CIA'nın Türkiye'deki faaliyet alanları
P. Wolfowitz 2002 yılında ABD'nin "terör ile savaş" palavrasını gerçekte "fikirlerin ve düşüncelerin savaşı" olarak nitelemişti. Bu şu demektir. İşgal ve yıkımın yanı sıra eğitim, özel vakıflar, dernekler, sivil toplum örgütleri-NGO'lar ve medya aracılığıyla ideolojik ayrıştırma, etnik farklılıkların körüklenmesi, laik-dindar çatışması yoluyla milli devletlerin direncini kırmak, ajanlar marifetiyle de Amerikan kültürüne/gücüne teslim olmuş yeni hükümet modelleri tesis etmek.
CIA yıllardır bilhassa İslam coğrafyasında STK, medya, eğitim ve kültür-sanat alanlarında ciddi çalışmalar yapıyor. ABD Kalkınma Ajansı 11 Eylül'den sonra sırf bu alana 21 milyar dolar para dağıttı. Bu paraların büyük bir kısmı gazete, dergi, TV, STK ve gazeteci-yazar, akademisyen, sendikacı alım-satım işlerine ayrıldı. Örneğin Mısır darbesi gerçekleştiğinde orada CIA şemsiyesi altında tam 17 NGO vardı.
Bugün Büyükada'daki ajanları" aktivist" diye yutturmaya çalışan, 1000 tır dolusu silahı terör örgütü YPG/PKK'ya açıktan aktaran ABD'ye iki çift laf etmeyen gazeteciler ve siyasetçiler sizce kime hizmet ediyordur?
CIA, malum küresel çetenin en etkili silahı konumunda. Öyle ki göreve geldiğinde CIA'yı "Nazi Almanya'sı ile karşılaştıran ve çöp istihbarat yapmakla" suçlayan Trump'ı üç ayda kuzuya çevirdiler.
Türkiye ise 70 yıldır CIA'nın ilgi odağı olan ve üzerinde titizlikle çalışılan bir ülke. Bunu Erdoğan yorganı kaldırdığında fark ettik. Türkiye'deki milliyetçileri sağ kanatta, Arap dünyasındaki milliyetçileri sol kanatta toplayan ABD'nin FETÖ marifetiyle de ülkemize nasıl narkoz vermeye çalıştığını ve nihai hedefini artık biliyoruz.
FETÖ'nün imal edilmesi, eğitim, medya, sivil toplum ve vakıflar aracılığıyla ülkeyi topyeku00fbn esir alma çalışmaları "IMF'ye bağımlı NATO'ya bağlı" bir Türkiye'nin bilhassa İsrail'in güvenliği uğruna elde tutulması kuşkusuz bir senaryo dahilinde planlandı.
1951 yılında CIA adına çalışan Irwing Brown'un Türkiye'ye gelip "sendikacılığının" tohumlarını atmasıyla başlayan süreç uzun yıllar ABD-CIA kontrolünde devam etti. Bu sürede meslek odalarından sendika ve vakıflara varana kadar birçok kurum itinayla işlendi. 67 yıldır devam eden Fulbright Anlaşmalarıyla da eğitim sistemi FETÖ distribütörüne emanet edildi. Örneğin 1994 yılında eğitim sistemine dahil edilen Milli Eğitim Geliştirme Komisyonu'nun 60 personelinden 40'ı Amerikalı idi. Milli Eğitim Bakanlığı başdanışmanı ise Howard Redd idi.
Wikileask'te yer alan bir belgeye göre Fulbright'ın ülkemizden 2008, 2009 ve 2010 yıllarında geleceğin liderleri (!) olarak yetiştirilmek üzere seçtiği 100'den fazla isim yer almaktadır. Ve bu hala devam ediyor!
FETÖ'yü ABD'ye yerleştiren ve yeşil kart almasında yardımcı olan CIA ajanı G. Füller aynı zamanda FETÖ'nün MEB'e çöreklenmesinde de aktif rol oynayan bir ajandı. FETÖ daha bu tarihlerde Özbekistan ve Kırgızistan'daki okullarına 130 kadar CIA ajanına yataklık yaptırdı. Türk okulları olarak bilinen okullar deşifre olana kadar CIA'nın birer karargahına dönüşmüştü.
CIA, 1990'lı yıllarda polis kolejleri ve polis akademilerinde de etkili olmaya başladı. Bu yıllarda emniyet teşkilatı personel daire başkanlığı içindeki FETÖ'cüler Utah, New York, Washington ve Texas'ta doktora kisvesi altında yetiştirilmeye başlandı. Hatta Kuzey Texas'ta polis eğitimi için Türk enstitüsü (TIPS) açıldı. Emniyet müdürlüğü içindeki yeni personel alımları, tayin, terfi, bilhassa yurtdışı sınavları için dosyaya "Gülen'e yakındır" eklenmesi kafiydi.
Tek amaçları içerideki CIA-NATO güçlerinin TSK'ya ve emniyet birimlerine sızmasını kolaylaştırmaktı. Buna mani olmaya çalışan Erdoğan'ı engellemek için de Ergenekon ve Balyoz Operasyonları başlatıldı. "CIA ve Orta Doğu" adlı kitapta da ifade edildiği gibi sırf bu operasyonları yürütmek için 35 kişilik CIA ajanının Emniyet Genel Müdürlüğü istihbaratının bürosunda üst kurduğu ve başında da Ankara Büyükelçisi J. Jeffrey'in olduğu iddia ediliyor. Taraf adlı CIA'nın çekip çevirdiği gazete ise sırf bu iş için kullanıldı.
Ülkemiz yıllardır ajanların ve devşirmelerin istilası altındadır. Son günlerdeki kurgulara ve medyanın, STK'ların tutumlarına bakıldığında bu çalışmaların hız kesmeden devam ettiğini görebiliyoruz. Lakin Türkiye, Erdoğan yönetiminde tüm maskeleri indirdi. Bugün kimin hangi safta kime hizmet ettiği artık ayan beyan ortadadır. CIA projelerine rağmen bağımsızlık yolunda hızla ilerliyor ve senaryolarını boşa çıkarıyoruz.