Çiçekli Şiirlerin Kadını Didem Mamak İçin
Şiir yorumlamak tehlikeli sularda yüzmek gibidir. Bu sözü, Didem Madak'ın şiirlerini okuyunca daha da benimser oldum. Bir de Didem Madak'ın şiirleri doksanlı yılların gençleri arasında sadece duygulanmak için yazılmış şiirler intibasından kurtulması gerektiğini de düşünmeye başladım. Didem Madak'ı keşfetmek, idrak etmek deyimini kullanmak istiyorum şimdi. Çünkü şiirlerinde realiteyi metafizikle yoğuruyor.
Neden bunları söylüyorum....
Şair ya da şairimizin bundan beş yıl önce aramızdan ayrıldığında elimizde kalan üç kitabı, kısa notları ve dostlarına gönderdiği mektuplar var ortada. Aslında o, kırk yaşında edebiyat dünyasına veda eder. Bu, onun şiirlerinin yeterince değerlendirilmediğini de gösteriyor. Onun şiiri tenkide uğramadı. Şurada duruyor. Burada duruyor denilmedi şiiri için. Onun hakkında yapılan bir sempozyum bile Kadınlarla ilgili bir kuruluş üstleniyor. Bu, edebiyat çevrelerinin bir ayıbı olsa gerek.
Didem Madak'ı biraz tanıyalım. Kitaplarından derlenen seçme şiirleri İran'da Negin Serhaddi tarafından Farsçaya çevrilmiş ve bu çeviriler kısa zamanda kitaplaşacak. Negin Hanım, Didem Madak'ın şiirleriyle tanışmasını şöyle anlatıyor. "Bana Didem Madak'ın şiirlerinden oluşan kitapları Ankara'da doktora yapan yazar Tahire Mirzai hanım efendi verdi. Şiirler ağır diye çevirmesini düşünmüyordum. Ama okuduktan sonra bu şiirleri çevirebileceğime inandım. Bir kadın olrak farklı bir bakış açısı yakaladım. Ve şiirlerini çevirdim."
Didem Madak'ı şiire götüren yol...
Didem Madak'ı şiire götüren yol, teyzesinin sayesinde olmuştur. Teyzesi, annesinin ölümünden sonra kendisine ve kardeşine annesinden kalan bir şiir defterini verir. Bu defterde dönemin ünlü şairlerinin şiirleri vardır. Ayrıca bunun yanında teyzesi ona Varlık dergisinin 25 yıllık koleksiyonunu verir. Kendi deyimiyle de "annesizlikten..."
Ayrıca Didem Madak'ın ilk kocasının felsefeci olması da Didem Madak'ın şiirlerine felsefi bir katkı sunduğunu ifade edelim. Bir hatırası var Didem Madak'ın felsefecilerle ilgili.
"Dört sene boyunca, kocam felsefe öğrencisiydi ve onun arkadaşlarıyla konuşmalarını dinler ve "Vay be! Herifler ne güzel konuşuyor" falan derdim. Ve sonuçta, bütün o alandan en az onlar kadar okuyordum, en az onlar kadar edebiyatı biliyordum. Felsefeyi okumaya çalışıyordum ama o alanın dışında biri gibi hissediyordum kendimi. Bir türlü o alanın içine girip, oraya dahil olup, oradan biri olarak onlarla konuşmam mümkün olmuyordu. Ben kadınların çoğunda böyle bir sorunun yaşandığını da görüyorum. Bunun sebebi kodlarımızda bu tip şeyleri taşıyamamamız. Yani çok eskilerden beri böyle bir geleneğin içinde olamayışımız olduğunu düşünüyorum. Daha doğrusu, dışına itilmiş olduğumuzu düşünüyorum."
Didem Madak'ın kadınlar ve felsefe bağı aslında kadınların şiirle de bağını da gösteriyor. Son dönem şiirimizde kadın sesi nerdeyse hiç yükselmiyor. Halide Nusret Zorlutuna, Yaşar Nezihe'den sonra şiiriimizde kadın sesi duyulmuyordu. Biraz Didem Madak ile duyulur gibi oldu kadın sesi şiirmizde. Ama şairenin bu dünyadan erken ayrılması şiirimizi öksüz bırakmıştır. Didem Madak eserlerinin olgun meyvalarını vermeden aramızdan ayrıldı.
Kavgacı dilden uzak kadınsı daha doğrusu insansı değerleri de şiirinden uzak tutmayan bir şairdi Didem Madak. Bu yönüyle onun şiirleri ikinci yeni şiirinde Edip Cansever çizgisine yaklaştığını söylemek isterim. Yine birade edelim. dönem tasavvuf terbiyesi de gören Madak'ın bazı tasavvufi formları şiirine uyguladığını şu mısralarında da anlıyoruz.
Allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
Havı dökülmüş yerlerine yüzümün
Büyük bir aşk yamadım
Hayır
Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım
Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
Tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım...
Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
Aşk diyorsunuz ya
Ben istemenin Allahını bilirim bayım!
Şiirinin devamında da tasavvufi düşünce Sezai Karakoç'un Hızır'la Kırk Saat tadını verecek seviyeye ulaşıyor.
"Ben işte miraç gecelerindeBir peygamberin kanatlarında teselli aradım,Birlikte yere inebileceğim bir dost aradım,"
Didem Madak, tehlikeli kitaplar okumasına rağmen okurlarına tehlikeli sözler duyurmayan orta yolun şairi olmuştur.Bu yüzden doksanlı yılların gençliğinin kartpostallardında hep Didem Madak'ın dörtlükleri yer almıştır. "Tehlikeli sayılmam artık...Kalbimi kalın bir kitabın arkasında bıraktım...
Şairemizi Pulbiber Mahallesi sakinleri kadar çok özleyecek ve seveceğiz. Ruhu şad olsun.