Dolar (USD)
32.49
Euro (EUR)
34.82
Gram Altın
2433.73
BIST 100
9716.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Ciğerparen İsmail''e nasıl kıydın?

Ey İbrahim!..

Seninle birlikte yirmi beş sâlih peygamberin ismi var gönül sayfalarımızda ve sen yirmi beş sȗrede övgüyle anılmışsın. Kıyamette ilk elbise giydirilecek olan peygamber de sensin.

Biliyorum, kaybolup gidenleri sevmiyorsun. Gece üstünü bürüyünce gördüğün ama sabah olunca kaybettiğin yıldızları bu yüzden bıraktın; Ay’ı, Güneş’i bu yüzden bıraktın. Sonra birden “Gerçek şu ki ben bir muvahhid olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim ve ben müşriklerden değilim.” deyip büyük bir davayı omuzladın.

Ey eşi bulunmayan güneşler güneşi İbrahim, aradığını nasıl buldun? Nasıl tatmin oldun; “Bir”e nasıl birden inandın?

Sonra elsiz, ayaksız, dilsiz, dudaksız, cansız, ruhsuz, faydasız, zararsız ve hiçbir şeye gücü yetmeyen güçsüz, takatsiz ve çaresiz putlara savaş açtın. Baban olan Azer’in pazarındaki putları kırdın. Suç aletini de en büyüğünün boynuna astın. Bu yüzden baba ocağından uzaklaştın.

Maşukun aklını başından aldığı belliydi ve sen ölümün bir vuslat olduğunu biliyordun. Bu yüzden hep hakkı ve hakikati, hep ölümü ve hayatı, hep ilmi ve hikmeti anlattın. Ne var ki, “Babacığım! Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda sağlamayan bir şeye niçin taparsın?” deyip Hakk’a çağırdığın baban da sana inanmadı. Hatta sana, “İbrahim, sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer bu tutumuna son vermezsen andolsun seni taşa tutarım; uzun bir süre benden uzaklaş, git!” demişti.

Sen ise büyük bir aşk ve büyük bir iman ile inandın Rabbine. Hakkın hatırını yüce tuttun. Baban Azer’e, “Sen putları ilahlar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni ve kavmini apaçık bir sapkınlık içinde görüyorum.” deyip ayrıldın evinden.

Sonra, “Kıldı aşkın beni avare elimden ne gelir?” diyen âşık gibi aşka teslim oldun ve tek başına bir ümmet olup yoluna devam ettin. Seni yolundan alıkoymaya, sindirmeye, korkutup davandan vazgeçirmeye nasipsiz, bahtsız, şuursuz ve nursuz Nemrut’un bile gücü yetmedi.

Sahi, “Senin Rabbin ne yapar?” sorusuna, “Benim Rabbim öldürür ve diriltir.” dediğinde, “Ben de öldürür ve diriltirim.” deyip huzuruna çağırdığı iki mazlumdan birini öldürüp diğerini salıveren Nemrut’a ne oldu?

Seni alevli ateşe atıp yakmaya çalışan o şımarık müşrike ne oldu?

Sen fani dünyada ebedȋ olanı seçtin ve iyi bir seçim yaptın. Ateşine atılırken bile O’ndan ve O’nun rızasından başka bir şey istemedin; “O, bana vekil olarak yeter.” dedin.

Diğer peygamberler gibi sen de en akıllısısın insanların. Bunu biliyorum. Alevli ateşlere atılma pahasına da olsa sevdiğinden vazgeçmeyişin asaletinin ve sadakatinin ispatıydı. Bu yüzden daha dünyada iken ödüllendirildin ve ilahi emrin muhatabı oldun. Senin hatırına mutlak kudret sahibi tarafından ateşe “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve selamet ol!” denildi.

Bir sıfatın “Hanif”tir senin; saf ve temiz bir gönülle bağlanan, kulluk eden. Sonra “Halil” sıfatın var senin; dost. Sevgililer sevgilisinin sevgilisi, dostu. Ne mutlu sana!

Diğer sıfatlarını ise saymıyorum.

Ama fetanetin aklımı aciz bırakıyor. Bu nasıl bir kavrayış, nasıl bir anlayış, nasıl bir zihin açıklığıydı!

Bir rüya hâli, bir vahiy, bir ilahi emir ve sonrasında bir yâr uğruna bütün varından vazgeçmek. Candan ötesini vermek. Gözü gibi baktığı özünü, öz evladını gözünü kırpmadan feda etmek.

“Güç sende, kuvvet sende, kudret sende, irade senindir.” deyip emrine boyun eğdiğin, sevdiğin, sevindirdiğin ve tarafından sevildiğin sevgililer sevgilisinin hatırına olsun ey İbrahim! Özünün özü, can içre canın olan İsmail’ini nasıl bir aşkla maşukuna sundun ve ekmeğin tuzun gibi mukaddes gördüğün kınalı kuzun İsmail’in buna rıza göstereceğine nasıl inandın, nasıl kani oldun?

Çok duygulu ve çok yumuşak huylu olduğun söylenir. Ciğerparen, yüreğin, biriciğin İsmail’e nasıl kıydın? Nasıl bir karar ve nasıl bir yâr uğruna kurban ettin İsmail’i? Bu nasıl bir fedakârlıktı ve İsmail’in sana nasıl bir metanetle, “Babacığım, emredileni yap; inşallah beni sabredenlerden bulursun.” dedi?

Biliyorum, bunlar aranızda bir sırdır ve sen bu sırları söylemiyorsun. Çünkü bu bir âşık olma hâlidir ve aşk yolculuğunda ser verilir sır verilmez.

Kâbe’nin sütunlarını oğlun İsmail ile yükselttiğinde yürekten ve gözyaşı ile dua etmiş ve “Rabbimiz ikimizi sana teslim olmuş (Müslümanlar) kıl ve soyumuzdan sana teslim olmuş (Müslüman) bir ümmet ver.” demiştin. Sana, “Teslim ol!” dendiğinde de “Âlemlerin rabbine teslim oldum.” demiştin.

Bu yüzden sınandın, denendin; değil mi?

Ona teslim olanlardan olduğunuz, sadakatiniz tasdik edildi. Salihlerden ve seçilenlerden oldunuz. Sütunlarını yükselttiğiniz Kâbe, hâlen her gün tavaf edilmektedir. Size özenen Müslümanlar o gün bugündür sevgililer sevgilisinin adına her yıl milyonlarca kurban kesmektedirler.

Bütün bu kesilen kurbanları yeterli görmeyen âşıklar ise“Yılda bir kurban keserler halk-ı âlem iyd için / Dem be dem saat be saat ben senin kurbanınım” deyip yeryüzünde avare avare dolaşmaktadırlar.

Rabbim bizleri senin ve oğlun İsmail’in imtihanı ile imtihan eylemesin. Ama sana ve oğluna verdiği ikramlardan bize ve sevdiklerimize de versin. Seni ve beldeni emin kıldığı gibi bizi ve bütün beldelerimizi emin eylesin. Bize senin sadakatini, evlatlarımıza oğlun İsmail’in teslimiyetini nasip eylesin. Senin dereceni yükselttiği gibi bizim ve bütün sevdiklerimizin derecelerini yükseltsin. Sevdiği ve razı olduğu kullarından eylesin. Kurbanlarımızı ve niyetlerimizi kabul eyleyip bizleri kendine karib eylesin.