Çıldırmış olmalılar!
25 Nisan 2015 günü bilindik bir paralel tezgahla karşı karşıya kaldık. Artık açık oynuyorlar. Devlet içinde örgütlenmiş taşeron bir örgüt var mı yok mu ikilemi yaşayanlara da kesin ve net bir şekilde cevap vermiş oldular. Buna rağmen hala inanmayan varsa onlara diyecek lafımız yok! Cumartesi günü gerçekleşen hadise şu; İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Metin Özçelik, Sulh Ceza Hakimlerinin tamamını devre dışı bırakarak 75 polisin tahliye talebinin İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Mustafa Başer tarafından karara bağlanacağını açıkladı. Bu karardan birkaç saat sonra Hakim Mustafa Başer Tahşiyeciler kumpasından tutuklu 75 sanığın tahliyesine karar verdi. Bu ilginç karar 10. Sulh Ceza Hakimliği'nin verdiği bir kararla "yok hükmünde" kabul edildi. Peki, bu ne demek? İşi bilene soralım. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir Sabah'tan İsa Tatlıcan'a verdiği röportajda öncelikle mahkemeler hakkında bilgi veriyor. Buna göre Sulh Ceza Hakimlikleri geçtiğimiz yıl 6545 sayılı bir kanunla kurulmuş. Görevleri soruşturma sırasında savcılığın ihtiyaç duyduğu hakimlik kararına vermek. Tutuklama ve tahliyeler de bu görev cümlesinden.. Soruşturma sırasında savcılık bir kişinin tutuklanmasını istiyorsa bunu Sulh Ceza Hakimleri yapar. Tahliye istenirse bunu da Sulh Ceza Hakimleri yapar.
Cumartesi günü ise Asliye Ceza Hakimi reddi hakim talebini yerinde bularak bütün Sulh Ceza Hakimliklerini devre dışı bırakarak davayı Asliye Ceza Hakimliğine veriyor! Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir ise bu duruma "Bütün Sulh Ceza Hakimlerini reddedemez. Veremez ama diyelim böyle bir garip karar verdi. Böyle bir durumda HSYK'ya yazması ve oradan bir Sulh Ceza Hakimi görevlendirilmesi talebinde bulunulması gerekirdi. Keyfine göre hakim belirleyemez" diyerek açıklık getiriyor. Ayrıca bu arkadaşların görevini kötüye kullandıklarını, deyim yerindeyse bir kamikaze saldırısında bulunduklarını da ekliyor. Ne var ki bu büyük tezgah hemen bertaraf edildi ve HSYK gereğini yaptı. "Paralel yapı" soruşturmaları kapsamında tutuklular hakkında tahliye kararı veren iki hakim ve 3 polis hakkında tahliye kararı veren nöbetçi hakim de, haklarındaki soruşturma sonuçlanıncaya kadar tedbiren açığa aldı. Olması gereken de buydu..
Paralel örgüt ise her zamanki kurnazlığıyla "adalete kumpas" adlı ilginç bir algı operasyonu yürütüyor. Yayın organlarına ve devşirdikleri yazarlarına bakacak olursanız ortada olağanüstü bir hak gaspı söz konusu. Bunun nedeni ise AK Parti'nin intikamcı çıkarları! Kısacası çıldırmış gibi hareket ediyorlar. Gözleri hiçbir şeyi görmüyor. Ne var ki bu konuda da aranan kamuoyunu bulamadılar. Çünkü halkın güvenini ve teveccühünü tamamen yitirdiler.
Bir de bu tür operasyonları başarısızlıkla sonuçlandığında dillerini doladıkları bir şey var. Darbe dönemlerinde bile böylesi yapılmadı diye başlıyorlar sözlerine..Darbe dönemlerinde kış uykusuna yatan, görmezlikten gelen hatta onlarla kol kola yürüyen bu yapının iki de bir "darbe dönemleri" demesi de tam bir iki yüzlülük. Ya hu siz darbe döneminde olsaydınız gıkınızı çıkaramazdınız be! Nitekim çıkaramadınız da! Hatırlar mısınız? Fethullah Gülen'in 28 Şubat'ta Çevik Bir'e yazdığı mektup şu satırlarla başlıyordu;
"Sayın Komutanım;
Son günlerde medyamızda yeniden gündeme gelen ve yanlışlıkla ismimle birlikte anılan okullarla ilgili olarak, şu birkaç satırla huzurlarınızı işgal edeceğim için yüksek af ve hoşgörünüze sığınıyorum. "Yanlışlıkla ismimle birlikte anılan okullar" ifadesini kullandım. Bir defa, bizzat Atatürk gibi, bir enkazın üzerinde büyük bir devlet kurmuş askeru00ee, siyasu00ee ve idaru00ee bir dahu00ee bileu2026Ve mektubunu şu satırlarla sonlandırıyordu; "u2026devletimiz, zaten kendisinin olan bu okulları dilediği zaman devralabilir. Kaldı ki, bu okullar zaten devletimizin olduğu için, böyle bir devirden söz etmek bile abestir."
Karşılarında hukuk tanımaz cuntacıları bulduklarında tüm okullarını cuntacıların emrine veren bu yapı hukukun ve demokrasinin işlediği özgür bir ülkede dershaneler üzerinden ülkeyi ateşe atmaktan geri kalmadı. Her türlü yola başvurmaktan kaçınmadılar. Cuntacılara hürmetkar bir dil kullanan bu yapının, halkın oylarıyla iktidar olmuş bir liderine ne türlü aşağılık hakaretlerde bulunduklarını hepimiz biliyoruz.
Hukukun işlemediği, cuntacıların adamı patlıcan gibi oyduğu bir ülkede kuzu gibi olan bu yapının demokrasinin, hukukun ve barışın tesis edildiği bir ülkede çıldırmış gibi kamikaze saldırılarında bulunmaları manidardır. Yaptıkları operasyonlarla ne kadar da ülke aleyhtarı olduklarını göstermiş oluyorlar. Bu yüzden kamuoyu oluşturamıyorlar. Ve bu yüzdendir ki çıldırmış gibi hareket ediyorlar. Evet, karşımızda profesyonel bir yapı var ve neler yapabileceklerini kestiremiyoruz. Bu yüzden bilhassa bu dönemde çok ama çok dikkatli olmak durumundayız. 7 Haziran seçimleri büyük önem arz etmektedir. Sivil anayasa, başkanlık istemi en mühimi de çözüm süreci ve bölgenin huzuruu2026 Hedefte yine Türkiye var. Gladyo'nun taşeronluğunu yapan derin yapılanmalar karşısında başta MİT her türlü önlemi almak durumundadır. Seçimler sonrası ülkeyi karıştırmaya dönük türlü tezgahlar devreye girecektir. Ülkenin ehl-i vicdan sahibi, barış yanlısı cesur insanlarına büyük sorumluluk düşmektedir. Ancak ne yapsalar çaresi yok. Avuçlarını yalarlar. Bu ülkeyi kimseye yem etmeyeceğiz.
Twitter.com/sivildemokrat