''Churchill Misyonu''
“Bir damla petrol bir damla kandan değerlidir."
Bu cümle İngilizlerin “bütün zamanların en büyük başbakanı” olarak andığı Winston Churchill’e ait. Churchill; İngiltere ve İngilizler için çok şey ifade etmektedir. İngiltere ders kitaplarında Churchill için “daha önce benzeri olmayan, ahlaklı ve cesaret sahibi, vatansever bir İngiliz yiğidi” ifadeleri kullanılıyor. “İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi güçlerini yenen ve dünyanın her bir köşesinde yerli halklara medeniyet götürülmesine vesile olan devlet adamı” notu düşülerek önemli bir paye veriliyor.
Peki aslında Churchill kimdir? Her ne kadar dillendirilmese de net olarak ifade etmek gerekirse Churchill, İngiltere’nin dünyayı yönetme arzusunun ve ırkçılığının, beyaz ırkın üstünlüğü anlayışının simgesidir. 1937 yılında yaptığı bir konuşmada ki şu cümleler bunun en büyük ispatı niteliğinde;
“Amerikan Kızılderililerine ve Avusturalya zencilerine karşı bir haksızlık yapıldığını kabul etmiyorum. Dünya işlerinin görülmesinde ehil, güç sahibi ve yüksek dereceli bir ırkın bu insanlara haksızlık etmesi çok mümkün değildir”
Churchill’in ırkçı tarafının yanında belki de günümüze bıraktığı en büyük miras; terörizmin bir savaş aracı olarak kullanılmasının gerekliliği mantalitesidir. Bugün ABD tarafından terör örgütleri eliyle yürütülen “vekalet savaşları”nın temelleri Churchill’in uygulamaları ile atılmıştır diyebiliriz. Ortadoğu, Asya ve Afrika politikaları bugün dünyada süregiden birçok problemin temellerini atmıştır. Tarih kitaplarında “Churchill’in Hıçkırığı” olarak tabir edilen Suudi Arabistan-Ürdün sınırı bölgesel menfaatlerini hayata geçirmek için Prens Abdullah’a Ürdün’ü kurdurduğu sırada attığı imzalardan sadece birisidir. Ve aynı dönem Prens Abdullah’ın kardeşi Faysal’a daha sonra Irak olacak olan bölgeyi tahsisi... Bölgede etnik ve mezhepsel gerilimleri daima diri tutacak, yeri geldiği zaman “kaşınacak” şekilde bir jeopolitiğin dizaynı...
Churchill’in dahliyle çizilen Ortadoğu sınırları bugün bölgesel kargaşaların en büyük temellerini teşkil etmektedir. Bu sınırlar ile Araplar kendi aralarında mezhepsel olarak kutuplaştırılmış, taht meraklısı devşirilmiş prensler eliyle birlik ruhu bir daha tesis edilemeyecek şekilde bozulmuştur. İsrail-Filistin çatışmasının temelleri de Churchill’in parçası olduğu İngiltere Hükümeti tarafından atılmıştır. 1917 Belfour deklarasyonun içeriği bunun en büyük ispatlarından birisidir.
Günümüze gelirsek; bugün Churchill’in misyonu yüklenmiş olan birisi varsa bunun net olarak Trump olduğunu görmek mümkündür. Bölgedeki taht meraklısı, emperyalizme hizmeti “şeref” sayan prensleri devşirerek menfaatleri noktasında kullanma konusunda çok ehil davrandığı açıktır. Yine Churchill döneminde ete-kemiğe bürünen İsrail-Filistin meselesine dair ilgisi ve planları da üstlendiği misyonun işaretleridir. Bazı etnik kökene mensup bölgesel unsurlar, tarihte olduğu gibi “özgürlük” aldatmacası ile maşa olarak kullanılmakta, yine mezhepsel gerilimler beslenmektedir.
Geçtiğimiz haftalarda Trump’ın İngiltere ziyareti esnasında Buckingham’da kendisine hediye edilen “Churchill Şapkası” bir tesadüf değilse -ki bu tür mesaj içeren durumlar tesadüfe kapalıdır- önemli bir mesajdır. İngiltere ABD üzerinde “Beyaz Amerikalılar” olarak daima yönetim kademelerinde, bürokraside etkinliğini korumuştur ve anlaşılan o ki; bu etkinlik şu anda en üst kademededir.
“ABD’nin politikalarını İngiltere temelli olarak okumak gerekir” noktasında daima ısrarcı olmuş olan birisi olarak; önümüzdeki süreçte dünyanın her noktasında ABD’nin adımlarına İngiltere’nin menfaatleri penceresinden bakmak, bu adımları anlamlandırmak açısından daha faydalı olacaktır.