Dolar (USD)
35.35
Euro (EUR)
36.51
Gram Altın
3029.32
BIST 100
9930.38
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
03 Kasım 2019

Çin-II

Xian, Çin’in tarihi başkenti.

Vaktiyle İpek Yolu, Xian’da başlıyor, Konya’da bitiyordu. Xian’ dan Konya’ ya kervanlarla bir yılda gelinebiliyordu.

Xian’ da o zamanki Müslüman tüccarlar bir semt oluşturdular ve bir Müslüman mahallesi kuruldu. O zamanlarda, takriben 700’lü yılların ortalarında o semtte yapılan cami, “Büyük Cami” adıyla halen de dimdik ayakta ve aktif olarak hizmet vermeye devam ediyor. Caminin cemaati Uygurlardan değil, “Müslüman Çinli”lerden oluşuyor.

“Xian Ulucamii” ve minaresi tamamen Çin mimarisi tarzında ahşaptan inşa edilmişler.

Çinli Müslümanlar, namaz için camiye geldiklerinde, bir ucunu sırtlarının ucuna kadar sarkıttıkları sarıkla namazlarını kılıyor, İslam’ın ilk asrının geleneğini sürdürüyorlar, sanki zaman tünelindesiniz, komünizme rağmen şapka devrimi yaşamamışlar.

Vakit namazının ardından yüksek sesle hep bir ağızdan tesbihat yapıyorlar.

Namaz sonrası, çıkışta, cemaate, Konya’dan götürdüğüm “Türk Lokumu” ikram ettim. Pek duygulanıp, ziyadesiyle memnun oldular. Caminin avlu kapısının dışına kadar eşlik edip uğurladılar.

Caminin etrafında Müslüman mahallesinin sokakları caddeleri uzayıp gidiyor. Bu mahallede Uygur mutfağının hakim olduğu “helal” restoranlar sıklıkla bulunuyorlar. Her yerde bizim çöp şişler var.

Uygur Müslümanları, Çin’de ayrımcılığa ve zulme maruz kalıyorlar.

Çin Komünist Partisi, sözde bütün dinlere eşit mesafede duruyor ama Uygurlara çok uzaklar.

Uygur erkekleri eğitim adı altında sıklıkla evlerinden alınıp, en az 5 yıllığına çalışma kamplarına, Sovyet Rusya’daki “Gulag Takımadaları” benzeri kamplara sevk ediliyorlar. Kamplarda “devrim dersleri”ne tabi tutuluyor, kamp sonunda sağ kalıp, evlerine dönebilir, geride bıraktıklarını bulabilirlerse ikinci bir eğitim kampına kadar bir süreliğine evlerinde kalabiliyorlar.

Zaman zaman Uygur köyleri, mahalleleri ikiye ayrılıp bir yarısı binlerce kilometre uzaklarda başka bir coğrafyaya yerleştiriliyorlar.

Anne kızından, baba oğlundan, akraba akrabadan sonsuza değin kopartılıyor.

Çin’in, Çinli olmayanlara tahammülü yok.

Çin’de 7 parti var ama Komünist Parti hep iktidarda.

Muhalefet partileri de şunlar:

— Komünist Partiyi Sevenler Partisi,

— Komünist Parti Dostları Partisi,

— Komünist Parti Hayranları Partisi,

— Komünist Parti Evlatları Partisi,

— Komünist Parti’ nin Yolu Partisi,

— Komünist Parti’de Birlik Partisi,

— Komünist Parti Aşıkları Partisi gibi...

Çinlilerin, % 50-60 kadarı ateist.

Çin’de nüfus kontrolü artık uygulanmıyor, 2 yıl önce kontrol kaldırılmış. Hatta doğum teşvik edilmeye başlanmış, çünkü Çin “huzur evi”ne dönmüş.

Hızla çalışma hayatına kayan Çinli hanımlar, evlenmekten kaçınıyor, Çin erkekleri evlenecek kız bulmakta zorlanıyorlar.

Çinliler, 5 bin karakterden oluşan alfabelerini binlerce yıldan beri kullanıyorlar. Lise son sınıfa kadar, öğrenilen karakter sayısı nerdeyse 20 binii buluyor. Sıradan bir Çinli günlük hayatta 5 bin karakterle okuyup yazıyor.

Çinliler, sağdan-sola, yukarıdan aşağıya yazıyorlar.

Çin, bunca karmaşık ve zor alfabesi ile dünyanın sayılı gelişmiş ülkelerinden biri, hatta dünyanın 2. süper gücü.

Demek ki, gelişmek ve kalkınmak için “harf devrimi” gerekli değilmiş.

Acaba biz daha ne yanlışlar yaptık?

Bizim eski alfabemizin de, yenisi gibi sadece 29 harfi mevcuttu.

Çinlilerin % 96’sı bu zor alfabeye rağmen okuma yazma biliyorlar.

Çin bütün atılım ve gelişmesini, nerdeyse, son 15-20 yılda yapmış.

Dünyanın en sayılı zenginleri arasında bazı Çinliler var.

Daha dün “maaşlı bir proletarya” iken bugün “Dünyanın en zengini” nasıl olunur?

“Marksizm’in Mucizesi”(!) bu olmalıdır.

İşçilikten patronluğa geçişte “yan cepler” iyi çalışmış...