarak beni alakadar etti ama ben “Birazdan” şiirinden nasiplenelim
derim: “Birazdan, her şey birazdan olur/Her şey birazdan/Mesela, birazdan
trafikte kırmızı lamba yanar/Her şey birazdan/Sıra sana birazdan gelir/Bir
doğum olur birazdan, ölüm de birazdan/Her şey birazdan olur/Ve her şey bir
ağızdan.”
Genç şairlerimiz
yetişiyor. Halime Erva Kılıç da Mitra
kitabıyla ümit vadediyor. Kitabın arka kapağını süsleyen şu mısralarıyla baş
başa kalalım: “Şu göklerde oynaşan balıklar/Kasırgalı günlerden sökerken
balkonumuzu/Biz en son o zaman bakmıştık babamla/Aynı balkondan aynı
gökyüzüne/Siyah ve çatık kaşlı bulutlardı/Uçurmasın diye beni rüzgâr/Uçtu
babam” İlhan Kurt’un Mesela’sından,
Yasemin Kapusuz’un Tek Kanatlı Senfonisi’nden,
Mevlüt Ceylan’ın Güller ve Çığlıklar’ından
bahsedecektim biraz da ama siz zaten hepsini okuyacaksınız. Ey Çıra’yı
yakanlar! Ömrünüz bereketli, yolunuz aydınlık, ışığınız bol, bahtınız açık,
hizmetiniz daim olsun!