Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
08 Aralık 2019

Cilt sanatımızı yaşatan dehâ

İslam Seçen… Cilt sanatını hem Türkiye’de sevdiren hem de İslâm aleminde yaygınlaştıran değerli bir sanatkâr, muhteşem bir çınar ve gönül adamıydı.

Ebedî âleme uğurladığımız İslâm Seçen, klâsik sanatlarımızı en iyi bilen, bilhassa cilt sanatımızı ihya eden ve yaşatan bir üstadımızdı. Cilt sanatını hem Türkiye’de sevdiren hem de İslâm aleminde yaygınlaştıran değerli bir sanatkâr, muhteşem bir çınar ve gönül adamıydı.

Talebeler yetiştirdi

Yıllardan beri sanata emeğini ve yüreğini veren, bu sahada iyi talebeler yetiştiren İslam Seçen, 1936 yılında Kosova Priştine’de doğmuştu. Yani “evlâd-ı Fatihan”dı. İlk ve orta öğrenimini burada tamamlamıştı. 1952’de Kosova İpek kasabasında Güzel Sanatlar Akademisi’nde tahsile devam etmiş, burada üç yıl eğitim gördükten sonra İstanbul’a gelmişti.

Önce resim sonra hat

Türkiye’de 1957 yılında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’ne ikinci sınıftan başladı. Önce ‘Resim’ bölümüne girdi, daha sonra ‘Hat’ kısmına geçti. İç mimari, heykeltıraşlık gibi pek çok sanatı öğrendi, en sonunda da cilt ve hat sanatında karar kıldı. Bu sanatlar arasındaki münasebetler üzerinde durdu, araştırmalar yaptı. Hocaları, Necmeddin Okyay, oğlu Prof. Dr. Sacit Okyay ve Prof. Emin Barın’dır. Sacit Beyden klasik cilt dersleri, Emin Barın’dan modern cilt ve kaligrafi dersleri aldı. Bu üç hocadan istifade etti ve onlara ‘hayrü’l halef’ oldu. 1960 yılında Güzel Sanatlar Akademisi’nden diploma aldı. Bir sene sonra da Yüksek Dekoratif Sanatlar Bölümü’nden mezun oldu.

Cilt ve Patoloji Servisi

1961 yılında Süleymaniye Kütüphanesi’de Cilt ve Patoloji Servisi’ni kuran sanatkârımız, 1973 senesinde Kültür Bakanlığı tarafından başuzmanlığa tayin edildi. 27 yıl boyunca Süleymaniye Kütüphanesi’nde hizmet eden İslam Seçen, 1977 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, Yüksek Dekoratif Sanatlar Bölümü, Geleneksel Türk Sanatları Kürsüsü’nde Türk Ciltçiliği derslerini vermek üzere öğretim görevlisi olarak vazifelendirildi. 1969’da Portekiz’in başkenti Lizbon’daki Gulbenkian Müzesi’ne davet edildi. Bu ülkede meydana gelen sel felaketinde zarar görmüş İslam yazma eserlerini inceledi, bu konuda görüş bildirmek için iki ay müzede çalıştı. 2001 yılında yaş haddinden emekli oldu. Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü, Cilt Ana Sanat Dalı’nda Klasik Ciltçilik dersleri verdi.

Bu alanda 60 yıl

Cilt sanatının unutulmaması, daha çok yaygınlaşması ve benimsenmesi için ne gibi çalışmalar yapılmalıdır? Bu sorunun muhatabı olan Hocanın tavsiyesi, iyi bir eğitiminin verilmesi gerektiğiydi. Ciddi bir eğitimle bu sanatımız, eski ihtişamlı devrine dönebilir; toplumdan ve bilhassa gençlerden yine ilgi görebilirdi. Bu sanatın sırlarını herkese fısıldayan ve 60 yıldan beri talebe yetiştiren, İslam Seçen idi. Elinden binlerce cilt geçen Hoca, “dünyabizim” sitesinden Fatma Toksoy’un sorularına cevap verirken kendisini etkileyen ciltlerle ilgili görüşünü şöyle açıklamıştı: “Daha çok okuyan mı bilir, yoksa gezen mi bilir? Bence gezen, dolaşan gözleriyle gören çok bilir. Dünyanın neresine gidersem gideyim karşıma şahane diyebileceğim sanat ve eserler çıktı. Amma ben Osmanlı eserlerine ve sanatlarına hayranım. Doymadım ve doyamadım ve bu cümleleri söylerken hayranlıktan titreyerek diyorum ki dünyaya bir daha gelsem, aç kalacağımı bilsem bile gene Güzel Sanatlar Akademisi’nde okurdum. Aslında hâlen de okuyorum. Ölünceye kadar okuyacağım ve çalışacağım.”

Azim, aşk ve iman

Yaşı 83’e gelmişti ama azminden, aşkından, şevkinden ve imanından hiç bir şey kaybetmemişti. Muazzam bir medeniyetin mirasçısı olduğunun farkındaydı. Bu medeniyetin ihtişam ve zarafetini eserleriyle gösterebilmek için titizleniyor, uğraşıyordu. Bu ne kutlu bir heyecandı ki, yaşıtları istirahate çekilirken o neredeyse son nefesine kadar sanatla ilgilendi ve gençlere tavsiyelerde bulundu. Bu kutlu heyecana hürmet edilir. İyi ki, böyle elleri öpülesi aziz hocalarımız oldu. İyi ki, hattat Hâmid Aytaç, Süheyl Ünver, Mustafa Düzgünman, Ali Alparslan gibi mübarek sanatkârlar, ahlak ve fazilet âbideleri aramızda yaşadılar. Bugün ebedî âleme göç etmiş olsalar da hatıraları, eserleri ve talebeleriyle aramızda yaşıyorlar.

Sohbetini dinlemiştik

İslam Seçen Hocayı Çemberlitaş’taki “Emin Barın Atölyesi”nde bir kaç defa ziyaret etmiştim. ESKADER adına düzenlediğimiz “Bâbıâli Sohbetleri”ne davetimi kırmamıştı. Nezaket sahibiydi ve bu konuda da bize örnekti. 26 Kasım 2015 tarihinde gelmiş ve bize “Cilt Sanatında İhtişam ve Zarafet”i anlatmıştı. Sohbetinden çok istifade etmiştik. Kendisine yöneltilen sorulara açık cevaplar vermişti. Bilhassa cilt sanatının geçmişten günümüze gelişini, nasıl yapıldığını, gereken aletleri, cilt sanatkârlarının eserlerine hicaplarından imza atmadıklarını etraflıca anlatmıştı.

Sanatı rüyada görmeli

İslam Seçen konuşmasının ilerleyen bölümünde özetle şunları söylemişti: “Klasik sanatlarımızda büyük ilerleme var. Hat, Minyatür, Tezhip, Ebru ve diğer sanatlarımızda. Belki de en az ilerleyen bizim cilt sanatımızdır. Ama onda da eskiye göre güzel gelişmeler görüyorum. Sanatta sabır, azim, irade, gayret şart. Sanatla uğraşan sanatı rüyasında görmeli, onunla yatıp kalkmalı, bir bakıma kendisini sanata feda etmeli. Herkes sanata çalışır ama herkes sanatkâr olamaz, herkes hat sanatında çalışır, ama bunların hepsi hattat olamaz. Bir gün bir sergi için Viyana’ya gitmiştik. Oradaki Avusturyalı sanatçılar dönüp bize dediler ki: ‘Atalarınız Viyana’ya kadar gelmiş, buraları fethetmişti, siz de sanatınızla Viyana’yı fethettiniz.’ Bu söz bizi çok mutlu etmişti.”

Zevkle dinlediğimiz bu toplantıdan bir kaç gün sonra da Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte Katar’a gitmiş ve bu İslam ülkesinde 60 eserden meydana gelen “Cilt Sanatı Sergisi”nin açılışına katılmıştı.

Mücellitlerin piri

“Mücellitlerin piri” ve klasik cilt sanatının en büyük temsilcisi kabul edilen İslam Seçen’in 30 Kasım 2019 tarihinde vefatı, sanat dünyasını üzdü. Fatih Camii’nde kılınan cenaze namazına pek çok sanat, ilim ve kültür insanı ile talebeleri katıldı. Ardından Yeni Kozlu Mezarlığı’na götürüldü. Burada da kalabalık bir seven kitle, defin işleminde bulundu. İslam Seçen, dualar ve okunan Kur’an-ı Kerim eşliğinde toprağa verildi.

İlmini paylaşırdı

Şüphesiz İslam Seçen, tevazuuyla, birikimiyle ve dostluğuyla unutulmayacaktır. Ama naçizane kanaatimce o paylaşmayı bilen, talebe yetiştiren ve bildiklerini aktarmaktan esirgemeyen gönül zenginliğiyle her zaman hürmet ve muhabbetle hatırlanacak, hayırla yâd edilecektir. Klasik cilt sanatını ehil hocalardan öğrenen ve 60 yıldan beri geliştiren ve öğreten bir sanatkârdı. Şükürler olsun ki kıymeti son yıllarda daha çok bilindi.

Yaşayan İnsan Hazinesi

Binlerce yazma eseri restore eden, bir çok kurumdan ödüller alan İslam Seçen, 2012 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ‘Yaşayan İnsan Hazinesi’ seçilmiş, Cumhurbaşkanlığı Ödülü’nü de almıştı. Sevindirici bir gelişme de şuydu ki, son dakikaya kadar dinî vecibesini yerine getiren ve okuduğu Kur’an-ı Kerim’i mezarlıkta dinlediğimiz FSMVÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. M. Hüsrev Subaşı, İslam Seçen’in vefatının geleneksel Türk Sanatları camiası için büyük bir kayıp olduğunu belirterek, beş yıl boyunca üniversitede ders verdiği cilt atölyesine hocanın adını vereceklerini duyurdu.

O, sanata olan sevdasından dolayı oğluna Ebru adını vermişti. İslam Seçen’in ruhu şad, kabri nur, mekânı cennet, menzili mübarek, makamı âli olsun. Bütün sevenlerine, bilhassa sanat camiasına sabır ve başsağlığı diliyorum.