Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
06 Ağustos 2017

Çıktı gitti\u2026 Bir daha da gelmedi\u2026

Hava çok soğuktu.

Benu2026

"Murat Öğretmen."

Sokaklardaki kalabalıklar donarken, ben üşümüyordum.

Ölüm haberi yakıyordu yüreğimi, ah güzelim Sevgi!

Okuldaki sırası boş, ah ölüm!

Sevimli, hanım hanımcık bir öğrencimizdi Sevgi.

Çok başarılı, dereceleri olan bir atletti.

O gün, bir yarışmadan dönüş yolundaki trafik kazasında öldüğü haberi geldiğinde, yıkılmıştım.

O günu2026

Sınıf üstüme gelen dev bir tabut gibiydi.

Ağzımdan dökülen kelimeleri duyamayacak haldeydim.

Deli, divane gibiydim.

Matem havası bütün öğrencilerimin üzerine çökmüştü.

Ders değil işkenceydi; bir an önce zilin çalmasını ve köşelerimize çekilip doyasıya ağlamayı arzu ediyorduk.

Sınıftaki ölüm sessizliğini bozan bir benim sıradan laflarımdı, bir de acayip uğultular çıkartan, saçma sapan sözler söyleyen genç.

Bu sesler, Rahmetli Sevgi'nin hemen arkasında oturan, yüzünün sağ tarafı doğuştan yanık öğrencimden geliyordu.

O, en sevdiğim öğrencim.

En efendi öğrencim, bütün varlığı siluetinden ve yoklama alınırken "buradayım" demesinden ibaret bir genç.

'Yanık Yüz."

Yüzündeki "kusur"un yakışıklılığından bir şey eksiltemediği bir sevimli genç; bakışıyla huzur veren ve gözlerinin içi aralıksız gülen bir evlat.

O gün, adeta delirmiş gibiydi.

Sevgi yoktu ve o elinden gelen her türlü yaramazlığı yapmak için gayret sarf ediyordu.

Anlamsız sözler söylüyor, uğulduyor, ilahi okur gibi sallanıyor, durmaksızın konuşuyordu.

"Sevgi ile çok yakındılar, derinden etkilendi çocukcağız." dedim kendi kendime.

Susmasını, sakin olmasını söylemedim.

Sonrau2026

Sonraki saatlerde ve günlerde "yanık yüz" iyice ilerletti yaramazlık gösterilerini.

Ah ölüm!..

Sevgi'nin sırasındaki güller, karanfiller kış ortasında baharı yaşatıyordu bizlere.

"Ölüm"e alışmaya başlamıştık.

Her şey "normal"e dönüyordu, "yanık yüz"ün tavırları hariç.

Sınıfa girdiğimde, ayağa kalkmayan bir tek "yanık yüz"u2026

Sürekli olarak konuşan, arkadaşlarına sataşan bir "zararlı" olup çıkmıştı o güzelim genç.

Dersin ortasına doğru tekrar konuşmaya, arkadaşlarına sataşmaya başlayıncau2026

Ön sırada oturan bir ayağı protezli Zülfikar dayanamayıp;

"Yeter be!" dedi.

"Dövelim mi sevelim mi, yeter artık! Günlerdir yapmadığın terbiyesizlik kalmadı!"

Böyle sert ifadelerle duruma müdahale eder etmez, "pişmanlık" ifade eder bakışıyla "Özür dilerim öğretmenim, yapmamalıydım!" dedi Zülfikar.

"Yanık Yüz" bu sert çıkışa çok daha sert karşılıklar verdi.

Bir deu2026

"Şuna bak, bu haliyle beni dövecekmiş!" dedi.

Gösterdiği, Zülfikar'ın protezli bacağıydı, "Topal topal bana güç yetirecekmiş!" manasında tepeden bir bakış!..

Zülfikar, hiddetle yerinden kalktı amau2026

Ne yapabilirdi, üzerine dağlar yıkılmışçasına yerine oturmaktan başka.

Zülfikar yıkılmıştı.

Benu2026

Ah o an, ağzım kilitlenseydi de demez olaydım.

"Ben" dedimu2026

"Ben döverim şimdi seni YANIK YÜZ!"

Namludan çıkmış kurşun gibiydi, geri dönüşü olmayan iki kelime:

"Yanık Yüz!"

Yıllar yılı beni kahredecek o iki kelime ağzımdan çıkmıştı ve ben o iki kelimenin mahku00fbmu olmuştum.

Başım dönüyor, gözlerim kararıyordu.

Her fırsatta "Ustamız Allah'tır, kimsenin kusurlarıyla dalga geçmeyin, kimin başına ne geleceğini kimse bilemez. Bugün kolları olan yarın kolsuz kalabilir." diyen ben pat diye o iki kelimeyi çıkartmıştım ağzımdan:

"Yanık Yüz."

Bu iki kelime beynimde zonkluyor, kısa süre uzaklaşır gibi olduktan sonra geri dönüp korkunç bir hızla kulaklarıma çarpıyordu.

"Yanık Yüz"e bakamıyordum.

Öğrencilerimin yüzlerinden ise, "Zülfikar'a topal demek istediği için hak etti bunu!" savunmasını okuyordum.

Beni savunuyorlardı, çaresizce.

Sınıfın orta yerinde kalakalmıştım.

Kendi kendime "Bir daha asla yapmam, asla, asla, ne olur Allah'ım yardım et bana, çocukcağız beni affetsin, yüreğine acısı çökmesin!" diyordum.

O iseu2026

Ben öyle perişan halde ikenu2026

Yerinden kalktı.

Kitaplarını, defterlerini usulca aldı.

Sevgi'nin sırasındaki gülleri, karanfilleri, büyük itinayla teker teker topladı.

Önünü ilikledi.

Çiçekleri kitaplarının üzerine bırakıp iki elini göğsünün üstüne sıkı sıkı birleştirdi.

Yanıma doğru geldi.

Sınıfa döndü.

Teker teker "arkadaşlarının" yüzlerine baktı.

Sonra, bana yöneldi.

Manasını hala anlayamadığım bir bakış fırlattı.

Kapıyı açıp, sınıftan çıktı.

Bir daha da okula gelmedi.