Cihannüma gönüllüsü
Doğruluğuna inanılıp gerçekleşmesine uğraşılan görüş, ülkü ve ideali olanlara “dava adamı” deniliyor. Dava adamı inandığı değerler için fedakârlık göstererek ve beklenti içine girmeden gözünü budaktan sakınmadan gece gündüz koşturur. Güvenilir ve samimidir. Tarafı haktır.
Cihannüma toplantısı için Tokat’ta bir araya gelen dostlarla
yaptığımız sohbetin merkezinde “samimiyet” vardı. Sadece Allah rızasını
gözetmek. Aramızda duvarların örüldüğü şu zamanda içindeki dava şuurunu
kaybetmeden sorumluluk alan kaş kişi kaldı? Kaç kişi kalkıp da kendisi için
değil de bir dostunun, kardeşinin veya aynı yoldaki birisinin sıkıntısı için çaba
sarf eder? Onun derdini dert bilir? Uykularımızı kaçıran sıkıntılarımız
olduğunda bunu kime anlatır, kime güvenir, kimden, kimlerden destek isteriz, isteyebiliriz?
Bir araya gelişlerimiz hangi sebepledir? Sorulacak soru çok, alınacak cevap az.
Hepimizin ortak derdi bu. Ancak çoğumuz bu dert için adım atmıyoruz. Attığımız
adımlar zayıf, hedefe ulaşamıyoruz. Başkalarını yargılamadan kendimize bakıp
düşünmemiz lazım ama yüzleşemiyoruz.
Dertli adamların çıktığı ve bir araya geldiği Cihannüma,
kaybettiğimiz “dava” ruhunu ve şuurunu bize hatırlatıyor. Bunun için
toplantılar, akademik çalışmalar, kamplar, geziler tertip ediyor. Uzun zamandır
Cihannüma’nın çalışmalarını takip etmeye çalışıyorum. Cihannüma Genel Başkanı
Av. Rıza Yorulmaz ve bölge illerinden gelen dostlarla dertleştik, halleştik.
Nedir halleşmek? İçimizi döktüğümüz, hasbihâl ettiğimiz kimler kaldı? Bunun
için hasbî insanlara ihtiyaç var. Hasbî yani bir karşılık beklemeden gönüllü
olarak yapılan, Allah rızâsı için olan, karşılıksız olan demek. Karşılık
beklemeden adım atan bulmak kolay değil. Karşılık olmasa bile zararım olur mu,
diye düşünüyor çoğu insan.
Yaşadığı şehirden başlayarak kardeşlik hukukunu gözeten ve
bir araya gelen samimi dostların davası müşterektir. Kendisi için istediğini
sevdikleri için de ister. Duasında sevdiklerine de yer verir. “Gel!” delince
koşar. Kendisine tevdi edilen göreve hazırdır, kolay kolay itiraz etmez. “Dava
adamı” diye bir kavramımız vardı. 90’lı yıllara kadar duyduğumuz ve müşahhas
olarak da gördüğümüz dava adamları vardı. Onlar öncüydü, liderdi. Ardından
kitleleri koştururdu. Sözleri senetti. Hayatlarını inandıkları değerlerle
bezemiş böyle şahsiyetler topluma liderlik eder, umut olurdu. İşte Cihannüma
böyle bir ruhu yeniden tesis ve temin etmek gayesiyle yola çıkmış hasbî
insanların adresi olmak istiyor. Temelinde bilhassa MGV’de bulunan veya yolu
MGV’ye düşen insanlar var.
Cihannüma’nın Kurucu Genel Başkanı Yusuf Tekin. Daha sonra
Mustafa Şen başkan oldu. Şu anda da Av. Rıza Yorulmaz ile yoluna devam ediyor
Cihannüma. Entelektüel bir zemin var. Her alandan, her disiplinden yetişmiş
kıymetli insanlardan oluşan Cihannüma bizlere dünya meşgalesi sebebiyle
unuttuğumuz değerleri hatırlatıyor. İş birliği yaparak vefa programları
düzenliyor. Geçen yıl Sezai Karakoç adına Diyarbakır’da, bu yıl da Necip Fazıl
Kısakürek adına Erzurum’da sempozyumlar düzenledi. İhtiyacımız olan samimiyet
ve vefadır. Bu iki hasleti kazandığımızda aşamayacağımız yol, açamayacağımız
kapı, atamayacağımız adım olamaz. Çünkü niyet nefsi değil. Umum için yapılan
dualardan birisi kabul olsa herkesin duası kabul olabilir. Muhabbetin olduğu
mecrada samimiyet, samimiyetin olduğu yerde himmet olur. Peki, himmetin olduğu
yerde ne olur? Şair Bâkî bunun cevabını veriyor: “Bu mesel-i meşhûrdur dağlar
dayanmaz himmete
Himmet-i merdân ile olur âsan her müşkil iş”
Cihannüma gönüllüsü dostların himmetiyle müşküller
çözülüyor, dertlere derman olunuyor. Gösteriş gibi algılanmaması, samimiyetin
zarar görmemesi için yapılan himmetin izharına gerek olmadığını düşündüğümden
bazı güzelliklere burada yer vermek istemiyorum ama biliyor ve inanıyorum ki
hasbî dostlar imkânını, zorda ve darda kalan kardeşleri için esirgemiyor. İşte
bizi selamete erdirecek ruh bu, işte dava adamlığı bu, işte Cihannüma gönüllüsü
bu! Vesselâm!