Çin, Afrika ve göç
Resmi rakamlara göre bugün itibariyle Çin’de 1,4 milyardan fazla insan yaşıyor. Hakim unsur Han ulusu olmakla beraber Zhuanglar, Huiler, Mançurlar, Uygurlar, Miaolar, Yiler, Tujialar, Tibetliler, Moğollar ve çok sayıda diğer küçük unsur Çin’de hayatlarına devam ediyor.
Bunlarla
beraber dünyanın birçok ülkesinde Çinlilere rastlamak mümkün. Milyonlarca
Çinli; Tayland, Malezya, Amerika, Kanada, Avustralya, Endonezya, Singapur,
Güney Afrika gibi yüze yakın ülkeye dağılmış ve yayılmış durumdalar.
Kimileri
rejim sebebiyle kimileri ekonomik gayelerle bu ülkelere dağılmış durumdalar.
Bir şekilde yeryüzüne yayılan bu insanlara oranla Çin’de kalan ve özellikle alt
ekonomik sınıfı oluşturanlar çok daha şanssızlar. Çin coğrafyası her geçen gün
bu kadar çok insanı kaldırmakta, barındırmakta ve bir arada tutmakta
zorlanıyor.
Çeşitli
Amerikan düşünce kuruluşlarının raporlarında 2030 yılına kadar artan nüfus,
iklim krizi, gıda krizi, ekonomik krizler ve olası savaş tehditleri nedeniyle
300 milyondan fazla Çinlinin dünyanın dört bir yanına dağılacağı iddia
edilmekte. Bahsi geçen rakam dünyanın gelmiş geçmiş en büyük ve en yıkıcı
göçünü işaret ediyor. Her geçen gün artan nüfusu ile sıkışmaya başlayan
Çinliler için yeni yerleşim alanları bulmak son derece
önemli.
Çin
hükümetinin en çok yatırım yaptığı yerler ve son dönemdeki Çinli nüfusun
kıtadaki yoğun artışı göz önünde bulundurulduğunda Çinlilerin “yeni dünya”
olarak Afrika’yı seçtikleri anlaşılıyor.
Kıtada
halihazırda 1 milyardan fazla insan yaşıyor. Uluslararası kurumların tahminleri
dahilinde 2050 yılında Afrika’daki yerleşimin 2 milyarı aşması ve 2030 yılına
kadar da 5 trilyon dolarlık bir ekonominin oluşması bekleniyor.
Günümüz
itibariyle Afrika’da üç kattan yüksek veya üç kilometreden uzun yolların
neredeyse tamamı Çinliler tarafından inşa ediliyor.
Kuşak
ve Yol Projesi kapsamında Afrika adeta baştan
dizayn ediliyor. Çinliler tam anlamıyla müthiş bir oyun sahası bulmuş
durumdalar. Toplam 150 milyar dolardan fazla borç verdikleri kıta ülkelerinin
her birinde alt yapı yatırımlarıyla beraber en başta dünyanın en kıymetli maden
yataklarında madencilik yatırımlarını, petrol, gıda üretim ve işletmeciliği,
kamu hizmetleri, telekomünikasyon, liman yapımı ve
işletmeciliği, ulaşım gibi birçok alanda çılgın projeler takip
ediyor. Toplam yatırım tutarı 300 milyar doları aşmış durumda ve Çin an
itibariyle kıtaya en çok yatırım yapan ülke konumunda.
Diğer
yandan Çin şu an kıtanın en büyük ticaret ortağı da olmuş durumda. Kıtada
binlerce Çinli firma faaliyette ve kıta ile Çin arasında ticaret hacmi 250
milyar dolara çok yaklaştı.
Fabrikaya
dönüştürülen ve borçlarla esir alınan Afrika, Kuşak ve Yol Projesi kapsamında
tam anlamıyla bir ticaret ve üretim merkezine dönüştürülüp “yeni dünya”ya
çevrilirken Çin’den hızla göçler devam ediyor, kıtadaki Çin nüfusu sistematik
bir şekilde katlanarak artıyor.
Yol
geçmeyen, terse kalmış, geri kalmış bir verimli bir köye, yolunu hazırlamak,
toprağını ıslah etmek, etrafını güzelleştirmek suretiyle yapılan muazzam bir
yatırıma benzeyen süreç Çin açısından meyvelerini vermeye başlamış durumda.
Gerek siyasi gerekse ticari açıdan Afrika’nın, sevseler de sevmeseler de bir
numaralı yakını-müttefiki olmayı başarmak üzereler.
Çin’den
sadece Afrika’ya değil tüm dünyaya göçlerin hızlanacağını ama özellikle kıta da
ciddi şekilde yoğunlaşacağını, artan Çinli nüfusu ile beraber kültürel
değişimin başlayacağını, zamanla bu değişimi siyasal süreçlerin takip edeceğini
ve çeyrek aşırı aşmayan bir zaman periyodu sonunda Afrika’dan kuzeye doğru bu
defa Afrikalıların göçe mecbur kalacağını ömrü olanlar hep beraber
izleyecekler.
Çin’den
başlayan bu göç kültürel, ekonomik ve siyasi birçok olayın gelişmesine neden
olarak ve başka göçleri tetikleyerek dünya siyasi haritalarında büyük
değişimlere neden olacak.
Dünya
tarihine dönüp baktığımızda küresel medeniyetin 5 kez çöktüğünü ve bu
çöküşlerin tamamının kontrolsüz büyük göçlerle olduğunu görüyor ve Çin’den
başlayan bu sessiz göçün insanlık adına dramatik değişikliklere sebep olacağını
düşünüyorum.