Dolar (USD)
35.36
Euro (EUR)
36.55
Gram Altın
3030.48
BIST 100
9942.07
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Ekim 2019

Çin

Geçtiğimiz günlerde bir Çin seyahatim oldu. Pekin, Xian, Hangzou, Suzhou ve Shangai’yı gördüm.

Bu şehirlerin en küçüğünün nüfusu 6 milyon, Pekin 15, Şanghay 30 milyon.

Gezdiğim şehirlerde, yollar, kaldırımlar, kavşaklar çok bakımlı, yeşil alanların peyzajı son derece düzgündü. Yanınızdan geçen otomobilleri bizdekilerden bir derece daha modelli, insanların giyim kuşamları gayet düzgündü.

Hiç dilenci görmedim, pejmürde kıyafetli olanına rastlamadım.

Yakın zamanlara ait seyahat anılarında, sıklıkla yere tükürmelerinden yakınılmış, ama yere tükürüldüğüne hiç şahit olmadım. Belli ki eğitilip, uyarılıyorlar.

Sokaklarda hiç başıboş köpek, kedi yok.

Çinlilere “Sarı Irk” denmesine rağmen bir tek bile sarı Çinli görmedim. Hep siyah saçlılar. İçlerinde sanki bizden biraz daha fazla oranda “çok beyaz” tenli olanları var.

Hiç uzun saçlı, saçlarını at kuyruğu bağlamış erkek görmedim, erkekler hep kısa saçlı.

Pekin’de Dünya’nın 7 harikasından sayılan Çin Seddi’ni, Yasak Şehri, Tiananmen Meydanı’nı gördüm. Tiananmen Meydanı’nda Mao’nun mozolesine 15 saniye uzaktan el sallamak için kilometrelerce kuyrukta, saatlerce bekleyen, Çin’i, Mao’nun yarattığına “inandırılmış” Çinlileri gördüm.

Çin Seddi, bizim sandığımızın aksine Türklere karşı yapılmamış. Öyle söylendi. Şayet böyleyse, galiba “Bir Türk, Dünya’ya bedeldir” sözü gibi bize gaz verilmiş.

Osmanlı Türk İmparatorluğu gibi insanlık tarihinin kaydettiği en yüksek zirve dururken, aslında, bizim böyle şişirilmelere hiç ihtiyacımız yok. Sanki, böyle taktiklerle “Osmanlı” ile irtibatımız kısıtlanıyor, Osmanlı’yı “pas” geçirtiliyoruz.

Osmanlı’nın ölüsü bile korkutuyor.

Çin Seddi, bir savunma aracı olduğu kadar, belki daha ziyade, kuzeylerindeki ülkeler ile Çin arasında gümrük kapıları görevi görmüş.

Çin ekonomisi, 1800’lerde dünya ekonomisinin % 30’uymuş. Tarih boyunca çoğu kere hep böyle olmuş.

İngilizler, 1800’lerde Çin’e “afyon” sokarak Çin ekonomisini mahvedip %4’lere düşürmüşler.

Pekin’den, Xian’a hızlı trenle gittim.

Tren iki şehir arasında hemen hiç durmadan, saate 300 km sabit hızla 5,5 saat gitti. Trenin iç konforu bizim Konya-İstanbul hızlı treninden bir derece aşağıda. Ancak hızı hiç bir zaman, bizim hızlı tren gibi yer yer 50 km’lere düşmüyor.

Pekin-Xian arası bizim Bolu-İstanbul arası gibi hep yemyeşil, sulak, verimli araziler, yol boyu hep kentsel dönüşüm gözlüyorsunuz, terkedilmiş eski köyler, semtler, hemen yanına inşa edilmiş devasa, yüksek katlı binalar sürüp gidiyor.

Xian, Terra Kota savaşçıları adı verilen yeraltında gömülü bulunan 8 bin asker heykelleri ile ünlü. Zamanın imparatoru tarafından öbür dünyada kendini korumaları için yaptırılmışlar. Heykeller testi toprağından yapılıp pişirilmişler. Çoğunluğu günümüze kadar sağlam ve bozulmadan ulaşmışlar, keşfedilmeleri daha çok yakın bir tarihte olmuş. Her bir askerin yüz şekli kulak memelerine varıncaya kadar farklı yapılmış. Ayakkabılarının tabanlarına kadar her detaya özenilmiş. Heykellerin içi testi gibi boş, elimle muayene ettim, duvar kalınlıkları, üç parmak kadardı.

Çinlilere, Avrupa’nın plaja gitme, güneşlenme salgını ulaşmamış, Çinliler bunu hiç kabullenmemişler. Esmerleşmeyi köylüleşme kabul ediyorlar.

Kilolu Çinli pek az, yüzde 1-2 kişiye ancak kilolu denilebilir, onlar da “obes” sayılmaz.

Çinliler ekmekle hemen hiç tanışmamışlar. Çin’ de ekmek bulmak nerdeyse imkansız, tatlı da aynı şekilde asla sofralarında yer almıyor.

İbn-i Batuta’da okumuştum; Moğollar da tatlı yemeyi ayıp sayarlarmış.

Yemekleri biraz da Budizm’in etkisiyle hep sebze ağırlıklı. Çin ördeği bile tadımlık yeniyor.

Böcek, yılan, akrep, kedi, köpek, zannedildiğinin aksine Çinlilerin geleneksel yiyecekleri olmayıp, komünist rejimin fiyaskosu sonucu, 70’li yıllarda açlık-kıtlık baş gösterince o yıllarda “menü”ye girmişler. Öylesine açlık çekmişler ki karınca ile karın doyurmak zorunda kalmışlar.

Çin bu sefillikten, “serbest piyasa ekonomisi”ne geçişle yakasını sıyırdı.

Burada bir parantez açmak durumundayım. “68 kuşağıyız” diye bugünlerde böbürlenenler şayet muvaffak olsalardı, 80’lerde ülkemiz de “Komünist” olacaktı. Biz de Çinliler gibi karınca yemek durumunda kalacaktık.

Komünizm, hangi ülkeye bulaştı ise o ülkeyi mahvetti. Sovyetler, Varşova Paktı ülkeleri, Kuzey Kore, Küba hepsi bu mahvoluştan nasiplerini aldılar.

Bu sivri zekalılar Türkiye’nin o yıllarda 5 bin evladını katlettikleri, Türkiye’nin onlarca yılını çaldıkları yetmiyormuş gibi, “Gezi Rezaleti” ile ikinci hamlelerini yapıp, Türkiye’yi tökezlettiler.

Tarihin “68 kuşağı”nı ve onların uzantısı “Gezi Rezilleri”ni böyle anacağından emin olabiliriz.

Haftaya “Çin”e devam inşallah...