Çıkrıkçılar Yokuşu…
Tarihî geçmişiyle civar kasaba ve köylerden gelenlerin ihtiyaçlarını karşıladıkları ‘Çıkrıkçılar Yokuşu’ Ankara’nın Eminönü ve Mahmutpaşa’sıdır diyelim.
Dokumacılığın
ham maddesi tiftik keçilerinden elde edilen yünü mamul haline getiren çıkrıkçı
ustalarından dolayı bu isimle anılmıştır. Çırak bulmadaki zorluklara modern
makinelerin girmesiyle çıkrıkçılık diye bir mesleğin kalmadığını biliyoruz.
Çıkrıkçılarda
kalabalıktan yürümekte zorluk çekilen günleri hatırlamak babından hatunla arada
bir yokuşu tırmanır, Saraçlar Çarşısında baba dostu Ali Erçelik’in ayakkabı dükkânına
uğrar elini öperdim. Babalarımızın vefatından sonra mağazayı çalıştıran oğlu
Hüseyin Erçelik’e uğramayı görev addetmiştim. Karşıdaki çay ocağından siparişi tavşankanı
çayımızla babalarımızın dostlukları üzerine sohbetimizin tadına doyum olmazdı. Baba
yadigârı dükkânını geçen yıl devrettiğini duyduktan sonra sanki benim için
Çıkrıkçılar Yokuşu eski güzelliğini kaybetmiş gelse de sokağa mutat
uğramalarımı ihmal etmiyorum.
Çarşı esnafından
bazıları alışveriş merkezlerinin arttığını, insanların eskisi kadar kendilerini
tercih etmediğini ifade ederken bazıları iyimser bakışla salgından dolayı
insanların açık hava alışveriş tercih ettiklerini vurgulayarak işlerin iyi
olduğundan bahsederken eski günleri mumla aradıklarını satır aralarında
söylediler. Babalarından devraldıkları
dükkânlarıyla ticarete hayatına devam eden yeni yetmeler ise ‘yeniliklere kapalı olduğumuzdan, müşteri
kaçtı’ gibi görüşler beyan ettiler.
Çıkrıkçılar
Yokuşu’na komşu mesabesindeki Numune Hastanesi, Zekai Tahir Doğumevi ve
Yüksek İhtisas Hastaneleri’nin şehir hastanesinin açılmasından sonra işlevsiz
kalmış olmalarının işlerinin geriye gitmesinde tuz-biber olduğunu
söyleyenlerden oldu. Eskiden olduğu gibi düğün-nişan ve hac-umre
alışverişlerinin çarşıdan yapılmasına devam edildiğine sevinenler de var.
Yokuşa adını veren çıkrıkçı ustalarının son tanıklarından TESK Başkanı Bendevi Palandöken, Çıkrıkçılar
Yokuşu’nun sorunlara temas ettiği bir konuşmasında sıkıntının trafik ve altyapıdan
kaynaklandığı tespitini yaparken mekânların darlığından, itfaiyenin çarşıya
giremediğini, sigorta şirketlerinin ise betonarme binalara sigorta
yapmadıklarına dikkat çekmişti.
Ankara ile
anılan Çıkrıkçılar Yokuşu’nun popülerliği değişiklik gösterse de AVM’lerin
cazibesinin de Covid dolayısıyla azaldığını söylemeliyiz. Ankara’da kaybolmuş çocukluk
günlerini arayanların Samanpazarı, Koyunpazarı, Atpazarı, Saraçlar Çarşısı, Ulucanlar
ve Hamamönü semtlerine gitmelerini, muhakkak Ankara Kalesi’ de bu gezinin içine
almalarını öneriyorum.
Bakırcılar,
kilimciler, zücaciyeciler, hazır giyimciler, mefruşatçılar, çamaşırcı, terlikçi
ve ayakkabıcıların bulunduğu yokuşta dinlenmeniz için taburelerini dışarı atmış
çay ocakları sizleri bekliyor. Özellikle kalede bulunan müzeleri ve antik eşya
satıcıları ile birlikte sanat galerilerini ziyaret ederken tarihî mekânlarda
dolaştığınızı unutmayınız. Onların korunması gerekli yerler olduğu bilinciyle geleceğe
miras olarak aktarılmasının gerekliliğini de aklınızda bulundurunuz. Altındağ Belediyesi hudutları içinde
bulunan bu güzide yerlere ailece gidilmesinde yarar görüyorum. Tarih ve
geçmişle buluşmak için arabanızı park edip, yaya olarak dolaşacağınız
sokaklarda sizden önce yürüyenlere dua etmeyi unutmayınız.
Yokuşta
hatıralarının olduğunu bildiğim isimleri de burada zikredersek tarihe kayıt
düşmüş olur muyuz bilemiyorum. Mefruşat mağazacılığı yapan aileden siyasete Ak
Parti ile başlayan sonra ayrılıp Deva
Partisi’ni kuran Ali Babacan,
babasının terzi dükkânından basın dünyasına adım atan Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı Başkanı D. Mehmet Doğan ve sokaktaki çay ocağında garson olarak çalışan
İçişleri eski Bakanı Muammer Güler
ilk aklıma düşenler.
Eskiden
dediysem çok eskiden değil, daha dün diyebileceğimiz otuz yıl evvelinde birisi
‘Çıkrıkçılar Yokuşu’nu bilmiyorsa Ankara’yı da bilmediği söylenirdi.
‘Ankara’yı artık biliyorum’ diyelim mi?