Çin depremi
Geçtiğimiz hafta küresel mali piyasalarda meydana gelen deprem şiddetini arttırarak hafta başında "Kara Pazartesi" yaşanmasına sebep oldu.
Asya'nın ardından Avrupa ve ABD'yi de sarstı.
Şanghay Borsası son 8 yılın en düşük seviyesine inerken, AB ve ABD endekslerinde kayıplar gün içinde yüzde 5'lere çıktı.
Avrupalı şirketlerin piyasa değerindeki düşüş bir günde 400 milyar Euro'yu aştı.
Üç haftalık kaybın ise 1 trilyon Euro'yu bulduğu hesaplanıyor.
Her ne kadar tepki alımlarıyla borsalar toparlandı ve Çin Merkez Bankası'nın faiz indirimi hamlesi ile panik havası şimdilik dağıldı ise de piyasalarda endişe sürüyor.
Peki borsaların çakılmasına ve mali piyasaların dalgalanmasına sebep olan gelişme neydi?
Uzmanlar piyasalardaki sarsıntıyı Çin ekonomisinin yavaşlamasına bağlıyorlar.
Bizce buzdağının görünen yüzü.
Temel sorun, finansal sistemin reel ekonomiden kopması ve finansal ürünlerin denetimsiz bir şekilde birbirine bağlanarak çoğalması ve genişlemesiyle balon oluşturmasıdır.
2008 krizi de türev ürünlerin balon yapmasından patlak vermişti.
Ayrı bir yazı konusu.
Biz Çin'e dönelim.
20 yıldır yıllık yüzde 9'a yakın birortalama büyüme hızı tutturan Çin ekonomisi son dönemde yavaşladı.
Yanlış anlaşılmasın.
Büyüme hızı yüzde 3-4'lere değil, yüzde 7'ye düştü!
Bu oranda düşüş bile başta gelişmekte olan ülkeler olmak üzere küresel ekonomiyi sarsmaya yetiyor.
Çünkü dünyanın ikinci büyük ekonomisi Çin; kömür, alüminyum, nikel, çinko, demir, petrol gibi dünya emtialarının en büyük müşterisi.
Geçen yıl 2 trilyon dolara yakın ithalat yaptı.
Ekonomisi yavaşlayınca haliyle ithalatı azalıyor, dolayısıyla Çin'e mal satan ülkelerin dış ticaret dengeleri bozuluyor.
Emtiaya talep azalınca, arz-talep kanunu gereği fiyatları da düşüyor.
Petrol 6,5 yılın en düşük seviyesinde.
Brent petrolün varil fiyatı 43 dolara kadar geriledi.
Keza bakırın tonu da 6 yıl öncesi fiyatına döndü.
Ayrıca Çin'in elinde 1 trilyon 270 milyar dolar değerinde ABD hazine tahvili bulunması da piyasaları diken üstünde tutuyor.
Çin Merkez Bankası büyümeyi hızlandırmak için bir müddettir piyasaya müdahale ediyordu.
Ancak başarılı olamadı.
İki hafta önce devalüasyona gitti.
Yuanın değerini yüzde 3 oranında düşürdü.
Amaç ihracatı arttırmak suretiyle büyümeye ivme kazandırmak.
Ne var ki dünyada hüküm süren küresel durgunluk ihracat artışını sınırlıyor.
Öte yandan yuanın değer yitirmesi Çin'in ithalatında daralmaya yol açacak.
Bu durum ise ihracatçı ülkeleri sıkıntıya sokacak.
***
Türkiye, küresel dalgalanmalardan etkilenen ülkelerin başında geliyor.
Siyasi belirsizlik, dış finansman açığı, terör eylemleri, bu sarsıntıyı şiddetlendiren etkenler.
Kurlar fırladı, borsa çakıldı, faiz yükseldi.
Bu kaos ortamında bardağın dolu tarafına da değinelim.
*Euro'nun dolar karşısında değer kazanması,
*Petrol ve emtia fiyatlarının ucuzlaması,
*Dünya piyasalarının allak bullak olduğu bir süreçte FED'in faiz artırımına gitme ihtimalinin zayıflaması,
Türkiye'nin lehine gelişmeler.